Uygarlığın Kökeni Sumerliler
Yazıyı onlar buldu, tarih onlarla başladı, bunları herkes biliyor. Bilinmeyen, ya da yeterince bilinmeyen, uygarlığın eski Yunan’la değil, onlarla başladığı...
Kimlerle? Sumerlilerle tabii ki...
Nice ilkler, Sumer damgası taşıyor. İlk hukuk onların; ticari sözleşmeler, kefalet, teminat, yediemin, trampa, onların tabletlerinde görülüyor ilk kez. Aile hukuku, iş hukukuna dair de ayrıntılı düzenlemeleri bulunuyor Sumerlilerin. İlk kadın hakları belgesi, ilk vergi ve sosyal reform onlarda.
Yazıyı icat edenler, doğal ki, ilk okulun da mucididirler. Eğitim işlerine ilişkin tabletlerde ayrıntılar var. Sözgelimi, ilk sınav soruları onlara ait. Sumer okulları, önce mabetlere bağlı iken daha sonra laik okullar haline gelmişler..
Yazı, edebiyatı da geliştirmiş elbette. Bugün için, 30.000 satırlık edebî belgeler var elde. Bunların çoğu şiir.
Ya bilim? O da var, o da... Astronomi var, matematik var, tıp var, takvim var. Bu var’lar bugün bile geçerli olacak varlar haa, öyle sıradan var’lar sanılmaya...
Tarihin ilk yemek kitabı da onlarda... Bu kitap da şaşırtıyor insanı, 20 tür peynir, 100 çeşit çorba, 300 çeşit ekmek hakkında bilgileri görünce.
Ve müzik... Nota var, tarihin ilk gamı var onlarda ve müzik kutsal sayılıyor.
Sanata gelelim. Şehircilik, ev mimarisi, çömlekçilik, heykelcilik, kuyumculuk ve resim sanatında harikalar yaratmışlar.
Dahası da var da, siz onları, son Sumer Kraliçesi Muazzez İlmiye Çığ’ın “Uygarlığın Kökeni Sumerliler” adlı yapıtının 2. cildini okuyarak öğrenebilirsiniz (Kaynak Yayınları).
Muazzez Hanımefendi, bu yapıtında da Sumerler’in Asya’dan göç etmiş Türkler olduğunu sık sık vurguluyor yine.
Topkapı Sarayı ve Türk-İslam Sanatları
Muazzez İlmiye Çığ’ın rahmetli eşinin bir dönem Topkapı Sarayı Müzesi’nin müdürlüğünü yaptığını, bu dönemde Türk-İslam Sanatları, Türk müzeciliği ve Topkapı Sarayı’nın tarihi ve barındırdığı eserler hakkında birçok makale ve söyleşilerinin bulunduğunu bilmiyordum. Kaynak Yayınları kadirbilirlik edip Kemal Çığ’ın bu hazinelerini gün yüzüne çıkarmış.
Bu kitapta mukaddes emanetler ve Türk hat sanatı, Türk kitap kapağı sanatı ve deri işlerine ilişkin önemli, değerli ve ayrıntılı bilgiler var. Bu bilgiler fotoğraflarla da desteklenmiş.
Topkapı Sarayı’nın ilk nüvesinin Fatih tarafından oluşturulduğunu kaçımız biliriz. Sonra 400 yıllık bir süreç içinde bir mimari şaheserler koleksiyonu oluşmuş orada. Aslında sınırları Beyazıt Hamamı ve Simkeşhane’ye kadar dayanıyormuş, (yani 800 bin -1 milyon metrekare arasında bir alan). Sultan Abdülmecit, Dolmabahçe Sarayı’nın yaptırıp oraya taşınınca, önemi azalmış bu kompleksin, hatta çoğu yeri kaderine terk edilmiş. Atatürk, zaferden sonra hemen müdahale etmiş, O’nun buraya verdiği özel önem sayesinde, Saray, ilgisizlikten kurtarılarak müze haline getirilmiş. O yıllara ait, bir değerli bilgi de şu: Vahdettin yurt dışına kaçınca, hazine dairesinde derhal tespit yaptırılmış, son padişahın Topkapı’dan bir şey almadığı tutanakla belirlenmiş (bu da Vahdettin’in sevap tarafı).
Medine’ye sürre alayları ile birlikte giden değerli hediyelerin Medine Müdafii Fahrettin Paşa tarafından (mütareke sonrasında) İstanbul’a getirildiğini de bu kitaptan öğreniyoruz.