Üniversitede terörist işgal
Memleketin gözbebeği bazı üniversitelerimiz terör örgütlerinin işgali altında. Evet, durum tam da böyle: Türk üniversitesi terörist işgalle karşı karşıya.
Peki bu yeni bir durum mu? Tabii ki hayır!
Bu üniversitelerdeki çocuklarımıza yönelik terörist baskı bizim televizyonda seyrettiğimiz üç beş dakikadan ibaret değil. Medya olayların çıkış anını resmederek meseleyi "karşıt görüş" çatışması şeklinde yansıttığı için kamuoyunun önemli bir kısmı meseleyi "kavga etmiş haytalar!" penceresinden ele almakta.
Bu, yanlış bir bakıştır. Bunu Ege Üniversitesi'nde gördük. Fırat Çakıroğlu, "Can güvenliğim tehlikede" diye feryat ede ede can verdi...
İnternette yapacağınız basit bir tarama Türkiye'nin güzide üniversitelerine gönderdiğimiz çocuklarımızın nasıl bir terörist baskı ile karşı karşıya olduğunu gösterecektir.
Medya ve üniversite yönetimleri meseleye "baskı gücü" muvazenesinde yaklaşıyor. Eğer saldırı altındaki kesim "ihmal edilebilir" ise olaylara "geçse de gitse" penceresinden bakılıyor.
Fırat Çakıroğlu bu bakışın kurbanıdır.
Bölücülerle "akraba" ideolojilere sahip çevrelerin özellikle Ülkücü talebelerin uğradığı saldırıları "vaka-i adiye"den sayması hepimizin alışkın olduğu uygulama.
Meseleye hükümet çevrelerinin bakışı da çok farklı değil.
Burada diğer bir mesele ise bu eşkıya güruhun en başarılı çocuklarımızın kazandığı bu üniversiteleri nasıl kazandığıdır. Bu konu devlet tarafından incelenmeye muhtaçtır.
***
Eskiden beri Ülkücülere yönelik saldırılar "karşıt görüşlüler çatışmış" penceresinden görülür ve bu çevrelerce "ihmal edilebilir" bir durumdur.
"Devrimci" şaşkınlık ideolojik farklılıklara gösterdiği saldırgan tavrı inanca yöneltince mesele "ihmal edilebilecek" boyuttan çıktı.
Namaza karşı ODTÜ'nün tavrı yeni değil. ODTÜ idaresinin "görüntü bozuluyor" iddiası ile Cuma namazlarında mescitten taşmalara karşı aldığı önlemler konuya ilgi duyanların malumu.
Bu yüzden ODTÜ'deki saldırıyı eleştiren zevata "günaydın" demek gerekiyor.
***
Ege'de Fırat Çakıroğlu'nun katledilmesi, ODTÜ'de eşkıya başının resimlerinin asılması, Boğaziçi'nde terör örgütü yıldönümü kutlamaları veya Koç Üniversitesi'nde öz yönetim konferansları tertip edilmesi Türk üniversitesinin ne hale geldiğinin acı örnekleri.
Rektörler şaşırmışa benziyor. Tıpkı geçtiğimiz yıl Fırat'ın şehit edilmesinde olduğu gibi. Peki o günden bu yana Ege Üniversitesi'nde ne değişti?
ODTÜ'de namaz kılan öğrencilere yapılan saldırı sonrası da bir şey değişeceğini zannetmeyin. Öğrencilerin güvenliği için zevahiri kurtaracak uygulamalar dışında bu yapıların yok edilmesine yönelik bir gayret beklerseniz yanılırsınız.
Geçtiğimiz yıl Ankara Üniversitesi'nde yaşanan rezalet buna güzel bir örnek. Hatırlayın. PKK ve aşırı sol örgütler üniversite kampüsünde kimlik kontrolü yaparak "faşist" avına çıkmıştı.
Peki yönetim buna nasıl çözüm getirdi?
Hukuk ve Siyasal öğrencilerini Mühendislik kampüsüne taşıdı. Ülkücü avına çıkan teröristleri adalete teslim etmek veya öğrencilerin güvenliğini sağlamak yerine "taşımalı eğitim"i üniversiteye uyarladılar.
Bunun üniversitelerarası uygulamaları da var. Mesela A üniversitesinde bölücü örgütü "rahatsız" eden Ülkücüleri B üniversitesine "misafir" olarak gönderiyorsunuz böylece olayları engellemiş oluyorsunuz. Şaka yapmıyorum, halen uygulanmakta olan bir yöntem bu.
Peki terör yandaşları? Onlar, eğitimlerini "huzur" içinde sürdürüyor.
Durum bu kadar vahim.
***
Bu olayların Batı'nın saygın, hadi ondan geçelim "vasat" üniversitelerinde gerçekleştirildiğini düşünelim.
Yöneticiler basın açıklamaları veya senato bildirgeleriyle olayları geçiştirebilirler miydi?
Kimse kusura bakmasın ama ne o rektör, ne de diğer yöneticiler koltuklarında oturamazdı.
Sonuca bakılmaz, "bu olaylar bu noktaya gelene kadar ne yaptınız?" diye hesaba çekilirlerdi.
Bu eşkıyalık hangi ülkede olursa olsun o ülkenin kolluk kuvvetleri bu eşkıyaları toplar üniversitenin kapısı önüne koyardı.
Ve yine düşünelim...
Şu olayların binde biri "sağcı" karakteriyle tanınan herhangi bir üniversitede yaşansaydı medyanın tavrı aynı mı olurdu?
Allah korusun bu teröristlerin yaptıklarının binde birini Ülkücü öğrenciler yapsaydı, hâlâ ellerini kollarını sallayarak üniversiteye girebilirler miydi?