Uzaklarda arama / Provokasyon-2

Nasıldı o şarkı?

-Uzaklarda aramam çünkü sen içimdesin…

*

Bir kere de yanılalım yahu!

Bir kere de "Amma da abartmışız, düpedüz paranoyağa bağlamışız" diye eleştirelim kendimizi!

Haksızlık yapmışız diye ayıplayalım…

Özür dilemek zorunda kalalım mesela…

*

Ama yok;

Mürekkebi kurumadan doğrulanan şüphe külliyatına döndü yazık ki gazete arşivimiz ilk sayısından bugüne.

*

Daha…

"Çoğunluk provasyonu hep "sokak"tan bekler.

Keza siyaset de…

Parti ayrımı yapmaksızın, liderler hep bu adresi işaret göstererek yapar temkin, tedbir çağrılarını.

*

Daha bir hafta oldu olmadı; CHP Genel Başkanı provokasyona karşı uyaralı.

Biri bir laf ederdi, omuz atardı, yan bakardı; kalabalık bir ortamı galeyana getirici bir işaret fitili ateşlenirdi…

Sonrası, "Çık çıkabilirsen işin içinden"lik bir kargaşa…

"Aman"dı…

"Sakın"dı…

Bütün bu sağduyu, soğukkanlılık, prim vermemeye gayret azmi içinde muhalefet bir küçük detayı atladı;

Bizim mahallenin girişinde, dev puntolarla ama hayalet harflerle, "Dikkat çarpıtma" çıkabilir, "Algı operasyonu" düşebilir, "Toplum Mühendisliği" çarpabilir, "İtina ile bilgi kirletilir" yazılı!

O fitil bir televizyon ekranında "boş bulunmuş gibi", "gafmışçasına", "maksadı aşan kullanım" formunda, aslına hiç öyle bir niyet yokken sorulan soru üzerine güya "mecburen" söylenmiş bir tek cümle, hatta kelime ile de ateşlenebilir pekala!

Bir tek manşet yeter pimi çekmeye…

Sonrası;

"Boooommmmm…"

Geriye ne masa kalır, ne sandalye" diye yazmam haftası doldu dolmadı…

O "Boooooom"lardan biri patladı:

- Kılıçdaroğlu dışında aday çıkarmak masanın dağılması anlamına gelir…

*

Üstelik patlatan, tam da girişteki şarkının hakkını verecek konumda; bizatihi "Altılı Masa"nın, "Millet İttifakı"nın, ana muhalefet partisinin içinden biri.

*

Bir CHP yöneticisinin, milletvekilinin, üyesinin, seçmeninin "Genel Başkanı''nı aday olarak görmek" arzusu, bu arzuyu iade etmek, paylaşmak ihtiyacı duyması, böyle bir talep iklimi oluşturma gayreti ne kadar anlaşılır ise, bunu, bir arzu, dilek, temenni olmaktan çıkarıp da tahakküme dönüştürmesi o kadar anlaşılmaz.

*

Tam da, önümüzdeki seçimin, Türkiye için "tek adam" ve "KHK''larla yönetim" modelinin yerleşik hale gelmemesi ve parlamenter sisteme, kuvvetler ayrılığı doğrultusunda yetki ve sorumluluğun dengeli şekilde dağıtıldığı, denetlenebilir bir idare şekline dönüş için uzuuuuun bir vadedeki son şansı olabileceği konuşulurken…

Bu hayatiyet sebebiyle bu "dönüş"e katkı sağlayabilecek hemen herkes "makul"de buluşma, ortak akıl, ortak mantık, ortak vicdan, ortak refleks geliştirme ve bir çuval inciri berbat eden olmamak için bin düşünüp bir konuşma çabası içindeyken…

Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?

*

Tam da, masadaki liderler "birbirlerini incitmemek" için ne yapacaklarını şaşırmış haldeyken, "birbirlerine güvenmeyi öğrenirken" ve bu "kıymetli" kazanımların heba edilmemesi konusunda uyarı üzerine uyarıda bulunurken…

Bu nasıl üslup?

*

Tam da, mesela İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Gürsel Tekin olayından sonraki değerlendirmesinde, bu konumdaki kişilerin, bu nevi çıkışlarını "parti görüşü" kabul ettiğini açıklamışken, kullanılan dil ile ilgili olarak "Biz kimseye dayatmaya girişmedik, bize de dayatmaya girişilmesin" vurgusunda bulunmuşken…

Bu neyin kafası?

*

"Anketlerle Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı''nı tespit etmek doğru mudur? Anketler popülariteyi gösterir sadece. Kılıçdaroğlu dışında aday çıkarmak masanın dağılması anlamına gelir. En büyük partinin isteği olmazsa bozulur" nasıl bir bakış açısıdır, nasıl bir yol, yöntem tasviridir?

Muhalefet anketlere bakmasın, "saha"ya gözünü kucağını kapatsın, seçmen profilini de umursamasın…

Ee?

"Kazanacak aday"ın kim olduğu konusunda hangi veri esas alınarak uzlaşılsın?

Yazı tura mı?

*

CHP''nin masada oy potansiyeli en yüksek siyasi parti olduğu, tarihi tecrübesi, ittifak ve masanın kurulması ve devamlılığındaki emeği, katkısı; hepsinde hakkı, konumunun karşılığı elbette teslim edilmeli.

Ama hangi siyasi uzlaşı masası bu cümle etrafında toplanabilir yahut sağlıklı karar alabilir;

- En büyük biziz, biz ne dersek o olur!

*

Siz böyle söylerseniz olsa olsa ancak nezaketsizlik olur!

En hafif tabiriyle.

*

Sadece masadaki siyasi partilere karşı da değil ha; seçmene de…

*

O kadar ki, Kemal Kılıçdaroğlu bugüne kadar on ileri adım attıysa; kemikleşmiş seçmeni dışındaki gruplara; onu bir anda yirmi adım geri düşürecek cinsten bu açıklama!

Öyle ya;

Oy verme davranışı, AK Parti''nin Türkiye''den büyük olmadığını göstermek üzere de şekillenecek olan bir seçmen kitlesi neden CHP''yi Türkiye''nin önemli bir bölümünün iradesinin üzerinde varsayan bir zihniyeti desteklesin ki!

*

CHP''li yöneticilerin, Kemal Bey''in adını altılı masaya taşımak üzere ön alma yarışına girmeleri kötü bir şey olmayabilir ama bunu diğer beş partinin tepkisini peşinen hükümsüzleştirir bir dille yapmaya başlamaları kötüden de beter…

Seçmen, oturduğu masanın ortak karar alma iradesine saygı düzeyi bu olan bir zihniyetin, kendi iradesine, tercihine saygı göstereceğine inanır mı?

Yazarın Diğer Yazıları