Ülke gerçekleri ve seçim
1 Kasım seçimleri sebebiyle siyasi partilerin seçim vaatlerini öğreniyoruz. 13 yıllık AKP iktidarının geride bıraktığı tablo öylesine perişan ki... Devleti tutan bütün kurallar yalama edilmiş, kurumlar dökülüyor. Türkiye'nin en çok güvenilen kurumu olan silahlı kuvvetler de bu erozyondan nasip almış vaziyette. Deniz, Hava ve Kara Kuvvetlerinin büyük ümidi pırıl pırıl kurmaylar, 6 yıla yakın en ağır ithamlarla hürriyetlerinden mahrum kılındı. Bunun meydana getirdiği çöküntü haysiyetli, yüreklendirici bir toparlanma hamlesini bekliyor. Bu durumu en iyi görenin ve değerlendirecek olanın Genelkurmay Başkanımız olduğuna inanıyoruz. Türk askeri ataşesi adalarımızı işgal eden Yunanların askeri terfi törenine katılıyor. AKP Hükümeti, Batı'daki Türk topraklarına yapılan Yunan askeri yığınağına da sessiz kaldı. Yunanistan'ın işgaline terk edilen 16 ada ve bir kayalığa Yunanlar asker çıkardı, silah ve mühimmat depolandı. Yunan bayrağı dalgalanan adalarımız Türkiye'ye karşı "ileri karakol" haline getirildi. Yunan uçakları, helikopterleri Türk hava sahasını defalarca ihlal etti. Türkiye sessiz kaldı. Bu gösterinin bir parçasına askeri ataşemiz de iştirak etti. Yunanlar işgal ettikleri adalarımızın toprağına dev Yunan bayraklarını işlediler.
2000 yıl yaşayacak mıyız!
Osmanlıyız diyenler, Osmanlı mirası tarihi eserleri tahrip listesine Denizli Çivril'deki Osmanlı mezarlığını parçalayarak yeni bir utanç halkası eklediler. Önünü, arkasını hesaplamadan, iş yapan AKP siyasetidir. Nitekim Suriyelilere sınır açılırken de bu işin nereye varacağı düşünülmemiştir. Şu anda Türkiye'deki 640 bin Suriyeli çocuktan sadece 110 bini eğitim imkânına kavuşturulmuştur. Milli Eğitim Bakanlığı'nın bir yetkilisi Türkiye'de 2 milyon 200 bin civarında Suriyeli bulunduğunu, 400 bin Suriyeli çocuğun çetelerin eline düşme tehlikesiyle karşı karşıya kaldığını ifade etti. Lafı uzatmadan tarihi Aspendos tiyatrosunun restorasyonunu açıklayalım; Buradaki taşlar söküldü, klasik mermer yapının yerine mutfak mermeri ile kaplama yapıldı. Bu cinayet çapında bir restorasyon rezilliği diyenlere "2000 yıl sonra aynı tarihi mermer görünümünü elde edilecektir" cevabı verildi.
Biraz sonra Türkiye'nin ekonomi röntgenini ele alacağım ancak dış politikanın perdesini biraz aralayalım. Basında yer alan haberlere göre Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD Başkanı Obama randevu vermediği için BM Genel Kurulu'na gitmedi. Yerine Başbakan Davutoğlu'nu gönderdi. Ne yazık ki devletin itibarı bu haldedir. Yurt içinde "Tek Adam" hâkimiyeti kurulması yolunda her gün bir adım atılıyor. Söz dinlemeyen gazeteciler eli sopalı partizanlar tarafından hastanelik ediliyor. Cumhurbaşkanımızın bütün öfkeli demeçlerine rağmen Rusya, en güçlü silahlarla Suriye'ye destek veriyor. Seçim sonrası bütün temennim öncelikle memleketin, sonra AKP'nin bu akıbeti meçhul felaketli gidişten kurtulması için AKP iktidarının son bulmasıdır. AKP'nin içinde olacağı hiç bir hükümet Türkiye'ye kurtarıcı, yapıcı bir mesaj veremez.
İşte halimizi gösteren pencere
Şimdi devletin resmi dokümanından biraz da ekonomiyi görelim.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) önemli bir çalışmayı kamuoyuna sundu. "2014 yılı gelir ve yaşam koşullarını araştırma bölgesel sonuçları" çok önemli tespitleri gündeme taşıyor.
Cumhuriyetimizin 92. yılında bu rakamlar topluma bir tokat gibi iniyor. Bürokratlar, teknokratlar, siyasiler hepimiz derin derin bu tablo karşısında düşünmeliyiz. "Biz nerede yanlış yaptık? Yapıyoruz?" Bu araştırmaya göre; Türkiye'de, ortalama gelire göre, kişi başına yılda hane halkı kullanılabilir fert geliri; 5 bin 554 liranın altında olan 11milyon 332 bin kişi yaşıyor...
Anadolu'da yoksulluk sınırı 3 bin liraya düştü. Nüfusa oranla en çok yoksulluk %14,5 ile Akdeniz Bölgesi'nde. Gelir dağılımının en bozuk olduğu iller Erzurum, Erzincan, Bayburt, Şanlıurfa ve Diyarbakır.
Türkiye'de yoksulluk oranı %15. Yani her 6 kişiden biri yoksul.
Özetlemeye çalıştığım bu tablo devlette sorumluluk alacak kadrolara iki önemli görev yüklüyor:
1- Milli Güvenlik Kurulu devletin temel felsefesine göre devletin kurumlarını ve bunların dayandığı kuralları yeniden tarif ve tespit etmelidir.
2- Hükümet 11 milyon 332 bin yurttaşımızın ferdi gelirinin yılda 5554 liranın altında olduğu gerçeğini görerek demokratik bir "Kalkınma Planı" hazırlamalıdır. Kamu kesimindeki israf, kamu ve özel kesimde toplu yemek yenilen kışla, okul, hastane, otel, diğer tatil yerlerindeki ekmek ve yemek israfını önleyici bir program hazırlamalıdır. Ormansız kel dağlarımız himmet beklerken işsiz on binler kahvelerde bomboş oturuyor. Bu emek, ağaç ve asma dikimine yönlendirilmelidir. Nice projemiz bu konuda hazır, bekliyor.
Türkiye'nin 'Dünya Finans Merkezi' olmak istemesi en tabii hakkıdır. Ancak finans merkezi yüksek bina yapmakla ulaşılacak bir hedef değildir. Türkiye ekonomisini, borsasını, yabancı sermayeyi güvene kavuşturacak ciddi iktisadi ve mali tedbirleri almak, kanunlaştırmak zorundadır. Yaklaşan seçimlerde ülkenin halini bu pencereden görerek oy kullanmanızı rica ediyorum.