Vaftiz edilmek...
Bayramların tadı kaçınca sevemez olduğumu belirttiğim yazının mürekkebi kurumadı. Bazı şeyleri eksik bırakmışım. Bayram bahanesiyle el öpme kuyruğuna girip, biat törenlerini andıran görüntülerin midemi bulandırdığını yazmayı ihmal etmişim. Bir de "vaftiz"den söz etmeyi unutmuşum. Yunanca "suya batırmak, yıkamak" anlamına gelen vaftiz, Farsçadan Türkçeye uyarlanırken "abdest" sözcüğüne dönüşmüş. Yunan mitolojisindeki vaftiz törenlerindeki en bilineni "Aşil vaftizi"dir. Topuğundan tutularak suya batırılan Aşil, topuğu hariç ölümsüz hale gelir. En sonunda topuğundan ok ile vurulunca ölür. Musevilerde, Hristiyanlarda ve Hindularda da vaftiz ritüeli vardır. Bir çok Hristiyan mezhebinde çocuklar küçük yaşta vaftiz edilerek isimleri verilir. Başka Hristiyan mezheplerinde insan bilinçli bir şekilde İsa Mesih'e iman ettiğinde vaftiz edilir. Geçtiğimiz haftalarda Beşiktaşlı Quaresma'nın Vatikan'da vaftiz töreninin fotoğraflarını gördük gazetelerde. Tarih araştırmalarında kiliselerin vaftiz kayıtları kaynak belge niteliğindedir. Sapık tarikat ve cemaatlerin, benzeri ritüelleri olduğunu biliyoruz. Özel günlerde, özel gecelerde vaftiz benzeri biat törenlerine günümüzde de sık sık rastlıyoruz. Hasan Sabbah'ın müritlerine esrar içirmesi de aynı doğrultuda vaftiz törenlerini andırır.
Siyasetteki vaftiz benzeri uygulamaları "İttihat ve Terakki"nin Bayrak, Kur'an ve Silah üzerine yeminine benzetenler olsa da İttihatçıların vatanseverliklerinden şüphe duyulamaz. Çeşitli mason localarının farklı ritüllerini hiç ciddiye almadım. Ama bayramın ikinci günü ülkücülerin kanı, alın teri, acıları, emekleri ile inşa edilen Balgat'taki MHP Genel Merkezinde, Devlet Bahçeli'nin açıklaması "kimin ülkücü olup olmadığına" dair değerlendirmesi kanıma dokundu.
***
Kuyruğa girenlere el öptüren Bahçeli gazetecilerin "gözaltına alınan ülkücüler"e yönelik sorusuna cevaben; "Şu anda hiç kimse ülkücü hareketin mensubu olarak, mensubiyet duymuş olduğu harekette önemli faaliyetlerde bulunarak, bir suçlama ile karşı karşıya kalınıp göz altına alınmış değildir. FETÖ ile uzaktan yakından ilişkisi var ise, o bizim bileceğimiz iş değil yargının bileceği iştir" diye buyurmuş.
"Vay anasına sayın seyirciler" denmez de ne denir. Bu satırların yazarı ömrü buyunca muhalifti. Baş eğmeyen, bükülmeyen, biat etmeyen delinin birini ülkücüden saymasın.
Servet Avcı Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı yapmış, Bahçeli tarafından parti rozeti takılarak MYK üyeliğine seçilmiş değil mi?
Adnan İslamoğulları'nın (Bizim Cemal) ülkücülüğünü kim tartışabilir.
Doç. Dr. Kürşad Zorlu doğuştan ülkücüdür. Merhum Bahri Zorlu'nun oğludur. Alparslan Türkeş'in kucağında büyümüş, kendisini geliştirerek terorisyenlikten pratiğe geçen bilim adamıdır.
Alper Aksoy ise ülkücü hareketin edebiyat alanındaki ender isimlerindendir.
Turan Yaldır, Aksaray Ülkücü Ocakları ve MHP İl Başkanlığı yapmış 7 Haziran seçimlerinde MHP'nin milletvekili olmuş arslan yürekli ülkücüdür.
Şevket Apuhan İstanbul MHP Milletvekili adayı.
Av. Rubil Gökdemir, Bahçeli'nin belirlediği MHP Ankara milletvekili listesinde. Pırıl pırıl genç Kerim Çoraklık hele de Tamer Kayaalp... Aileden ülkücü. Yenimahalle Belediye Başkan adayı, Bayburt MHP milletvekili adayı. Tamer'in ülkücü olup olmadığını Bahçeli özel kalem müdürüne sormalıydı! Yönetim kurulu üyeliğinde bulunduğu Ankara İl Başkanlığından yaptıklarını, hizmetlerini öğrenseydi.
***
Dindar görünümlü "dinbaz"ların elinde bir ara "İmanometre" vardı. Şu imanlı, diğeri imansız gibi gıybetin daniskasını yaparlardı. Maşallah Devlet Bahçeli de "Ülkümetre" icat etmiş olmalı ki
gözaltındaki ülkücü yazarların ülkücü olmadığını beyan ediyor. Kimse kusura bakmasın ülkücü olmanın ölçüsü vaftiz edilmekten geçmez.
Ne kendimin ne de arkadaşlarımın ülkücülüğünü kimse ile tartışmayacağım gibi, allame-i cihan ile bile tartışmam. O'nu vaftiz edilenler biat edenler düşünsün. Vesselam!..