Üşütmek
Daha birkaç yıl öncesine kadar, “bebek katilini niye asmıyorsunuz” diye öfkelenen vatandaşımıza ne oldu? Mersin’de bayrak yakmaya kalkışılması çileden çıkarmıştı insanımızı. Ama kameraların önünde Hakkâri’de bayrağımız gönderden indirilip yakıldığı halde, bir Allah’ın kulu “ne oluyor?” diye bağırmıyor.
Arslan Tekin’in aynı zamanda kitabının da adı olan “İmralı’daki Konuk”un konforu adına, memleketi yangın yerine çevirenler için halen af konuşuluyor. Hem de “Hâkimiyet kayıtsız Şartsız Milletindir” yazılı TBMM’de.
Arada bir DTP’ye siyaseten efelenen Başbakan, Diyarbakır’daki ayaklanmadan, Hakkâri’deki bayrak yakılma olayından bahsetmeye gerek duymuyor. Erdoğan’ın sözcüleri, Başbakan ile Obama’nın “PKK Tasfiye Planı masaya yatırılacak” diye yumurtlayarak, gündemi yönlendirme peşine düşüyor. Oysa PKK’nın tasfiyesi falan yok. Kandil ve Mahmur’un boşaltılması planının örgütün sokaklardaki boy göstermesi olduğu ortaya çıktı bile.
Günlerdir emekli generallerin ifadesi konuşuluyordu. Bugün Obama-Erdoğan Zirvesi... Yarın DTP’nin, Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılma davası var. Öbür gün Diyarbakır’da ölen genci bahane ederek, resmen ayaklanacak olanların, televizyonlardaki görüntüleri... Ve yanındaki açılımın demokratik nimetleri vesaire vesarie. Bunca açılım, saçılım ve hatta kış mevsiminde orta yerdeki krizden sonra üşütüp hastalanmamak mümkün mü? Hazır domuz gribi salgını varken, evde kuzu kuzu oturup PTT yani pijama terlik televizyon takılmaktan başka çare yok öyle mi?
Dedik ya havalar da soğuk; öyle balkondan seyretmek lüksü de söz konusu değil. Isı kaybını önlemek için pencere perdelerini sıkı sıkıya kapatmak aynı zamanda tasarruf sağlıyor.
İzmir’deki gibi sokakta tepki vermenin adı faşistlik oluyor. Dizini kırıp evde oturacaksın. Kapı çalınırsa kapıcı ekmek getirdi falan sanmayın. Arkasını iyice sürgüleyin. Zilin sesinin duymazlıktan gelseniz bile, camlarınızın kırılmasını Polis, Yetki ve Selahiyet Kanunu’na göre sadece seyredebilecektir. Cizre’de öğretmenevi basılınca, öğretmen ve öğrenciler tuvaletlere kendilerini kilitledikten kaç saat sonra polis geldi bilen var mı?
Yarım saati geçtiği halde, bu yazıyla yine başbakanımızı öfkelendireceğiz. “Bedeli ne olursa olsun ödemeye hazırım” diyen AKP hükümeti açılımda ısrara devam ediyor. Ama bedeli vatandaş ödüyor. Bedeli memleket ödüyor. “Gerekirse makamlarımızı, mevkilerimizi feda ederiz” diyen AKP, iktidarını perçinlemek için ABD’de de ödünler veriyor. Bu tavizlerin faturası da millete kesiliyor.
Bütün bunlar olup biterken, aynaya bakmadan konuşan İmralı ulağı, “Tabanımız bize dağa çıkın diyor” şeklinde meydan okuyor. Sanki dağdan gelmemiş gibi sine-i millete dönme tehditleri savuruyor.
Ne günlere kaldık, diye sızlanmayın. Bunca açılıp saçılmanın sonunda üşüteceği belli değil miydi bunların. Aşı da kâr etmiyor artık. Ne diyelim? Geçmiş olsun demek bile gelmiyor içimizden. Geçmiyor, çünkü deliyor her gün... Bunca delikten sonra bölünme daha kolay olmaz mı?
Sonuçta onlar üşüttükçe biz de bölünme sendromuna giriyoruz. Allah sonumuzu hayır etsin.