Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Yavuz Selim DEMİRAĞ
Yavuz Selim DEMİRAĞ

Ülkücü kim olmalı

Bugün Türk Milliyetçilerinin geldiği nokta bir kırılma noktasıdır. Artık hamasi nutukların, eskimiş sloganların, çağını kapatmış doktrinlerin (ki hem siyasi hem askeri doktrinlerdir bunlar) bir an önce tarihin kapanan sayfaları arasında bırakılması zorunludur.

Dünya yaklaşık 30 yıldır tarihin kaydetmediği kadar büyük bir saldırganlığı, ilkelliği yaşamaktadır. En çok da Müslüman devletler ve onların vatandaşları bu saldırıların birincil derece muhatabı olmaktadırlar. Bugün için Müslümanların yaşadığı coğrafyalar kadar olmasa da, geçmişte yüzyıllarca süren büyük saldırılar altında kalmış Latin Amerika, Asya ve Afrika kıtalarının insanları, yeniden aynı tehditle yüz yüzedir. Soğuk Savaş'ın bitiş tarihinde başlayan, sonu yokmuşçasına gelen bu saldırıların nereye evrileceği de şüphelidir.

***

Saldırgan tek bir devletin ya da hükümetin değil ancak tek bir düşüncenin hizmetindedir. Bu düşüncenin temel dayanağında insan hakları gibi yüce bir idealin süslü paketine sarılmış insanlığa düşman, kendi sapkın ideallerini gerçekleştirmek, sömürü düzenlerini ne pahasına olursa olsun devam ettirmek isteyen insanlık düşmanlarının inançları yatmaktadır. Bu inancın; kendi çıkarlarının her ne pahasına olursa olsun korunup kollanması, kendi gibi olmayanın sınıflandırılarak aşağılandığı dolayısıyla da bertaraf edilmesi ilkesine dayandığı apaçık ortadadır. Biz bunun hiçbir ilahi dine dayandığına inanmıyoruz. Ancak ilahi dinlerin bazı sapıklar tarafından, vahşice amaçları için kullanılması gerçeği ile de ilk defa karşılaşmıyoruz. Engizisyon mahkemeleri kurma zekasını(!) gösterenlerin, din savaşları yapanların, içlerinden çıkarttığı dünyayı daha güzel bir yer yapma çabasındaki dehalara da ihanet ederek, bugün tüm dünyayı savaş alanı olarak gördüklerini ve Allah adına masum insanları öldürmekten vazgeçmediklerini, bunu kendileri adına üst düzey devlet adamları sıfatıyla ve karşısındakiler adına da uluslararası teröristleri(!) Yani kiralık beyinlileri kullanarak yaptıklarını da ayan beyan tespit edebiliyoruz.

***

Bu gün var olan tek gerçek; Bir tarafta sülük gibi insanlığa yapışmış emperyalistler ve onların ortakları, kullandıkları, yönlendirdikleri zalimlerin olduğu cephe vardır. Diğer yanda; yalnızca hayatlarına anlam katmak isteyen gerçek insanlar, hangi inanca soya kültüre bağlı olurlarsa olsunlar, gerçek inananlar, atomize olmuş ve hiç bir zaman bir araya gelemeyeceklerine inandırılmış, uyuşturulmuş, uyanmak zorunda olduğunu ve isyan etmekten başka çaresi kalmadığını dahi bilemeyen mazlumlar ile onların içinden ama çoktan isyan etmeye başlasa da seslerini duyurmayı şu an için başaramamış evlatları vardır. Yeryüzünde tek bir karış yer dahi kalmadan yağmalamak isteyenler kendileri için her yolu mubah görmektedirler. Bunu 15. 16. yüzyıllarda Makyavel'leri, 20. 21.yüzyılda da Huntington'ları yetiştirerek sözde çağdaş sistemleri tüm dünyaya yaymak, insanlığın seviyesini yükseltmek adına yapmaktadırlar. Bu yöntem; onların sapkın algılarına göre, düşünemeyen ve asla düşünemeyecek kabul ettikleri zavallı toplumları(!) kurtarma amacıyla uygulanır. İnsanlık bunlardan kurtulabilmek adına milyonlarca evladını lüzumsuz savaşlarda feda etmek zorunda kalmıştır ve kalacaktır. Bu durum bize bir tanım yapma zorunluluğu vermektedir. Düşman kimdir? Artık apaçık söyleyebiliriz ki, tüm emperyalistlerin ve onların yoldaşlarının tek bir adı vardır: Amerika Birleşik Devletleri. ABD, Uluslararası Adalet Divanı tarafından Nikaragua kararıyla zaten terörist olduğu tescilli bir devlettir. 1991 yılında başlayan 2001/11 Eylül katliamından sonra hızla genişleyen yeni terör saldırıları ancak bu kararı destekler niteliktedir. Ancak bizim bunlara dur dememizin zamanı gelmiştir. Bütün bu insanlık düşmanlarının döktükleri kanda boğulmaları kesin olmakla birlikte dökülecek kanın bir damla dahi azalması için üzerimize büyük sorumluluk düşmektedir. Bir gün sizin, eşinizin, çocuklarınızın evinizin oturma salonunda, yatak odasında veya caminizde hem de bir Kadir Gecesinde, kilisenizde hem de Paskalyada, Havranızda hem de Pesahda, sevdikleriniz ruhları da bedenleri de yaralıyken kafasına bir kurşun sıkılmasını istemiyorsanız bu büyük Ülküde yerinizi almak zorundasınız.

