Ulupamir'in nefesini kesip PKK'ya nefes aldırmayın!
Kenan Evren'in ahir ömründeki tek hayrı dokunmuş olabilir Türk Milleti'ne; onun izniyle gelmişti Kırgız Türkleri Türkiye'ye.
Kaçtıkları Sovyet zulmü, onları, Afganistan'da yurt edindikleri Pamir yaylasında bir kere daha bulmuş, sığındıkları ancak yabancı oldukları Pakistan'ın iklimi çok sayıda canlarına mal olmuştu.
Ufukta "göç" vardı; ama nereye?
***
Aksakalları düşündü, taşındı ve istikameti belirledi; Türkiye.
İslamabad Büyükelçiliği aracılığıyla ilettikleri talepleri, dönemin "Devlet Başkanı" Kenan Evren tarafından kabul edildi ve Rahmankul (Kutlu) Han önderliğindeki Kırgız Türkleri, 1982 yılında Türkiye'ye getirildi. Bir yıla yakın süre dağıtıldıkları farklı illerde yaşadıktan sonra Van'ın -adı sonradan göç etmek zorunda kaldıkları Pamir yaylasına atıfla Ulupamir olarak değiştirilen- Altındere köyünde yaptırılan konutlara yerleştirildi hepsi.
***
Kırgız Türkleri, Ulupamir'e "İnşallah Afganistan gibi olmaz" diye yerleşmişlerdi ama daha seneleri dolmadan PKK terörü baş gösterdi.
"Devlet"i, canı gönülden benimsemişlerdi. Açık "hedef"lerdi. Silahlandılar; hem kendilerini korudular; hem de ay-yıldızlı bayrağın canlı kalkanları oldular. Saldırıya uğradılar, şehit verdiler; ama hep geçilmez bir kale gibi dimdik durdular.
***
2015 yılında, o gün MHP'den milletvekili adayı olan Gültekin Çavuşoğlu'nun seçim kampanyasını izlerken gitmiştim; ha Issık-Göl ha Ulupamir; ancak havasını soluyunca hissedebileceğiniz bir ruh birliği vardı.
Etrafta koşturan ay yüzlü, çekik gözlü Türk balaları… Giysileri, yemekleri, omuzlarından aşağı uzanan pelikleri, düğün, bayram, yas adetleriyle "atayurt"larının kültürünü olduğu gibi koruyan, yaşatan "eleçek"li kadınları… Atları… O atlara, sanki teröristlerin inleriyle kuşatılmış daracık nefes alanlarında değil de uçsuz bucaksız bir bozkırdaymış gibi binen kızıl yüzlü, mavi gözlü erleri… Tam da Servet Avcı'nın önceki günkü yazısında tanımladığı gibi; "vaha"ydı sanki.
Ve o "vaha", daha önce "hukuk yoluyla" bertaraf ettiği HES tehdidinin gölgesinde varlık-yokluk mücadelesi veriyor şimdi.
***
Sorum çok basit:
Reva mı?
Ne zaman "yerden yere vurarak" sevmekten vazgeçeceğiz bizi/bu ülkeyi aidiyetiyle de, sadakatiyle de kimsenin eline su dökemeyeceği kadar çok sevenleri!
***
Koruculuk, PKK'nın gölgesinde yapabildikleri kadar tarım ve yapabildikleri kadar hayvancılık dışında hiçbir geçim kaynağı da, şansı da yok Ulupamir'in. Yapımına yeniden başlanan ve Zilan suyunu, Ulupamir toprakları boyunca bir kanalın içinden geçirip, köyün bittiği yerde geri vermeyi öngören HES'in tamamına ermesi demek, o mümbit toprakların çoraklaşması; Ulupamir'in yegane hayat damarının kopması, Ulupamirlilerinin de göçecek yeni bir su kaynağı aramaya başlaması demek.
"Çünkü" diyor Ulupamirliler, "Zilan bir Fırat değil, bir Dicle değil; paçalarımızı kıvırıp üzerinden geçebileceğimiz kadar az suyu olan bir dere, çay. Dolayısıyla, HES'in, geçtiği topraklara yüzde 10'luk bir can suyu bırakıyor olması bu projede hiçbir anlam taşımıyor. Bu suyun yüzde 100'ü zaten ancak yetiyor buradaki toprağı beslemeye…"
***
HES'in daha önce, köylülerin başvurusu üzerine Danıştay kararıyla durdurulmuş olması, inşaatın, korona virüsü karantinası sırasında, herkes evlerindeyken, hangi yasal izne bağlı olduğu belirsiz şekilde, yangından mal kaçırır gibi başlamış olması garabeti, kamulaştırmadan ÇED'e kadar usuldeki bozukluklar da var ama dün konuştuğum Ulupamirlilerin her şeyden çok üzerinde durdukları, anlaşılmak istedikleri konu başka:
"Siyasi muhalefetlerini 'çevre' üzerinden yürüten kimi marjinal gruplarla karıştırılmak istemiyoruz. Biz,"devletimizin ali menfaatlerinin korunması"nın mücadelesini veriyoruz. Devletin çıkarı, burada bir HES'in yapımına bağlı olsa biz seve seve çok daha zor koşullarda yaşamaya razı oluruz. Ama devletin HES'e izin vermemesinden doğacak olan kamu kararı, HES'e onay vermesinden doğacak olandan çok daha fazla. Zaten bu sebeple, "üstün kamu yararı"nı gözeterek durdurma kararı vermişti daha önce Danıştay da…"
***
Ulupamir'e HES'i savunanların en büyük kozu "PKK'nın da karşı olması".
Hayatını bu bölgedeki mezalim ve terörle mücadeleye adamış, Ulupamir'de de büyük emeği olan bir ailenin evladı olan Erciş'li Gültekin Çavuşoğlu, "PKK, çakılan her çiviye karşı olduğu için karşı…" diyor;
"Yoksa, burada stratejik bir direnç noktası olan Ulupamir'in tasfiyesine herkesten çok PKK sevinir!"
***
Dilerim, Ulupamirlilerin "zeval gelmesin" diye ağızlarından çıkan lafı bile kırk kere tarttıkları, "yanlış anlaşılmamak" için, kendileri adına mücadeleye hazır siyasileri dahi nazik bir dille geri çevirdikleri ve sadece ondan medet umdukları "devlet" de aynı özeni gösterir kaderlerine…
İki iki daha dört; Ulupamir'in nefesini keserseniz, doğuracağı demoğrafik, sosyo-kültürel ve psikolojik sonuçlarla PKK'ya nefes aldırırsınız; bu kadar net.