Uysal koyun modu

Başbakan Tayyip Erdoğan’ı kulağına gelen, “Anayasa Mahkemesi AKP’yi kapatmayacak” fısıltısı mı sakinleştirdi?..

Refah Partisi hakkında kapatma davası açıldığında Erbakan, nasıl bir taktik izleyeceğini bilemiyordu...
“Yumuşak başlı uysal bir koyun” gibi mi davransın, yoksa “Çekilir ama çekmeye gelmez boynum” mu desin?
Bilemiyordu...
İşte tam bu sırada Refah Partisi’nin bir milletvekili, “çok önemli bir bilgi” ile Erbakan’ın kapısını çaldı...
Dedi ki:
“Hocam, ben Yekta Güngör Özden’in (dönemin Anayasa Mahkemesi Başkanı) komşusuyum ve kendisiyle yakın temasım vardır... Yekta Bey diyor ki ’Refah Partisi’ni kapatmayacağız... Hoca’ya söyle müsterih olsun’... Bu bilgiyi size iletiyorum hocam.”
Erbakan Hoca, işte bu bilgiyi aldıktan sonra rahatladı ve “yumuşak başlı uysal bir koyun” gibi davranma kararı aldı...
Verdiği demeçlerde “Anayasa Mahkememizin çok muhterem yüce üyeleri” falan demeye başladı...
Erbakan, Refah Partisi’nin kapatılmayacağına iman etmişti...
Sonuçta...
Yaşadığı büyük, çok büyük bir hayal kırıklığı oldu...

* * *

Duyduğuma göre...
Başbakan Erdoğan’ın kulağına son günlerde en yakınları tarafından şu cümleler fısıldanıyormuş:
“Aman Anayasa’yı falan değiştirmeye kalkma... Biz Anayasa Mahkemesi’ne çok yakınız, üyeleri tanırız... Oradan bize gelen haberler olumlu... Kapatma kararı çıkmayacak.”
Yine duyduğuma göre...
Getirilen bu bilgiye inanan Erdoğan, “Aman kafanı giyotine uzatma” diyenlere bu yüzden uymamış...
Bakalım...
Erdoğan da Erbakan Hoca’nın yaşadığı hayal kırıklığını yaşayacak mı?
Ancak...
Erdoğan’ın, her ihtimale karşın, “Biz Anayasa Mahkemesi’ne yakınız, kapatma kararı çıkmayacak” diyenlerin isimlerini not etmesinde sayısız fayda olacaktır...
* Ahmet Hakan / Sabah


++++++


Ortalama Türk’ün partisi mi?
AKP önderleri şu dönemde Anayasa Mahkemesi’nde savunma yaparken kendi vicdanlarına karşı özeleştiri yapmalıdırlar.
Bu konuda medyaya yansıyan görüşler oluyor. Bazı âkil adamlar kimliklerini gizleyerek samimi itiraflar yapıyorlar. Ama ne oluyor?
AKP yönetimi ne söylenmiş; onunla ilgilenmiyor kim söylemiş; ona bakıyor. Çünkü maksat yanlışı düzeltmek değil, doğruyu söyleyeni bulmak ve kovmak.
Başkalarında ayıpladığı “yasakçı zihniyet” AKP’ye musallat olmuştur.
Partiye “Kim söyledi, onu boşverin. Söylenen şey doğru mu, ona bakalım” diyecek bir zihniyet değişikliği acilen gereklidir.
İktidarın ülkeyi irticaya götüreceğinden korkan kitleye güven verilmediği eleştirisi bir kurumsal başarısızlık ve zaaf olarak kabul edilmiş olsaydı, AKP işte o anda kazanmaya başlar ve asıl o zaman “ortalama Türk’ün partisi” olurdu.
Şimdi öyle değildir. Şu anda hatalarından ders çıkararak kitle partisi haline dönüşmenin adımlarını, kapatma davasının itişlerinden yararlanarak gerçekleştirmeye çalışan bir irade görülmüyor. Bu hatadır, yanlıştır.
AKP önündeki fırsatın değerini dileriz iş işten geçmeden fark eder.
* Güngör Mengi/ Vatan