***

Ezenin karşısında, ezilenin yanında yer alan, gerçek adı ne olursa olsun, kim olursa olsun, hangi renk, millet ya da dinden olursa olsun, tek bir isimle adlandırılır, Ülkücü! Ülkücü mazlumun koruyucusu, zalimin korkusudur. Hem yaşadığımız coğrafyada hem Latin Amerika'da hem de Uzak Doğu'da, Afrika'da kısacası dünyanın neresinde olursa olsun haksızlığın karşısında ayakta kalan ve savaşan herkes Ülkücü'dür. Bu tanım tarihin derinliklerinden süzülüp gelmiş, daha önce atalarımızın gerçekleştirdiği bugün de bizim oluşturacağımız adil ve güçlü nizamın gönül erlerinin ismi olan Türklükle başlar. Tarihte de Türk hiç bir zaman yalnızca bir ırkın tanımı olmamıştır. Hem bir kavmin hem de insanlık "Ülküsünün" adıdır. Günümüzde bu Ülkünün kendisine tehdit olduğunu düşünen derin akıl, hiç beklemediğiniz yerler de dahil olmak üzere, büyük bir saldırıya geçmiştir.

Bu bakış açısı ile Anadolu'da, Orta Doğu'da, Uzak Doğu'da, Avrupa'da, Afrika'da, Avustralya'da, Latin Amerika'da ve ABD'de yaşayan ve sömürenin yanında bulunan herkes Amerikalı ancak antiemperyalist, antikapitalist özgür insanın tarafında bulunan herkes de ülkücüdür, Türk'tür.

***

Türkler; Ön-Türklerden bu yana; katılımcı, paylaşımcı ve etik değerlere sahip kurucu-önder milletlerden olmuşlardır. Diğer önder milletlerle de hep onurlu bir ilişki kurmuşlardır. Bu ilişkiler, Çin'i, Hindistan'ı, İran'ı, Doğu-Roma'yı kısaca tüm Rum illerini, Araplar ve Yahudileri, Rusları, Macarları, Lehleri ve diğer bilinen Avrupa kültürlerini ciddi olarak etkilemiştir.

Türklük ne ırkla ne inançla tanımlanarak, dar bir kalıba sığdırılamayacak büyük bir Ülküdür. Eksiksiz Özgürlüktür.

Bugün de; kim ki zalime karşı olup, zalimdeki mazlumun hakkını alır ve gerçek sahibine verir ise, O, aynı Ülküye sahiptir.

Bu ülkünün son siyasi kalesi MHP'dir.

Ufku bu yüceliği kapsamayanlar MHP'nin içerisinde ya da dışarısında olabilirler. Bize düşen görev; kalenin burçlarını; ki bilimi, askeri bilimler ile beraber tüm insanlık mirası olan ortak hafızanın tüm ürünleridir, tahkim etmek ve Gök altındaki tüm Ülkücüleri bir araya getirebilmektir. Ey kendini mazlumun, hakkın, adaletin yanında gören Ülkücü kardeşlerim gelin ve bu insanlık idealinin bayrağını dalgalandırın. Bunu kimseden beklemeyin. Biraraya gelin ve siz yapın.

Yazarın Diğer Yazıları