​​​​​​​Unutulmamak kadar unutturmamak önemli

Geçenlerde, Türk-İslam Sentezi'nin savunucularından Recep Küçükizsiz aradı. Kızılelma ülküsü için epey ıstırap çekmiş bir kardeşimiz. Tercüman yıllarımda birlikte çalıştığım Tamer Özdemir'le ilgili bilgi istedi. Tamer'i, TRT'den aldığımdan başlayarak, anlattım.

Kader mi?

Özdemir'i, kardeşinin öldürdüğünü içim parçalanarak da olsa anlattım. Doğu Türkistan'ı da içine alan bir geziye Prof. Dr. Fahir Armaoğlu gidecekken, onu yollatmıştım. Tamer'in yollanmasının gazeteye getirisinin daha fazla olacağını izah etmiştim. Genel Yayın Yönetmenimiz Güneri Cıvaoğlu isteğimi uygun görmüştü.

Özdemir kardeşim de beni haklı çıkardı. Soydaşlarımızla, köklerimizle müthiş röportajlar kaleme aldı.

Tanrı Dağları'nda Uygur Türkleri ile nasıl "Ilgaaaz Anadolu'nun ..." söylediğini gözyaşlarıyla bize de aktarmıştı.

Hediye zarf açacağı

Marksist-Leninist ideolojiye kendini kaptırmış kardeşi Soner, Mardin'de askerlik görevini yapmaktaydı. Tamer bir gün bana geldi "Abi, senin çevren geniş. Kardeşime izin alabilir misin" diye sordu.

Aracı olduğum çocuk İstanbul'a geldi. Bir de rapor alıp, süresini uzattık.

Yaptığı iş

Soner, belli gruplarla bağlantısını kesmemişti. Tamer ise bundan rahatsızdı. Bir gece sabaha kadar onu bekledi. Kardeşi kapıdan içeri girdiği an sorgulamaya başladı. Arada iki de tokat attı. Soner, tam bu sırada kütüphanede duran zarf açacağını fark etti.

Onu kapıp ağabeyinin karaciğerine sapladı. Uygur Türklerinin hediye ettiği bu ejderha görünümlü açacak ölüm aracı olmuştu. İki ayrı hastanede yapılan müdahalelere rağmen şehit oldu. Hem de, 28 gibi genç bir yaşta.

Baba yüreği

Kendisini Anadoluhisarı'nda toprağa verdik. Babası Gümrük Muhafaza Müdürü Nihat Özdemir adeta çıldırdı. Birkaç defa bana gelip, istekte bulundu; "Tamer gitti bari Soner'i kurtaralım." Merhuma "Nihat Baba, canımı iste sana vereyim. Ancak bu konuda parmağımı bile oynatmam" dedim.

Neticede, oldukça az bir cezaya çarptırıldı. "Nerede yaşıyor, ne yapıyor" hiç ilgilenmedim. Merak da etmiyorum.

Adı hayatta

Sevgili kardeşimi defnettiğimizde eşim hamile idi. İki haftası kalmıştı. Kemal Ilıcak, bu durumu biliyordu. Tercüman'ın o muhteşem 'T Binası'nda günlük turunu atarken bana sordu; "Çocuğuna ne ad koyacaksın?" Ben de "Erkek veya kız olursa farklı" dedim. Merhum Ilıcak da "Erkek ise Tamer'i düşünmez misin" şeklinde konuşup uzaklaştı. Oğlumun adı böylece Tamer oldu.

Tesadüfe bakın, ailemizin tek Galatasaray taraftarı Tamer Ayeri. Bir başka rastlantı, o da gazeteci oldu. Aradaki fark siyasetle ilgilenmemesi. Spor'u seçti. Adaşı yattıkça, Allah ona uzun ömür versin.

Vefalı olmak

Recep Küçükizsiz'in ani arayışı ve bilgi istemesi karşısında üzülüp moralim çok bozulmuştu. "O ne sordu, ben ne cevap verdim" hatırlamakta zorlanıyorum.

Bu yazımla, Recep'in isteklerine yeterince karşılık verebildiğimi sanıyorum. Yeri geldi, bir hafta gecikmeli dahi olsa Tamer Özdemir'e rahmet diliyorum.

Unutmadan bir ilave daha yapmak istiyorum; mekanı Cennet Süleyman Demirel'in oğlum dediği üç isimden biri Tamer'di. Diğerlerini de zaten biliyorsunuz. Erkan Yiğit ve Ben. Yani sandıkta babaya oy veren üç ülkücü.

Yaşatılacaklar

Recep Küçükizsiz'in söylediğine göre şehit ülkücüleri ihtiva eden bir kitap hazırlıyor. Kendisine bu ulvi görevde başarılar diliyor ve gözlerinden öpüyorum.

Türkçe hataları

Ahmet Murat Tuzlu'nun mesajı hemen herkesi ilgilendirmekte:

"Muhterem üstadım; O Ses Türkiye yarışmasındaki telaffuz hatalarını sizin eleştirinizi takdirle karşıladım. Devamlı yapılan bir hatayı da ben tespit ettim.

Şöyle ki; jüri üyeleri/veya sunuculardan bahsedilirken JÜRİLER lafı kullanılmakta. Doğrusu Jüri Üyeleri olmalı. Çünkü jüri bir heyetin adıdır. Oluşturan kişilere de jüri üyeleri demek gerekir."

Deniz ve balıkçılık uzmanı Faruk Kara yazısını yayınladığım için teşekkür ediyor:

"Sayın Burhan Ayeri, 'Metreli ve kotalı balıkçılık' başlığı taşıyan köşeniz için teşekkür ederim -aslında kendi yazısı-. Yalın bir şekilde özetlediğiniz için size ve kaleminize ayrıca minnettarım."

Prof. Dr. Hikmet Özdemir'in hatırşinas satırlarına minnettarım. Kısmetse 10 Kasım günü de kendisinden söz etmek istiyorum.

GÜNÜN SÖZÜ

Başarısızlık, başarıdan daha çok şey öğretir. Uygur Atasözü

Yazarın Diğer Yazıları