Vahşet virüsünü kim biliyordu?..
Filmlere, belgesellere, sosyal medya alanlarına, panellere ve kitaplara çok eskiden yansıyan virüs-salgın iddialarının günümüzde yaşanan dehşet verici olaylara tıpatıp benzemesi kafa karıştırmaya devam ediyor...
Velhasıl, geçmişte corona benzeri tehditlere vurgular yapılmamış olsa ve dikkatler çekilmemiş olsa, söylenenlerin hepsine rastlantı deyip geçeceğiz ama maalesef öyle değil...
Çünkü salgın başladığından itibaren corona virüsüyle ilgili "komplo teorisi" olarak nitelendirilen açıklamaları çürüten öyle ilginç olaylar ve gelişmeler yaşanıyor ki, herkese pes dedirtiyor!..
Bu köşede daha önce de dikkat çektiğimiz gibi; coronanın geçmişi ve bugününü birbirine bağlayan ve adına rastlantı denilemeyecek kadar tuhaf, şaşırtıcı, sarsıcı ve şoke edici olaylardır bunlar...
Ancak bu tuhaf rastlantılardan önce, 7 Şubat 2020'de bu köşede yayımlanan "Ticaret savaşının biyolojik silahı" başlıklı yazının bir bölümünde neler yazdığımızı anımsatalım;
"... komplo teorileri öylesine başını aldı gitti ki, yazılanlar-konuşulanlar perde gerisinde bir 'biyolojik harp silahı' olduğu konusundaki iddiaları güçlendirmeye başladı...
Virüsün Vuhan'da bir yılandan bulaştığı iddiası netleşmedi. Ve o yılanın yaşadığı sularda füze kalıntıları bulunduğu, virüsün Çin malı ürünlerle dünyaya yayıldığı gibi çok sayıda iddia da ortalıkta dolaşmaya devam ediyor. Virüsün, ortaya çıkmasından çok daha önce tespit edildiği konusunda kuşkular da yok değil. Örneğin, ABD'de ilk virüslü kişinin tespit edilmesinin ardından sosyal medyada yayılan patent dosyaları kuşkuları arttırdı! İddiaya göre, virüsün tedavisiyle ilgili bir aşının patenti çoktan alınmıştı!.."
Bunlar rastlantı mı?...
Ne tesadüf ki, ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşının yoğunlaştığı bir dönemde, Çin'in bir kentinden yayılan virüsün "biyolojik harp silahı" olduğu iddiası bazı kesimlerce yalanlansa da, bu virüsle ilgili yıllar önce yapılan açıklamalar, yazılan kitaplar, yapılan filmler ve atılan sosyal medya mesajları gündeme geldikçe, toplumdaki kafa karışıklığı artarak devam edecek.
Yayılan komplo teorilerine karşı kimi kesimlerin çok sıradan sayılabilecek savunmaları da var ama ortaya saçılan kaynaklara karşı yeterince inandırıcı olamıyorlar...
Deniliyor ki; ABD ya da Çin gibi ülkelerden biri bu virüsü (silahı) üretmiş olsa ve de rakibine karşı kullanılmış olsa, tüm dünyaya yayılabileceğini öngöremez miydi, sonunda bunun bir bumerang gibi kendisini de vuracağını hesaplayamaz mıydı?..
Ancak bu açıklamalar virüsün üretilmiş olduğu iddiasını tamamen ortadan kaldıramıyor...
Ortadan kaldırsa bile, bu virüsü üretmediğini iddia edenler, bu hastalığın var olabileceğini öne süren sinemacılar, bilim adamları, sosyal medya kullanıcıları ya da komplo teorisyenleri kadar ileriyi göremediler mi acaba?..
Örneğin; dünyanın en zengin insanlarından birisi olan Microsoft'un kurucusu Bill Gates'in, 2015 yılında Batı Afrika'yı saran Ebola salgınıyla ilgili konuşmasında söylediği sözler çok dikkat çekici değil mi?.. Bakınız, Gates 5 yıl önce neler demiş;
"Önümüzdeki 10 yılda eğer bir şey 10 milyondan fazla insanın hayatına son verirse bu bir savaştan çok, yüksek derecede hızlı yayılan bir virüs olur... Salgın hastalıkları durdurmak için ise çok az yatırım yaptık. Bir sonraki salgın için hazır değiliz..."
