Vah gençliğim vah!
Gerek resmi konuşmalarda gerek sosyal medyada Türkiye'nin iftihar kaynağı gençliktir. "Türkiye genç nüfusa sahiptir, bu genç nüfusla çok büyük işleri başaracak güçtedir." Evet gençlik en büyük servetimizdir. Ancak biz bu zenginliği ne ölçüde değerlendiriyoruz? Gençliğin ruh, fizik ve mesleki gelişmesiyle ne ölçüde meşgulüz? Gençliğimizle ilgili ciddi ve tutarlı eğitim planlamasına sahip miyiz? Yoksa başıboş akıp giden sularımız gibi gençliğimiz de aynı kaderi mi yaşıyor? Bugün, uluslararası kuruluşların bu konuda yaptığı araştırmalardan bazı örnekler vereceğim. Hepsi çok acı olan tezimizi destekliyor. Ancak bu hiç bir şey veremediğimiz daha doğrusu vermemiz gerekene göre çok yanlış, hatalı, eksik düzenlemelerle perişan ettiğimiz gençliğin son 14 yılda AKP döneminde bayramlarını bile elinden aldık. En son "Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı" kutlamalarını hükümet terörü gerekçe göstererek yasakladı. Anıtkabir'de patlama olacağı yolunda istihbaratın alındığını ifade etti. Gençliğin bir bölümü bu görüşe itiraz ederek yürüdü. Çok şükür hükümet gaz bombası ve tomaların sıktığı suyu kullanmadı. Anıtkabir'e giden yollar ve Anıtkabir doldu, taştı. Gençlik kanadında ise tek yanlış adım atılmadı. Kamu düzenine saygısızlık yapılmadı.
Gençlik varlığımızla ilgili çeşitli kuruluşlar tarafından araştırmalar yapılmaktadır. Bunlardan birisi de Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi(BETAM)'nin hazırladığı araştırma raporudur. Buna göre: Türkiye'de 15-19 yaş arasında yaklaşık 950 bin genç (260 bin genç erkek ve 688 bin genç kadın) ne eğitimine devam ediyor ne de işgücü piyasasına giriyor. Bu rakam 15-19 yaş grubu gençliğin %15,2'sine denk geliyor. Ne eğitimde ne de işgücünde olan gençlerin %73'ünü kadınlar oluşturuyor. Bu durum Türkiye'nin önemli yapısal sorunlarından biri olan düşük kadın katılım oranları ile ilgili olumsuz sinyaller veriyor.
Gençlerin eğitim durumlarının değerlendirildiği rapora göre 15-19 yaş grubu aralığındaki 2 milyon 193 bin genç (bu yaş grubunun %35,2'si) eğitim sisteminin dışında yer alıyor.
BETAM'ın raporunda ayrıca zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılmış olmasının okula devam konusunda istenilen sonuçları sağlamadığı belirtilirken, "Türkiye orta gelir tuzağından çıkmak istiyorsa gençlerin beşeri sermayelerine daha fazla yatırım yapmalı, eğitim sisteminin dışında kalan gençleri de vakit kaybetmeden okula çekmenin yollarını aramalıdır" deniliyor.
Gerek bu araştırma gerek se konuya ilişkin diğer araştırmalar özellikle eğitim sisteminin dışında kalıp işgücü piyasasında da yer almayan gençlerin umutsuzluk içinde olduğunu ortaya koyuyor.
OECD raporlarına göre; Türkiye gençlerin göreli gelir yoksulluğu oranı sıralamasında tüm OECD ülkeleri arasından gençlerin en yoksul olduğu ülke. 0-17 yaş arası gençlerin yoksulluk oranı yüzde 28.5'ken, Türkiye'nin en yakın rakibi yüzde 25.8 ile Meksika. 18-25 yaş grubunda yüzde 16.2 olan göreli gelir yoksulluğu oranıyla Türkiye 10. sırada, yaş ilerledikçe Türkiye'nin bulunduğu konum da yükseliyor.
Genç işsizliğinin %20'yi bulduğu hatta aştığı Türkiye'de, üniversiteyi bitiren gençlerimizin büyük bölümü de işsiz. TBMM tarafından yapılan "Türkiye'de Üniversite Mezunu Nüfusun İşgücü Durumu" başlıklı araştırmada, üniversite mezunu işsizlerin sayısındaki artış dikkat çekiyor. Raporda, 2000 yılından 2015'e kadarki değişim izlenirken 2000 yılında 143 bin olan üniversite mezunu işsiz sayısının 2015'te 774 bine çıktığı belirtiliyor.
Görüldüğü gibi ülkemizde üniversiteye girmek bir dert, bitirdikten sonra iş bulmak ayrı bir derttir. Plansız, programsız bir anlayışla yönetilen ülke ekonomisi tam bir kaynak israfı içindedir. Şehirler, gökdelenler memleketi olmuş bütün kaynaklar inşaata gömülmüştür. Sanayileşme olmadan kalkınmak, istihdam yaratmak ve işsizliği yenmek mümkün değildir. Türkiye'nin şiddetle muhtaç olduğu işgücü planlaması hizmet beklerken dindar ve kindar nesil yetiştirmek memleketin kaynaklarını heder etmektir. Türkiye binbir derdin sarmalındayken, ABD ile AB'nin imzalayacağı ticaret anlaşmasıyla Türkiye'nin kayıpları çok büyük olacaktır. Dış politikadaki başarısızlıklar dağ gibi yükselirken ne yazık ki başkanlık türküsünden başka bir şey söylenmiyor. Sosyal ve ekonomik problemleri görmeyen, görmek istemeyen kafalarla hangi sistemi getirirseniz getirin yerinizde sayar ve geri gidersiniz. Temel meseleleri görmenin ve bunlara çözüm üretmenin zamanıdır. Dün bu işleri başaran Türkiye bugün ve yarın daha iyisini başarabilecek güçtedir.
Örnek ve önder sanayici İbrahim Bodur Bey'i kaybettik. Merhuma rahmet, kederli ailesine ve sevenlerine başsağlığı dileklerimi sunuyorum.