Ülkeyi tüketenler, umudu vuranlar!..
Bütün renkler nasıl aynı hızla kirleniyorsa, Türkiye gibi bir ülkede çıkmazların, sıkıntıların, sorunların yanı sıra, rezaletler ve skandallar da aynı hızla ilerliyor...
Pervasızlıkla duyarsızlığın bu kadar at başı gittiği bir ülke yoktur herhalde...
Zenginin daha zengin, yoksulun daha yoksul olması değil tek mesele...
Yapılanların, yıkılanların yanında cılız kalması da kahredici tek sıkıntı değil...
Çünkü ülke de millet de aynı hızla erozyon yaşıyor, aynı hızla tükeniyor, aynı hızla uçuruma doğru sürükleniyor bu memlekette...
Ve yandaşlığa soyunan birileri de, aynı hızda köşe dönüyor bu ülkede...
Ahval ve şerait işte yukarıda yansıtılmaya çalışılan manzarayı kahredici biçimde göstermeye devam ediyor...
İşte konu vahim gidişatsa; önce halk üzerinde sosyo-ekonomik açıdan büyüyen baskıya, sonra da, pervasızlık ve duyarsızlığın çelişkisinde (zenginleştikçe zenginleşen, devlet ve siyaset eliyle beslenen) rantiyenin hangi boyutlara ulaştığına dikkat çekelim...
ZAM, VURGUN, ÖFKE...
2002''de çeyrek altının 32 lira olduğu bir ülkede, altının gramının bin lirayı aşması her şeyi anlatmaya yetiyor da, Türkiye''de milyonlarca dar gelirli insanı giderek daha da çıkmaza sokan rezaletler ve skandallar ne yazık ki bitmiyor...
Hürriyet gibi gazetelerin turist sayısı üzerinden, "Bu rakamlar iyi geldi" diyerek ekonomideki çöküşü tersine döndürme çabalarını boş verin...
"91 kişiyi öldüren 19 Hizbullahçı daha serbest bırakıldı" şeklindeki haberlerin ilgi çekmemesi ise bir başka vahamet...
Çünkü piyasa vurgunculuğunun milyonlarca insanı aç bıraktığı bir dönemde, millet karnını doyurmaya çalışırken, hiçbir şeyle uğraşacak takati bulamıyor...
Baksanıza; doğal gaz konusunda müjdeler verileceği ileri sürülürken, 9 defa yapılan zamlar insanları çıldırma noktasına getirdi...
Ete, süte yapılan zamlar bir yandan milleti mahvederken, diğer yandan üreticileri de isyan ettirmiş... Çünkü süt inekleri kesiliyormuş bu memlekette...
Ne yazık ki son 1.5 yılda yüzde 170 zam yapılan sütün 2021''de 2.8 TL olan kilosu 7.5 liraya kadar yükselmiş...
Sadece et-süt değil, bazı gıda maddelerindeki fiyat artışı da mide bulandırıcı hale gelmiş...
Nisan ayında kuru soğanın fiyatı yüzde 70 artmış... Domatesin fiyatı yüzde 42, patatesinki ise yüzde 41 yükselmiş... Pazartesi(yarın) ete yüzde 7 zam yapılacak olması ise cabası...
BALLI İHALE BİTMİYOR...
Gelelim bu rezalet tablosunun yol açtığı çıkmaza ve bu çıkmaza rağmen köşeyi dönen rantiyenin ihalelerle nasıl beslendiği meselesine...
Gıda fiyatlarının toplumun geliri arasında nasıl uçurum yarattığını gösteren yukarıdaki rezalet tablosu enflasyonu körüklemeye devam ediyor...
İşte en yüksek enflasyon sıralamasında altıncı sıradaymış Türkiye...
Ve işte TÜİK, tüketici enflasyonunun son 22 yılın zirvesine çıkarak, Nisan ayında yüzde 70''e dayandığını açıklamış...
"Enflasyon Araştırma Grubu" (ENAG) gibi bağımsız kuruluşlara göre ise bu oran yüzde 157''ye dayanmış...
Peki; giderek canavarlaşan enflasyon rezaletinin etkileri topluma nasıl yansıyor acaba?..
TÜİK''in "Gelir ve Yaşam Koşulları 2021" araştırmasına göre, Türkiye''de geçen yıl en yüksek gelire sahip yüzde 20''lik grubun toplam gelirden aldığı pay yüzde 46.7 olurken, düşük gelire sahip yüzde 20''lik grubun aldığı pay ise yüzde 6.1 olmuş...
Velhasıl, memleketin yüzde 20''lik zengin tabakası, ülke gelirinin yarısına el koyarken, araştırmalar da gösteriyor ki, nüfusun yüzde 64''ü borç içinde bocalıyormuş... Çünkü kredi batağı ile icra-iflaslar da zirve yapmış...
GAFLET, YANDAŞLAR VE UMUTSUZLUK!..
Şimdi gelelim yazının başında dikkat çektiğimiz "sefaletler de, skandallar da aynı hızla ilerliyor" şeklindeki asıl meseleye...
Kamu İhale Kurumu''nun, 2021 yılı Kamu Alımları İzleme Raporu''nun sonuçları çok sarsıcı...
Geçtiğimiz yıl 9 bin 53 idare, 287 milyar 479 milyon lira tutarında toplam 77 bin 39 ihale gerçekleştirmiş.
Kamu kurumları 13 milyar 193 milyon liralık da doğrudan temin yapmış...
Özetle; bir yıl içerisinde 62 milyar liralık ihaleler kapalı kapılar ardında yandaşlara verilmiş...
Peki, rezaletten ibaret olan yandaşa ihale furyası duruyor mu?.. Ne yazık değil...
Baksanıza; geçen yıl 413 milyon dolarlık satış yapan Özelleştirme İdaresi, Ege sahillerinde, deniz kenarındaki arsaları da satılığa çıkarmış... İhaleye yabancılar da girebilecekmiş...
Şimdi anladınız mı yazının başında niçin; "Türkiye gibi bir ülkede çıkmazların, sıkıntıların, sorunların yanı sıra, rezaletler ve skandallar da aynı hızla ilerliyor" dediğimizi...
Peki ne diyelim şimdi; bu vahim çelişkinin 20 yıldır aralıksız devam etmesine mi yanalım, yoksa halk "çare" ve "kurtarıcı" ararken, İmamoğlu''nun, toplumun nefret ettiği tetikçi AKP yandaşlarıyla Karadeniz''de poz vermesinin yol açtığı hayal kırıklığına ve büyüyen umutsuzluğa mı?..
Söyler misiniz; bu yazıda resmedilen manzaradan "kim", "nasıl" kurtaracak bu ülkeyi?..