Üniversiteleri PKK'ya teslim eden kimdi?
Türk siyasetinde öyle olaylara şahitlik ediyoruz ki sanki dün hiç yaşanmamış gibi…
Bugün 21 Mart 2019…
Nevruz'u, baharın gelişini kutlayacağız.
Pek yaptığım bir yöntem değildir ama bugünkü köşemde eski bir yazımı paylaşmak istiyorum. Yazı 2014 yılına ait…
"Nevruz Ne zaman PKK'nın oldu?" başlığıyla yayınlamıştım. Birçok sitede yer aldı. Sosyal medyada binlerce kişinin takip ettiği "Ege'de Terörist İstemiyoruz" grubunda paylaşılmıştı.
Grubu kuran ve yönlendiren kişi ise Fırat Çakıroğlu'ydu…Okumak için geldiği üniversitede yüzlerce PKK'lı ile karşılaşıyor, örgütün propagandalarına maruz kalıyordu. O yüzden yetkilileri harekete geçirmek için sosyal medyadan da kampanyalar düzenliyordu. Bu grubu da o amaçla kurmuş ve son derece de başarılıydılar.
Yazıda Ege Üniversitesi'nde yaşanan Nevruz skandalına da atıflar yapılmıştı. Ancak Türkiye'yi yöneten siyasi irade, "çözüm süreci" adı altında bu eylemleri meşrulaştırmıştı.
Yazıdan yaklaşık bir yıl sonra Fırat Çakıroğlu'nu üniversitede şehit ettiler. Üniversite yönetimi yargılanmadı bile, şehit edenler onlarca kişi olmasına rağmen tek tutuklu var.
O yazıyı "dün"ü hiçbir zaman unutmamak için yeniden paylaşıyorum:
***
"2014 yılının Nevruz'unu geride bırakmış bulunuyoruz. Bu seneki kutlamaların büyük çoğunluğu terör örgütünün kontrolünde geçti.
Özellikle üniversiteler noktasındaki illegal yapıların PKK çatısı altında birleşerek Nevruz bahanesiyle kampüs alanlarını karıştırma eylemleri, geçmiş yıllara nazaran yüzde 100'ün üzerinde bir artış gösterdi.
Aynı zamanda kampüs alanlarının PKK'nın "propaganda merkezi" haline dönüştürüldüğünü gördük.
Ankara, İstanbul, İzmir gibi büyükşehirlerin yanı sıra Mersin, Muğla, Antalya, Adana, Denizli, Çorum, Kars, Mardin, Malatya, Aydın ve Bolu'daki üniversitelerimizde de anayasal düzeni tehdit eden görüntüler ortaya çıktı.
Çözüm süreci ve üniversiteler
2013 yılında AKP hükümeti ve PKK arasında başlayan görüşmelere "çözüm süreci" adı verilmiş, bölücübaşı Öcalan'ın mektubunun okunmasıyla birlikte, terör örgütü silahlı eylemlerini durdurmuştu. Türk Silahlı Kuvvetleri de örgüte yönelik herhangi bir askeri operasyon yapmama kararı almıştı.
Bu durum hâlâ devam ediyor. Ancak tek bir farkla… PKK silahlı eylemlerinin yerine şehirleri, üniversiteleri ve siyaseti kullanarak etkinlik sağlıyor, gündemde kalmayı başarıyor.
Çözüm sürecinde PKK'nın en çok eylem yaptığı ve örgütlendiği alanların başında da üniversite kampüsleri geliyor. Nevruz dönemleri ise örgütün gövde gösterisine dönüşüyor. Okul yönetimleri ve güvenlik güçlerinin görmezden geldiği, ana akım medyanın haber yapma gereği bile görmediği bu olaylarda "skandal" görüntüler ortaya çıkıyor.
Son örneğini Ege Üniversitesi'nde gördük. Türkiye'nin sayılı üniversitelerinden biri olan Ege'de uzunca bir süredir ciddi bir terör örgütü yapılanması var. Üniversitede okuyan öğrenciler sık sık bize ulaşıp yaşananları görüntüleriyle gönderiyorlar. Özellikle üniversite yönetiminin okuldaki terör örgütü yapılanmasını görmezden gelen tutumu ve güvenlik problemleri ciddi sorunlara yol açıyor.
Rektörlere talimat mı geldi?
