Uluslararası turizmde Türkiye'nin konumu
Uzun yıllardan sonra ikinci kez sektörün içinden gelen birinin Kültür ve Turizm Bakanlığı koltuğuna oturması tüm turizm camiasında sevinç ve mutluluk yaratmasının yanı sıra sektörün beklentilerinin de yüksek olması doğaldır. Beklentilerin yerine getirilmesi için zamana ihtiyaç vardır. Sektörün içinde bulunduğu sorunlara çözümler bulunmasının karşısında en büyük engel mevcut yasaların yetersizliği veya yokluğudur. Ayrıca, bazı yetkili kurumlar tarafından çıkarılan yasalar ve genelgeler de mevcut yasalarla çakışmaktadır.
Uluslararası turizm endüstrisinde "gelişler" diğer adıyla "incoming", makroekonomik yaşamın vaz geçilmez faaliyet alanlarından birini teşkil etmektedir. Bu noktadan hareketle öteden beri dünyada tüm ülkelerin öncelikli ilgi alanı içindedir. Son 10 yıl içerisinde ülkemizin uluslararası turizmde mukayeseli bir üstünlüğe sahip olması ile 2000 yılında en fazla turist getiren ülkeler arasında 17. sırada iken, 2016 yılı hariç, 2011 yılından günümüze kadar dünya turist gelişleri sıralamasında 6. sırayı korumuştur. Ancak, turizm gelirleri açısından ülkemiz dünya sıralamasında olması gereken yerde değildir ve 15. sıranın üzerinde yer almaktadır. 2006 yılında tarafımızca yapılan ekonometrik analizinde güncellenmiş verilerin sonucuna göre sunulan öneriler yerine getirildiği takdirde 2023 yılında ülkemize turist gelişleri kötümser 60.5, olağan 65, iyimser 70 milyon turist, elde edilecek gelir ise kötümser 45.2, olağan 55.5 ve iyimser 75.6 milyar Amerikan Doları olarak öngörülmektedir.
Sorunlara gelince;
-1618 sayılı yasa bugünkü haliyle Türkiye'nin ne turizm hedeflerine ne de teknolojideki gelişmelere uyum sağlayamamaktadır. Yasa mutlaka revize edilmelidir,
-THY'nin uyguladığı transit sistemin devam etmesi halinde 3. havalimanı çoğunlukla HUB yolcularına hizmet edecektir. Sistem mutlaka gözden geçirilmeli ve ülkemizi ziyaret edecek yolcular korunmalıdır,
-Atatürk Havalimanı'nın çevresinde 10 milyar Dolar turistik yatırım söz konusudur. Mükemmel alt yapıya sahip olan bu havalimanı tamamen devre dışı bırakılmamalıdır,
-Seyahat işletmelerinin öz malı olan, VIP konsepte sahip ve premium sınıfında yer alan Mercedes, Audi, BMW vb. binek araçlarının turizm hizmetlerinde kullanımının yasaklanması, Mercedes Vito vb. 8+1 koltuklu orijinal fabrika çıkışlı araçların büyük bir maliyetle 9+1 koltuk sayısına çıkarılma zorunluluğu ve Ulaştırma Bakanlığı'nın D2 genelgesi uygulamaları amir hükümdeyken İBB tarafından ayrıca şehir içi güzergâh belgesi istenmesi gibi konuların nedeni ve gerekçeleri anlaşılamamaktadır. Bunların da acilen düzeltilmesi gerekmektedir,
-Yasadaki muğlak ifadeler düzeltilmelidir. Tur ve Transfer operasyonlarının tanımları ve kapsamları netleştirilmelidir. Örneğin bir otelden başka bir otele turist taşıma hizmeti bir transfer operasyonudur ve tıpkı havalimanı-otel transferi hükmünde olmasına rağmen büyük külfetler getiren kokartlı rehber refakati zorunluluğu kaldırılmalıdır. Ayrıca kokartlı rehberlerin refakati sadece müze, ören yeri ve kültür amaçlı turlarla sınırlandırılmalıdır.
-AVM, eğlence vs. yerlere yapılan ziyaretlerde tıpkı yukarıda belirtildiği gibi otel-havalimanı, otel-otel transferleri hüviyetinde transfermen gerçekleştirilmelidir.
-Charter uçuşlarına yakıt desteği sisteminin devam ettirilmesi ile birlikte belirli miktarda döviz getiren acentelere de bazı kriterler dâhilinde teşvik sistemi uygulanmalıdır,
-Böylece ülkemizde Tur Operatörlüğü Yasasının oluşmasının yolu da açılmış olacaktır.
-Ulaştırma Bakanlığı'nın 8.01.2018 tarihli yönetmeliğinde seyahat acentaları ile şehirlerarası taşımacılık yapan firmalar aynı uygulamalara tabi tutulmaktadır. Ancak büyük çapta turist getiren incoming acenteleri ülkemizi ziyaret edecek turist isimleri ve milliyetleri ile birlikte; özel bilgi statüsündeki pasaport numaralarını elde etmekte zorlanacaklardır. Uygulama acilen daha pratik hale getirilmelidir,
-D2 belgelerinin kiralanması yasaklanırsa münferit olarak aracıyla Uber vs. korsan ve kayıt dışı taşımacılık yapan kişi ve şirket faaliyetleri engellenebilecektir,
-Acentelerin faaliyetleri bazı aylar ile sınırlıdır. Bu dönemlerin dışındaki personel çıkarılışlarının asgariye indirilmesi için ödenen sigorta primlerinde indirim uygulanması iyi olacaktır,
Son olarak nicelik yerine niteliği tutturabilmek için marka olmak gerekmektedir. Neticede sektörün de icraat beklentisi içinde olması doğaldır.