Ufuk çizgisi
Bu hastalık öyle dirençli ki ilk insandan bugüne kadar az ya da çok her toplumu tahrip ediyor ve bunu herkes de görüyor, biliyor ama kesin tedavisi bulunamıyor. Tabii ki güçlü sosyal, ekonomik, kültürel yapısı olan ve bir ülkü etrafında toplanmayı becerebilen toplumlarda, tıpkı Muhammed Ali'nin dünya şampiyonu olduğu günlerde grip olsa farkına varamadığı gibi, pek de fark edilmiyor. Ama ya toplumun hali ya şu anda ülkemizde hâkim olan iklim gibi olursa? Değerleri erozyona uğramış, doğru ile yanlışın yer değiştirdiği, ahlaksızlığın beceri sayıldığı bir toplumsal yapı hâkimse işte o zaman gripli bir sınıfta her öğrencinin grip olması da doğal bir halmiş gibi algılanıp, iki yüzlü olmak da sıradanlaşıyor, tedbir dahi alınması düşünülmüyor. İki yüzlülük devleti de milleti de çok yıpratan bir hastalık dedim ama kendi yetiştiğim fikri iklimin de bu hale geldiğini görmek bugünlerde beni en çok üzen şey dostum.
***
Yakın dönem Türk medyasından da alıştığım şey ise; yazan çizen sözde aydın aslında maydın olan şahısların makalelerinde, senaryolarında hep aynı iki yüzlülüktür. Ülkücüler hakkında apaçık ya da dolaylı olumsuz çağrışımlar ile sözde Sosyalistlerin, her türlü bölücüler ve Kürtçülerin son yıllarda da sözde Müslüman siyasi İslamcıların her yaptığını yerli yersiz alkışlayan, doğrulayan ülkücüleri canavar, katil, eğitimsiz, asosyal, acımasız, aşk nedir bilmez hatta İslam'dan bile anlamaz birer yaratık olarak göstermeleridir. Ama bunlara cevap vermek bile gereksiz kardeşim. Çünkü onlar bir görev yapıyorlar; Türk Milliyetçilerinin bu ülkede etkisizleştirilmesi ve dolayısıyla Anadolu Türk varlığının tahrip edilmesi.
Hani örnek ver deseler hemen 12 Eylül cuntasının yaptıklarını tek taraflı olarak okumalarını göstersem yeter herhalde.
Türkiye'de devrimcileri, sol kulvarı astılar, kestiler de ülkücü-Türk Milliyetçilerini baş tacı mı ettiler? Neden Ülkücülerin aslan gibi yiğitleri idam edilip binlercesi on yıllarca hapis yatmasına rağmen 12 Eylül mağduru sayılmazlar? Söyleyeyim nedenini; Türk Milliyetçiliği bu vatanın doğal fikri iklimidir ve zaten her Türk Milliyetçisi devletini vatanını sever. Eğer o zulüm görmüş ise vatan sağolsun!
Yok eğer zulüm gören bu ülkenin temel taşı olan Türk milliyetçileri değil de bölücüsü, ayrılıkçısı sözde Sosyalisti ise o zaman aydın hareketi darbe yemiştir, zulüm vardır, insan hakları ihlali vardır. vs.vs..
Burada bir de "...Biz içerideyiz ama fikrimiz iktidarda" diyen Agâh Oktay Güner'in sözü meselesi var tabii. Sayın Güner büyük bir yanılgı içerisinde olduğunu anlamıştır sanırım ama bu söz yıllardır ülkücü harekete şaşı bakılmasının, iki yüzlü tavrın sebebi oldu. Tashih etmek gerekir. 12 Eylül darbesi; Türk milliyetçiliği fikriyatının dolayısıyla bin yıllık Türk-İslam davasının zehirli Emevi-İslam anlayışına boğdurulması için yapılmıştır. Bu kadar nettir!
Sonra zaman geçer gelir 2016 yılı. Herkeste bir korku, bölünmeyelim ha! Hani 35 yıldır ümmetçilik siyasetine yol açan destek olanlar, neredeler? Bu ülkenin her türlü cenahtan aydını da olmuşsa maydın, Üniversitelerinden çıt çıkamıyorsa kalır ortalık kendine hayrı olmayan zavallı bir güruha. Onlar da ne yapar? Bunu hepimiz biliyoruz!!!
Soldayım diyen bizce ne kötüdür ne de suçlu! O kendi mecrasında akar, yaşar. Aksın! Yaşasın...
Her insanı aynılaştırmak ne mümkündür ne de doğrudur. Fikri zenginlik sayarız. Sorun Türk olduğunu kendine bile söyleyemeden yaşayıp sözde sosyalist ama özde Kürtçülere ve dolayısıyla emperyaliste destek vererek yaşayanda.
Bir gün Mustafa Pehlivanoğlu Erdal eren kadar bilinir olursa o zaman daha çok paniklerim ben, malzeme mi olduk acaba diye! Baksana zavallı Che'nin düştüğü hallere! Latin Amerika'nın aslan gibi tam bağımsızlık! diye haykıran anti emperyalist Anti-Kapitalist ve de milliyetçi sosyalist delikanlısını nasıl malzeme yaptılar. Üzerinden milyon dolarlar kazanıyorlar. Ne büyük bir ironidir.
Telafer'deki Türkmen çocuğu parçalanırken, Türkmen dağı Rus bombası altında inlerken, misket bombalarıyla Iraklı Arap yakılır, Ezidi kadınlar vahşilere köle edilip yine bölgedeki masum Kürtler boğazlanırken bizim sol kulvar Che Tişörtleri ile caz konserleri dinliyormuş! Ne bilinç ama!
Son olarak da başta dediğim konuya değineceğim: Ülkücülerdeki iki yüzlülük meselesine.
Yıllardır umutla bekleyen, her türlü toplama partinin potansiyel oy deposu olarak hesap edilmekten bıkmış fikirdaşlarımın yüksek sesle birilerine, yeter demesinin zamanı gelmedi mi? Bu ülkedeki her türlü iki yüzlülüğü bitirmenin hadi bitirmek zor ama bari en aza indirmenin ilk tohumunu biz atalım ve bırakın da bu hareket iktidar olsun. İktidar olsun ki siyasi kültürel birikimindeki birleştiricilik ile tüm Anadolu'yu, Kafkasları, Orta Doğu'yu ve hatta Balkanları kucaklayıp yeniden barış, güven, refah ve kardeşçe yaşama iklimini hâkim kılsın.