Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ertuğrul KALAFAT
Ertuğrul KALAFAT

Ülküdaşlık hukuku

Bir zamanlar yüreğimizin en müstesna yerinde nazlı bir bayrak gibi dalgalanan ülküdaşlık hukukumuzdan geriye sevgisini ve saygısını kaybetmiş birbiri ile uğraşmakla zamanını heba etmiş vefa duygusunun gereğini yerine getirememiş bir insan kitlesi ile karşı karşıyayız şimdi.

Dillerinde hâlâ tekbir ve ağızlarında bizim Türkülerimiz var ama ülkücülere "faşist kafatasçı, bunlar Fatiha okumasını bile bilmiyorlar eli kanlı katiller" taifesiyle birlikte yürümekten büyük haz duyduklarını görüyoruz.

Adı milliyetçi ama Türkiye'de parlamenter sistemden vazgeçilmesi için en ön safa geçmiş ve bu yolda kelleyi vermekten çekinmeyeceğini söyleyecek kadar milliyetçilik ruhunu kaybetmiş ve nasır tutan vicdanlarıyla koltuk sevdalısı birer insan haline gelmişler adeta..

Ruhi Kılıçkıran, Yusuf İmamoğlu, Dursun Önkuzu, Mustafa Pehlivanoğlu, Süleyman Özmen, Velican Oduncu ve dahi Fırat Çakıroğlu gibi şehadet mertebesine koşan Ülkü yiğitlerini zerre kadar hatırladıkları yok...

Tek bildikleri şey oturdukları koltukları uzun ömürlü kılmak menfaatleri korumak adına ülküsüz kalmak ve dava arkadaşlarına sırtını dönmek, kutsal Ülkü davası diyerek makam ve koltuk elde etmek, şehadetler üzerinden yükselip nefislerinin ve egolarının esiri olmak bugün karşılaştığımız hüzünlü manzaranın ta kendisi işte..

Başbuğumuz Alparslan Türkeş "Hepiniz birer Türk Bayrağı'sınız bayrağı kirletmeyin ona leke düşürmeyiniz"

demiştir. Maalesef Ülkücüler ipeğe sarılmış çelik gibi olması gerekirken bazıları yönlerini saraya çevirip nereye hizmet ettiklerini bilemez hale gelmiştir.

Saray önünde nöbet tutmanın adı Devletin bekası olmuştur. Ya Ülkücüler devlet olacak ya devlet ülkücü olacak sözümüz unutulmuş ve Ülkü Ocakları yeni Osmanlıcılık fikirleri ile buluşturulmuştur. Hatta Osmanlı Ocakları Genel Başkanı Balgat'ı ziyaret ederek Sayın Devlet Bahçeli'ye sevgi ve saygısını sunmuştur.

Hey gidi günler hey... Bir simidi beş ülkücünün paylaşarak Allah'a hamdü senalar ettiği günlerden nerelere geldik, davaya ömrünü heba etmiş Ozan Arif'e meczup diyen ve hatta dava üstüne dava açan sözde milliyetçi parti yöneticilerini gördükçe tüylerimiz diken diken oluyor ve yüreklerimizi hüzün basıyor yeniden...

Hatta bu yazıyı okuyup da bugüne kadar yaptığımız hizmetleri unutup yedi ceddimize sövecek kadar da kin nefret ve öfke dolmuş yürekleri..

Eskiden cenazelerde bir araya gelip saf tutan Ülkücüler şimdi birbirinin yüzüne bakmaya tahammülleri kalmamış. Hani hak vaki olup da ebediyete yolculuk edecek olsak zil takıp oynayacak kadar gözünü ve gönlünü karartanlar var içimizde...

Hep gurur duyduğumuz ve övündüğümüz ülküdaşlık hukukunun yerinde yeller esiyor şimdi..

Bu nasıl rüzgarsa kapılıp gittin

Koltukmuş muradın sen artık bittin

Hem kendine hem de davaya ettin

Ne desem ne yazsam beyhude sana...

.....

İyi niyet taşıyan yüreklere iyi bakan gözlere ve iyi olmaktan vazgeçmeyen kim varsa selam olsun...

Yazarın Diğer Yazıları