Uykusuz her gece...
Telefonum dinleniyor mu? Sokağa çıksam bomba patlar mı? Evde otursam bina yıkılır mı? Yatsam polis gözaltı için kaldırır mı? Bu cenderedeki Türkiye, katliamın kıyısında duran Türkmenler’e umut verebilir mi?
Yiğit Bulut “Türk basını ve Türk halkı uyurken, biliyor musunuz Kuzey Irak’ta neler oluyor” diye sormuş.
Güngören patlamasında teröre, Konya’daki tüp patlamasında ihmale kurban verdiği onlarca insanı toprağa veren, tarihinin en büyük doğa katliamlarından birinde ciğerleri yanıp kavrulan bir toplumun uyuduğunu söylemek biraz haksızlık olur. Türk halkı için hanidir, yastığa başını koyar koymaz uykuya dalabilme ihtimali dahi kalmamıştır.
Toplum mayın tarlasında kelle koltukta yaşarken, aynı kaderi paylaşan soydaşlarından uzak düşmüş olabilir.
Basın, 2455 sayfalık iddianameler, 250 bin sayfalık ek delil dosyalarının arasına sıkışmış olabilir..
Bence burada asıl sitem devletin ilgili kurumlarına olmalıdır. Çünkü devlet dediğimiz organizasyonun farklı sorun ve tehditleri çözmek, farklı ilişkileri yürütmek üzere oluşturulmuş farklı organları vardır. Onlar her şartta kendi sorumluluklarını yerine getirmekle yükümlüdürler.
Önceki gün Kerkük’te yaşayan Türkmenler ’1959 katliamı’nın tekrarından kaygılandıklarını haykırdılar. Irak yönetimi, BM, ABD, İngiltere... konuya müdahil olmayan, kendi menfaat eksenlerinde uyarı veya telkin yayımlamayan kalmadı... Böyle bir ortamda Türk Dış İşlerinden gelen mesaj “gelişmeleri yakından izliyoruz” oldu.
Bulut yazısında, Kerkük merkezli son gelişmeleri şöyle özetledi:
“ 1- Kerkük il meclisi, kentin Kürt bölgesine bağlanması kararını aldı.
2- Kürtler ”Irak meclisinden geçen yerel seçim yasasını“ bahane ederek Türkmenler’e saldırıyor ve bu saldırı ”katliama dönüşerek“ günlerdir devam ediyor.
Irak Parlamentosu’nun Türkmen milletvekillerinden Fevzi Ekrem Terzioğlu’nun açıklamaları oynanan oyunu ortaya koyuyor ”...Bundan bir yıl önce tüm dünya kamuoyuna ve Birleşmiş Milletler’e, seslendik. Kapalı kapılar arkasında Kerkük’te büyük oyunlar oynanmaktadır ve milletimizi yok etmeye çalışıyorlar... Türk dünyasının harekete geçmesini istiyoruz... Türkiye’nin harekete geçmesini istiyoruz... Geçtiğimiz hafta Türkmen kuruluşlara yapılan saldırıları sonrasında Türkmenler’i korumak için getirilen bir asker taburun sorumlusu bile peşmergelerden seçilmişti... “
Kerkük’teki Türkmen varlığı işgalle birlikte yaşanan onca talan, göç ve katliamdan sonra, toptan yokedilme tehlikesiyle burun buruna. 2008 Türkmen soykırımı ”ben geliyorum“ diyor. Eğer bu felaket yaşanırsa, peşmergenin Türkiye’ye dönerek atacağı slogan bellidir:
”Bizi izlemeye devam edin“
+++++
Hesap
soracakmış
Taraf artık şaşırtmıyor. Bu kez de, Kürtçe şarkıları sansüre takılan Rojin adlı kadınla söyleşmişler. Türk filmlerinde ’intikam’ için değişen taşralı kızın ’bir zamanlar fakir ama gururlu kız vardı’ repliğini tekrarlayan Rojin de, Kürtçe adına hesap soracakmış. Esas kızın intikam yeminin muhatabı kim acaba?
Dikkat et de esas oğlan yerinden fırlayıp “heeyyyt, burayı değneksiz köy mü sandın” demesin!..
+++++
SOĞUK DUŞ
ALÇAKLAR PKK’LI ÇIKTI
Güngören’deki patlamayı Ümraniye soruşturması sanıklarından birine bağlayamadı ya, kahroldu Ahmet Altan. Bakan ‘PKK yaptı’ diyor. O hala ” Küçücük bebekler vardı. Bu alçaklığı PKK’nın yaptığı söylenmişti. PKK hemen yalanlamıştı. Masumların ölümünü üstlenmemişti.. “ diye sayıklıyor. PKK’nın alçaklık yapması neden bu kadar kabul edilemez Altan için? Kundağa sarılı bedenlerde kurşun delikleri açan alçaklar PKK’lı değil miydi?
+++++
Çiçi Yabgu’dan beri Türkler ileri hamlelerini
kapanarak yaptılar.
Biraz Türk Tarihi oku!