++++++




Ulusa yeniden çağrı...
Aralarında Attilâ İlhan’ın da bulunduğu bir grup aydın, 2003 yılının Nisan ayında “Ulusa Çağrı” başlıklı bir metin yayımlamışlardı. Arslan Bulut geçenlerde köşesinde bu metni hatırlattı... Metinde deniyor ki:
“Türk Milleti kendi istiklal ve cumhuriyetini korumak için hiç vakit kaybetmeden toplumsal demokrasiyi işletmek ve böylece bağımsız ve egemen bir devlet yapısını yeniden kurmak zorundadır. Çözüm milli - ulusal politikaları hakim kılacak siyasal örgütlenmeler kurmaktır...”
“Yeniden bir milli kurtuluş duyarlığı yaratılmalıdır...”
Ve metinde çok önemli bir madde:
“Bunun için birinci şart bütün milli - ulusal kişi ve kurumların aralarındaki her türlü görüş ve ayrılıklarını erteleyerek bütün güçlerini birleştirmeleri, bütün varlıklarını bir yerde toplamalarıdır.”
Bugün de... Sömürgeci ve şeriatçı anlayış cumhuriyetçi güçleri kuşatırken.. Ne yazık ki, ulusalcı, demokrat, cumhuriyetçi güçlerin aklına ufak tefek kavga ve tartışmaları erteleyip bir güç birliğine gitmek hâlâ gelmiyor...
* Melih Aşık / Milliyet




++++++




Günün SORUSU
Herkes endişe içindeyken Başbakan Recep Tayyip Erdoğan nasıl sakin kalabiliyor?
* Mehmet Barlas / Sabah



++++++




Tek adam
AKP’lilerin, özellikle Başbakan Erdoğan’ın dilinden düşürmediği bir kavram var..
Millet iradesi.. Milli irade..
Başbakan sık sık biz millet iradesini temsil ediyoruz diyor.. Hatta partisi için açılan kapatma davasını da millet iradesi yargılanıyor şeklinde yorumluyor..
Doğru mu? Değil..
Çünkü demokrasilerde hiç kimse, hiçbir parti milletin iradesini veya milli iradeyi temsil edemez.. (Millet kavramı içine ölmüş dedemiz ile doğmamış çocuğumuz da girer. Bu büyük zaman diliminin bir bölümünde iktidar olan parti milleti temsil ettiğini iddia ederse o rejimin adı da değişir.)
Biri Başbakan’ın kulağına fısıldasa..
“Efendim bu terimi kullanmayın.”
“Niye?”
“Başsavcı’nın iddiasını güçlendiriyorsunuz.”
“Nasıl yani?”
“Şöyle; Başsavcı bizim demokrasi anlayışımızın çoğulcu değil çoğunlukçu olduğunu iddia ediyor. Siz, millet iradesini biz temsil ediyoruz demekle bu savı bilmeyerek onaylıyorsunuz.”

* * *


Peki ne demesi lazım..
Seçmenin çoğunluk iradesi veya seçmenin tercihi.. O zaman demokrasi olur! O zaman demokratlık olur!
Başbakan meseleye böyle baksa; işçilerin 1 Mayıs’ı kutlamaya çalışmasını da millet iradesine karşı bir eylem olarak görmez, kafalarına copu indirtmezdi..
Başbakan meseleye böyle baksa, kendisini seçilmiş başbakan olarak görür, ülkenin patronu zannetmezdi..
O zaman.. Her olayda, her eleştiride hırçınlaşmaz.. Kafa göz yarmazdı.. Ayaklar ve başlar muhabbetine de hiç girmezdi..
Başkalarının da korunması gerektiğini ve başkalarının da aynı haklara sahip olduğunu anlardı..

* * *

Ama Başbakan bir önceki dönem böyle değildi.. Ne olduysa temmuz ayından sonra oldu..
Bu durumu sadece yüzde 46.5 ile açıklayamayız.. Demek ki yanında elini tutan, söylemini yumuşatan, doğru kavramlar kullanmasına yardımcı olan, hatta yanlış yapmasın diye masa altından ayağını dürtenler vardı..
(Abdullah Gül bir söyleşisinde masanın altından Erdoğan’ın ayağına bastığını söylememiş miydi.) Şimdi onlar yanında yok! Başbakan tek başına kaldı.. Kalabalıklar içinde yalnız.. Herhalde kimse bir şey söyleyemiyor..

