Üçlü zirvenin ardından

Zeytin Dalı Harekatı sonucu Afrin'in temizlenmesinin ardından Ankara'da gerçekleşen Türkiye - Rusya - İran'ın üçlü zirvesi Suriye'nin geleceği hakkında yeni bir boyut kazandırmıştır.

Zirvede Suriye'nin geleceği, toprak bütünlüğü, siyasi çözüm tasarıları terör örgütleriyle mücadele ve insani yardım gibi konular ile birlikte bir dizi konularda varılan mutabakatın yanı sıra bazı ihtilaflı konular da masaya yatırıldı. Tabi ki ülkeler arasındaki çıkar çatışmasının kendini göstermesi doğaldır.

Zaten Türkiye sözü edilen konularla ilgili herhangi bir sıkıntısı olmadığı gibi Suriye ile 915 km uzunluğunda olan sınır hattının üzerinde yaşanan güvenlik meselesi nedeniyle diğer ülkelerden farklı bir konumdadır.

Türkiye'nin terörle mücadelesi Suriye'deki kaosla başlamamış küresel güçler tarafından desteklenen uzun yıllara dayanan bir sorundur. Türkiye'nin şimdilik acil hedefleri arasında Suriye'de; Tel Rıfat, İdlib, Menbiç ve Fırat'ın doğusu, Irak'ta ise Kandil ve Sincar var. Bu tabloya bakıldığında en çok hangi noktanın önceliği siyasi ve askeri uzmanlar tarafından tartışılmaktadır.

Bölgedeki her noktanın kendine göre var olan özelliği ve dinamikleri dikkate alındığında belirli yönlerden risklerinin de analiz edilmesinin gerekli olduğu ileri sürülmektedir. PKK'nın ana kaynağı ve bölgedeki lojistik merkezlerini oluşturan Kandil ve Sincar ne İran ne de Irak için tehlike ve tehdit arz ettiği söylenemez. Ankara uzun yıllar önce Irak Merkezi Hükümeti'nden Kandil'in temizlenmesini talep etmiş, Irak'ın yanıtı ise "Kandil güvenli bölgede yer aldığı için IKBY'nin bir sorunu ve görevidir" şeklinde olmuştur.

Barzani'nin "bizim gücümüz PKK'ya yetmez." diye verdiği yanıt hafızalardadır. Son gelişmelere göre özellikle Sincar PKK'lılardan arındırılmalı ve merkezi hükümetin kontrolünde olmalıdır. Ayrıca Bağdat Ovaköy sınır kapısının açılmasına katkı sağlamalıdır. Hali hazırda Suriye'nin kuzeyi tamamen Sincar ve Kandil'den beslenmektedir. Dolayısıyla bize göre öncelik Sincar ve Kandil olmalıdır. Nitekim TSK'nın son günlerde Irak'ın kuzeyine başlattığı askeri operasyonlar da bunun bir işaretidir.

PKK-PYD militanları da Afrin'de olduğu gibi Menbiç'te de bulunmaktadırlar. ABD'nin Menbiç'te havaalanları, askeri üstleri ve 3 bin ile 4 bin civarında askeri olduğu iddia edilmektedir. Ancak ne ABD ne de Türkiye'nin birbiriyle karşı karşıya gelmeyi arzu etmediği dikkate alındığında ortak yönetim formülü gündeme gelebilir.

Tel Rıfat, El Bab'dan İdlib'e geçişi engelleyen noktadır. Tel Rıfat ve çevresinde yerleşik Alevi-Şii-Nuseyri nüfusun yoğun bulunması nedeniyle Şam yönetimi açısından hayati önem arz etse de şehir PKK-PYD'nin kontrolündedir. Tel Rıfat ayrıca PYD'nin daha doğrusu küresel gücün öngördüğü kantonları birleştirmek için önemli stratejik bir noktadır. Şimdi Ankara teröristlerin Tel Rıfat'tan temizlenmesinin gerekli olduğunu ilan etmiştir.

Ancak Tahran ve Şam yönetimlerinin baskıları sonucunda Rusya TSK'nın Tel Rıfat'a girmesini istememektedir. Bu nedenle üçlü zirvede Tel Rıfat için tarafsız tampon bölge önerisi getirildi. Belki de önümüzdeki süreçte Ankara ile Şam arasında ortak yönetim şekli de ortaya çıkabilir. Ancak Özgür Suriye Ordusu'nun konumu ve Suriye denklemindeki mevcudiyeti rejim açısından tartışılan konular arasında yer almaktadır.

Üçlü zirvede Tahran'ın, TSK'nın Afrin'i Şam rejimine teslim etmesi yönündeki önerisi kabul görmediği gibi yanlış anlamalara yol açtığı iddiaları ileri sürülmektedir.

İşçi partisi mensubu parlamenterlerden oluşan İngiliz heyetinin Kuzey Suriye'yi ziyaret etmesi düşündürücüdür. Heyet'in PKK ve PYD temsilcilerinin her bakımdan yanında oldukları yönündeki ifadeleri Macron'un açıklamasıyla eş zamanlı gündeme gelmesi ise kaygı vericidir.

Suriye'de siyasi çözümün belirlenmesi için Ankara'nın mutlaka Suriye rejimiyle ortak çözüm üretmesi gerekli olacak ve uluslararası hukuk çerçevesinde de meşruiyet kazanabilecektir. Bu bağlamda Ankara'nın PKK-PYD'nin kontrolündeki bölgeleri güvenli hale getirinceye kadar operasyona devam edeceği açıklamaları, gerek Suriye ve gerek Irak'ın bölgeleri güvenli hale getirerek siyasi dengelerin adil bir şekilde belirli bir noktada buluşmalarına katkı sağlayacağı kanaatindeyim.

Yazarın Diğer Yazıları