Peki; 2018 Güney Kore yapımı "My Secret Terrius" adlı dizinin 10. bölümünde yer alan bir sahnede, mutasyona uğramış bir koronavirüsten sözedilmesine ne demeli?..
Dizi de özellikle "koronavirüs" denilirken, bunun MERS, SARS gibi virüslerle benzer bir genetik yapıya sahip olduğu da söyleniyor... Üstelik virüsün öldürücülük etkisinin "insan eliyle yüzde 90'a çıkarıldığı" belirtiliyor ve biyolojik silah olarak kullanılacağı ima ediliyor!!!
Dizide; bu kurgusal koronavirüsün direkt olarak solunum sistemine saldırdığı, 14 günlük kuluçka süresi olduğu ve tedavisinin olmadığının ifade edilmesi dikkat çekici değil mi?..
Gizemli salgının ipucu!..
Salgınla birlikte, küresel ısınma, kontrolsüz ilaç üretimi ve deneyler, teknoloji ve sanayi atıklarıyla tarım alanlarındaki kirlilik, diğer yandan yırtıcı hayvanların yaydığı mikroplar da tartışılırken, corona virüsünün aslında "laboratuvarda üretilmiş bir biyolojik harb silahı" olduğu yolundaki iddialar gündemde durmaya devam edecek...
Son 3 ay içerisinde corona ve benzeri virüslere dikkat çeken kitap, film- dizi, sosyal medya paylaşımı gibi onlarca eski kaynak ortaya saçılırken, bir yenisi de dün gündeme getirildi...
Yeniçağ muhabiri Tolga Şahin'in dikkat çektiği 2008 yılında basılmış bir kitapta yer alan korona virüs detayı, salgınla ilgili komplo teorisi iddialarını biraz daha çürütecek nitelikte...
Slyvia Browne ve Lindsay Harrison'un yazdığı, "Dünyanın Sonuna İlişkin Tahminler ve Kehanetler" başlıklı kitapta şöyle denilmiş; "2020'lerde, akciğerleri ve bronşları ciddi oranda etkileyen, tedaviye ise zalimce direnen zatürre benzeri bir hastalığın patlaması nedeniyle ortalıkta ameliyat maskeleri ve plastik eldivenlerle dolaşan çok daha fazla insan göreceğiz. Hastalık hakkında kafa karıştırıcı olan şey ise, bir kış boyunca müthiş bir paniğe yol açtıktan sonra aniden ortadan kaybolacak ve 10 yıl sonra tekrar saldırıya geçecek ve sonrasında aniden ortadan kaybolacak..."
Corona virüsün laboratuvarda üretilmiş ve önemli ölçüde ticaret savaşlarında rakipleri etkisiz hale getirmek için kullanılacak bir biyolojik harp silahı olduğunu tam olarak söylemek istemiyorum... Ancak şüphelerim giderek artıyor...
Üstelik bazılarında, özellikle adı vurgulanarak coronaya dikkat çekilen eski tarihli kaynaklarda salgına yıllar önce dikkat çekilmesi kuşku yaratmıyor mu?..
Senaryo muydu yazılanlar, çizilenler, yoksa ürkütücü rastlantılar mı?..
Üstelik tüm eski kaynaklarda, Corona virüsüne dikkat çekilmesine rağmen yazılanları, çizilenleri ve konuşulanları "komplo teorisi" olarak niteleyenler şu sorulara da yanıt vermek zorunda değiller mi;
Tarımdaki tükeniş, beslenme sorunları ve dünyanın denizler ve toprakla birlikte hızla kirlenmesi devam ederken, Corona benzeri bir virüsü neden özellikle "tıp" alanı dışındaki meslek sahipleri öngörebildi acaba?..
Nobel almış anlı şanlı bilim insanlarıyla Dünya Sağlık Örgütü neredeydi bu zamana kadar?..
Öyle bir virüs madem vardı, madem olacağı tahmin ediliyordu, neden erken tespit edilip aşı geliştirilmedi acaba?..
Kuşkunuz olmasın; Corona, Türkiye'de de hızla yayılırken, Avrupa'dan Amerika'ya kadar dünyanın birçok ülkesini kasıp kavururken, bu virüsün kendiliğinden mi oluştuğu yoksa laboratuvarda mı üretildiği konusundaki tartışmalar ortaya saçılan eski kaynaklarla birlikte daha çok tartışılmaya devam edecek...
Ve insanlığı vuran bu vahşetle ilgili asıl gerçeği de yine tarih söyleyecek...