Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Hüseyin Macit YUSUF
Hüseyin Macit YUSUF

Uzun Hikaye

Geçtiğimiz hafta vizyona giren Osman Sınav’ın “Uzun Hikaye” filmini izleme fırsatı buldum. Ellili ve yetmişli yıllar Türkiye’sinde demokrasi, birey hakkı, özgürlük, adalet gibi kavramların işlendiği ve önemli mesajların verildiği, muhakkak izlenmesi gereken bir film. 2012 Türkiye’sindeki şartlarla mukayese edildiğinde, yukarıda belirttiğim kavramlarla alakalı olarak, ne kadar yol aldığımız veya alamadığımız ortaya konmuş. Filmde bir ailenin başından geçenler konu edilirken, babadan oğula değişmeyen, nesiller boyu tekrarlanan kader çizgisine vurgu yapılıyor. Uzun Hikaye filminde “böyle gelmiş böyle gider” mantalitesi devrimci bir zihniyetle yeriliyor.
Film ister istemez birçok yönüyle, Kıbrıs’ı, nesilden nesle devam eden Kıbrıs meselesini, babadan oğula değişmeyen kaderimizi ve emperyalist güçlerin dayatmasıyla böyle gelmiş böyle gider kaderciliği ve baskısına boyun eğmişliğimizi akla getiriyor.
Acaba Kıbrıs sorunundan daha ‘Uzun Hikaye’ var mıdır? Nesiller boyu sömürülen, her türlü haksızlığa uğrayan, kahpece öldürülen, zorla evinden barkından sürülen, bunlar yetmezmiş gibi bir de ambargo ve izolasyona tabi tutulan, dünyadan tecrit edilmeye yeltenilen başka bir halk var mıdır?
Ayrı bir millet, ayrı bir halk olarak kendi geleceğimizi belirleme hakkını kullanarak kurduğumuz devletimizi tanımamakta ısrar edenler utanmalıdırlar. Katalanların İspanya’dan, Kuzey İtalya’da oturanların İtalya’nın güneyinden, İskoçlar’ın Birleşik Krallık’tan ayrılmak üzere ayaklandıkları son dönemde, eşit ortak olduğumuz “Kıbrıs Cumhuriyeti’nden” haklarımız gaspedilerek kapının önüne konan biz Kıbrıs Türklerinin kurduğumuz devletimizin tanınmamasını içimize sindirmemiz mümkün müdür? Rum tarafının, cennet adayı Yunan yapma hayaliyle cehenneme çevirmesi karşısında direnen mukavemetçi Kıbrıs Türkü, emperyalizmin belirlediği kadere boyun eğmeyeceğini birçok kez ortaya koymuştur.
Emperyalizm, adayı yeniden birleştirme saçmalığıyla bitmek tükenmek bilmeyen müzakere sürecinde ısrar etmektedir. Rum tarafı uzlaşmazlığını devam ettirirken, AB üyesi olmanın da her türlü avantajını, “adanın tek egemen idaresi” olarak kullanmaktadır.
Kıbrıs Türkü nesilden nesle, tıpkı “Uzun Hikaye” filmindeki gibi, kandırılmakta, uyutulmakta ve boynu eğik bir şekilde kaderine razı bırakılmak istenmektedir. Boynu eğik yaşamaktansa ölmeyi tercih eden Büyük Türk Milleti’nin parçası olan Kıbrıs Türkü uzatıldıkça uzatılan hikayeyi artık kısa kesmek zorundadır. Var gücümüzle devletimiz KKTC’nin tanınması için çalışmaktan başka çaremiz yoktur.

Yazarın Diğer Yazıları