* * *

Tabii bunda milletvekillerinin güçsüz olmasının da önemli rolü var.. Vekiller sırtını seçmene değil, genel başkana dayadığı için gidişat üzerinde de etkili olamıyorlar.. Belirleyici rol oynayamıyorlar..
Sistem böyle işleyince, yüzde 46.5’lik oyu vekiller değil genel başkan almış oluyor! 16 milyon oy tek adamla bütünleşiyor..
Hal böyle olunca, o da bakanlarını idari sekreter gibi görüyor, ülkelerini böyle yöneten liderlere gıpta ile bakıyor..
Biraz Sarkozy’ye..
Daha fazla Bush’a..
Ama en çok Putin’e özeniyor..

* * *

Aylardır laikliği konuşuyoruz ama bence daha büyük tehlike bu.. Erdoğan’ın tek adam yönetimini kabul ettirme çabası.. Daha da kötüsü, bunu millet iradesi gibi sunması.. Millet adına karar alan tek adam!
* Mehmet Tezkan / Vatan



++++++




Kemal Abi satacak bir şey daha buldu!
Göreve ilk geldiği günlerden bu yana “sıkı Maliye politikaları” ve “popülizmden uzak, tavizsiz, denk bütçe” gibi sloganları kullanan Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, “bizim bu politikalarımız Dışişleri Bakanı’nın dünyanın her yerinde yürüyüşünü değiştiriyor” diyordu.
Bakan Unakıtan’a, TRT-1’de, Zafer Kiraz’ın sunduğu Zirveden Bakış programında sorular yönelttik. Bakan’ın söylemlerindeki değişim dikkatimi çekti. Bakan, hiç alışkın olmadığımız kadar tedbirli konuşuyor, gerçekçiliği yer yer karamsarlık çizgisine kadar kayıyordu. Canlı yayında bu izlenimimi kendisine aktardım ve sebebinin “sadece global krizin etkileri ile sınırlı olup olmadığını sordum”.
Tabii çok zeki bir insan, “hiç öyle Anayasa Mahkemesi’ndeki kapatmaya referans verdiğimi düşünmeyin. Parti kapatılırsa kriz olur gibi bir yaklaşım sergilemiyorum” dedi.
Her ne olursa olsun, Unakıtan’ın büyüme, faiz ve enflasyon gibi temel ekonomik göstergelere ilişkin “hayalci değil, gerçekçi olalım” yaklaşımı ilginçti. Hedefleri bugün revize edeceklerini açıkladı.
Program öncesinde TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin’e “takılan” Unakıtan, “TRT’yi özelleştireceğiz. Alıcı gözle baktım ki iyi satış yapalım” dedi. Şahin “biz hazırız efendim” diye karşılık verdi. Şahin, birkaç gün önce açıklanan Ankara vergi rekortmenleri sıralamasında PTT’nin 8’inci olmasının sevincini yaşıyordu. PTT’ye geldiğinde zararda olan kurumu kâra geçiren Şahin, şimdi TRT’den PTT’nin vergi rekortmeni olmasının gururunu izliyordu. “PTT’nin banka kısmını özelleştirsek en az 5-6 milyar dolar eder” deyince Maliye Bakanı’nın gözleri parladı. Sanırım çok kısa süre içinde Unakıtan bu özelleştirmeyi yapacak.
* İsmail Küçükkaya/ Akşam



++++++




Milliyet’in duvarı
Son yıllarda Türkiye’den çıkan en heyecan verici İnternet sitelerinden biri Milliyet’in alt bünyesinde yapılan yazduvara.com. Milliyet kilometrelerce uzayacak bir duvar hazırlatmış, üzerine de okurlarının mesajlarını yazmalarına imkan sağlamış. “En büyük Fener” ya da “Seni seviyorum Şule” gibi klişelerin ötesinde, kimi okurların zekice sloganlarını bulmak mümkün. Yazması da bakması da harika olmuş, dahası site her türlü yaratıcılığın gelişmesine olanak tanıyacak şekilde tasarlanmş. Her gün heyecanla takip ediyorum.
Bu arada bir de not: yazduvara.com, Milliyet’in Ceza’yla başladığı reklam kampanyasının devamı. Zaten sitede de Ceza’nın şarkısı çalıyor.
Milliyet, iktidara muhalif bir gazete ve bu yüzden de muhalif bir müzik olan rap’in en popüler ismi Ceza’yı tercih etmiş. Ancak şu kötü haberi de şimdi iletebilirim: Ceza, tıpkı ailesi gibi iyi bir AKP seçmeni.
* Oray Eğin / Akşam

Yazarın Diğer Yazıları