Yeni yasama yılıyla beraber sivil anayasa ve AB reformları doğrultusunda atılacak güçlü adımların hukuk devletinin inşa sürecini hızlandıracağı kesin. Kapalı toplumcu, içe kapanmacı, ’Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur’cu çevrelerin obstrüksiyonları yine olabilir ama ses getireceklerini sanmıyorum.
* Eser Karakaş / Star
+++++
Aynı toprakların
başka dünyaların
çocuklarıydılar!..
Anadolu’nun göbeği.
Konya’dan vuruyorsun...
Kıvrıla kıvrıla, 120 kilometre.
Patikadan bozma...
Tırışkadan asfalt.
Git, git, varıyorsun nihayetinde.
Yol orada bitiyor!
Başka yöne gidemezsin.
Çıkmaz sokak çünkü.
**
Dünyanın sonundaki köy.
**
Hiç bisiklete binmedi o kızlar...
Yüzmediler.
Sordurdum.
Cola satılmıyor.
Baktırdım enkaza...
Nasıl bağlayacaklarını bilmedikleri LPG tankını bağlamışlar ama, televizyon yok.
**
Kuş uçmaz kervan geçmez...
Milli Eğitim’in haberinin olmadığı, Diyanet’in duymadığı, Vali’nin bilmediği, askerin helikopterle geldiği, sora sora zor bulunan yitik bir adrese, hem de yatılı emanet etmişiz, cılız vücutlu narin yürekleri...
En değerli varlıklarımızı.
**
Bi öldüler...
Anca fark ettik, yaşadıklarını.
**
Ve, sonra uzaylılar geldi...
Dijital kameraları, uydu çanağı taşıyan canlı yayın araçları, cep telefonları, laptopları, 4x4’leri, gece karanlığını gündüze çeviren devasa projektörleriyle...
Uzaylılar geldi.
Son dakika bilgilerini aktardılar, dünyanın sonundaki köyden.
**
Öbür uzaylılar evlerindeydi.
Seyrettiler...
Şükrettiler uzaylı olduklarına.
Bitince, zapladılar...
Elalemin Phoenix’i Mars’ta su bulmuş.
Onu seyrettiler.
Yılmaz Özdil / Hürriyet
+++++
Sadakat Akademisi
AKP teşkilatlarında ‘ilm-i siyaset’i öğrenen devlet memurları diploma alıyor. Diplomasız memurlar sürgün kâbusu görmeye başladı.
Yasalarımıza göre devlet memurları siyaset yapamaz, bir siyasi partiye üye olamaz.
Ama...
İktidar partisinin açtığı Siyaset Akademisi’nin derslerine katılabilirlermiş!
Zaten katılıyorlarmış da!
Olay Kars’ta meydana gelmiş:
AKP Kars İl Başkanlığı’nın açtığı Siyaset Akademisi’ne ildeki bazı memurlar da kayıt yaptırmış...
Muhalefet partileri kıyameti koparmış ve ” Bir partinin siyaset okulunda eğitim görmelerinin, memurların tarafsızlıklarına gölge düşüreceğini“ iddia etmişler...
Onlara yanıt, AKP Kars İl Başkanlığı’ndan gelmiş:
” Memurların bu derslere katılmalarında hiçbir sakınca yoktur! “
***
Vardır Sayın AKP İl Başkanlığı, vardır!
Çünkü iktidar partisinin bu kurslarına katılmayan memurlar bundan sonra yapılacak her atamada, her terfide kuşkuya düşer...
Kendi kendilerine, ” Acaba biz de o derslere gitseydik, biraz daha hızlı yükselebilir miydik “ diye sorar...
Kaldı ki yasaları uygulamak, en çok iktidar partisinin görevidir!
Bunu elbette anlayacaksınız ama...
O gün geldiğinde hâlâ iktidarda olur musunuz bilemem?
Mustafa Mutlu / Vatan
+++++
“El” değmeden koltuk zor
İşi çözmüş!
Melih Gökçek’in oğlu Osman Gökçek, AKP’den Çankaya Belediye Başkanı adayı olmaya niyetlenmiş. Küçük Gökçek tanıtım faaliyetlerine ”yabancı diplomatlar“dan başlamış. İktidarın içinde büyüyünce, seçilebilmenin yolunu yordamını öğrenmiş demek ki.
Anasına bak kızını al devri geçti. Şimdi moda babasına bak oğlunu al!
+++++
MİNİ YORUM
Dön baba dönelim
Sanırsınız bina “kuran kursu” olduğu için çöktü. Bir “kaçak” ihmali var. Gaz kaçağı. O bina bir kumarhane, genelev, okul, adliye binası, cami, kilise, ahır... olsaydı da çökecekti. Böyle bir faciayı “din istismarı dindarları öldürüyor” diye yorumlamak anlamsız. Acı bir vesile ile de olsa, ülkemizde tazecik beyinlere din adı altında neler öğretildiğinden bihaber olduğumuzu görmüşken, gerçekten faydacı bir tavır sergileme derdinde olanlara “kaçak kurslar çökmeye mahkumdur” değil de “kaçak kurslar kapanmaya mahkumdur” propagandasını öneririm.
S.T