Çözüm süreci kapsamında üniversitelerdeki terör örgütü PKK'nın etkinliği günden güne artıyor. 2014 yılı Nevruz'unda ortaya çıkan skandal görüntüler bunun en net ispatı.
Örgütün etkin olduğu üniversitelerde rektörlerin ve güvenlik güçlerinin hiçbir müdahalede bulunmamaları, aksine bu etkinlikler için çeşitli imkanlar sunmaları kafalarda soru işareti uyandırıyor. Rektörlerin ve güvenlik güçlerinin tepkisizliği hükümet kanadından "müdahale etmeyin" talimatının gelebileceği ihtimalini kuvvetlendiriyor.
Fakat bu talimat, sürekli olarak üzerlerinde terör örgütün baskısını hisseden birçok öğrenciyi mağdur ederken, bilim üretmesi gereken üniversitelerimizin terör örgütü yandaşları tarafından manipüle edilmesine yol açıyor.
İşin bir diğer dramatik boyutu da bu yasadışı eylemlerin bazı akademisyenler tarafından aleni bir şekilde destekleniyor olması. KCK davalarında görüldüğü ve ispatlandığı üzere, yüksek lisans sınavlarında bile terör örgütüne yakın akademisyenler tüm imkanlarını seferber ederek kadrolaşmaya çalışıyor, örgüte yakın öğrencileri programlara kabul ediyorlardı. Aynı düşünceye sahip bu tipteki akademisyenler, örgütün kontrolündeki Nevruz vb. gibi etkinliklerde de en ön saflarda yer alıyorlar.
PKK Nevruz'u nasıl sahiplendi
Türklerin milli bayramı olarak kabul edilen, SSCB döneminde bugünkü birçok Türk Cumhuriyeti’nin kurulu olduğu topraklarda yasaklanan Nevruz, 1990’lara doğru Türkiye’de farklı bir kimliğe büründürülmek isteniyordu. Terör örgütü PKK, almış olduğu kararlar ve vermiş olduğu eylem talimatlarıyla, Nevruz’un Kürtlerin bayramı olduğu propagandasını yapıyor ve bu kapsamda faaliyetlerin yürütülmesi emrini veriyordu.
1989 yılındaki Nevruz kutlamalarında, birkaç üniversitenin kampüs alanlarında yaşananlar, ileride doğacak provokasyonların adeta habercisi niteliğindeydi.
Bu kapsamda; İstanbul Teknik, Yıldız Teknik, Diyarbakır Dicle ve Adana Çukurova Üniversiteleri’nde 21 Mart 1989 tarihinde Nevruz adı altında bir takım provokasyonlar geliştiriliyordu.
21 Mart 1989, Yer: Yıldız Teknik Üniversitesi, Nevruz Kutlamalarında Yüzlerini Gizlemiş 10 kadar öğrenci (ön sıra orta kısım) ve Kürtçe afiş (sağ üst köşe)
Kampüs alanları içerisinde ateşler yakılıp, Kürtçe sloganlar eşliğinde terör örgütü propagandası yapılıyor ve terör örgütünü destekleyen bazı pankartların asıldığı görülüyordu.
1989 Nevruz’unda sadece birkaç üniversitede yaşanan küçük çaplı provokasyonlar, günümüzde birçok üniversitede açık bir şekilde terör örgütü yandaşlarının kontrolünde gelişen büyük provokasyonlar haline dönüşmüştür. Bu bakımdan sadece birkaç üniversite ile sınırlı kalan ve elle tutulur önemli bir olayın yaşanmadığı 1989 Nevruz’undan günümüze kadar geçen sürede, örgütün üniversiteler üzerinde etkisini artırdığı açıktır. Günümüzdeki Nevruz algısı değişmiştir. Toplumun büyük bir kesiminde ‘Nevruz kutlaması’ genellikle terör örgütünün çıkardığı olaylar ve propaganda faaliyetleriyle ilgili çağrışımlar oluşturmaktadır.
Nevruz’un bayramının PKK tarafından kullanılması 1989 yılında başlamış sonraki yıllarda artarak devam etmiştir. Bugün üniversitelerimizde ortaya çıkan manzara kültürel bir gereksinim değildir. Nevruz’a siyasi bir anlam yüklenilerek yönlendirilmesi ve adeta “Kürtlerin milli bayramı” olarak sunulması tamamen örgüt dezenformasyonudur."