Üçlü mutabakatla İdlib kuzeyine güvenli bölge
Suriye'nin bölünmesi fiili durumların geçici mutabakatlarla kabullendirilmesiyle adım adım gerçekleşiyor.
İşte böyle bir ortamdaki Suriye'de Aralık 2018'de Trump'ın Suriye'den askerlerimizi çekiyoruz dediği ancak gerçekleşmeyen andan itibaren bu aktörler savaş sonrası Suriye masasında güçlü bir koz elde etme adına Suriye'de yeniden pozisyon almaya, yeni mevziler elde etmeye başladılar.
İdlib'te son 2 ayda yaşananlar ve Fırat doğusunda ABD ile Türkiye arasında güvenli bölge mutabakatıyla birlikte sahada yeni bir resim oluştu. Erdoğan'ın Putin ile telefon ve yüzyüze görüşmeleri Trump ile telefon görüşmesi, heyetler arası görüşmeler sonrası medyaya yansıyan ve değişik kaynaklardan elde ettiğimiz bilgilerden sonra resmi şöyle tanımlayabiliriz.
Erdoğan Amerikalıların Trump'ın dediği 20 mil.den daha dar bir teklifle geldiklerini, bunun üzerine "biz bunu bu şekilde bir başlatalım, daha sonra da zaten gereği yapılır" talimatı verdiğini söyledi. Bu durum medyaya ABD-PKK kaynaklarından sızan, bazı yerlerde 9 km'ye çıkacak genelde 5-6 km derinlikte bir tampon bölgenin (dikkat edin güvenli bölge değil) hayata geçirildiğini teyit ediyor.
Askeri harekat, sınır ötesi operasyon ciddi iştir. Kervanın yolda düzülmediğini Suriye'de son 4 yılda yaşananlar gösteriyor. Ama Türk tarafı isteğimiz olmazsa tek taraflı operasyon başlatırız diyerek ders almadığını gösteriyor. Halbuki müşterek harekat merkezinin Türkiye'nin hareketlerini izleyip kontrol altına alma adına ABD'ye bir imkan tanıdığını görmek lazım. Irak kuzeyi için oluşturduğumuz müşterek istihbarat merkezi bunun en büyük ispatıdır.
Erdoğan'ın açıklamalarında sınır güvenliğinin sağlanmasını öne çıkaran ifadeleri de güvenli bölge adı altında PKK/YPG'ye güveli bölge yaratan ABD planının (Fırat doğusunda Türkiye'nin sorunu sınır güvenliğidir, bu mekanizma onu sağlayacak söylemi) benimsendiğinin emareleridir.
Şimdi ikinci bir güvenli bölge uygulamasının İdlib kuzeyinde hayata geçmekte olduğunu söyleyelim. Putin-Erdoğan görüşmelerinden sonra yapılan açıklamalar, Rus ve Suriye yerel medyasına yansıyan perde arakası bilgiler İdlib kuzeyinde Halep-Lazkiye M4 karayolunun kuzeyinde Türk sınırına kadar olan bölgenin güvenli bölgeye dönüştürüleceğini gösteriyor. M4 karayolunun kontrolünün Suriye'de olması öngörülüyor.
Bu konuda Putin-Erdoğan görüşmesinde mutabakata varıldığı (Putin bizzat güvenli bölge uygulaması Suriye toprak bütünlüğünü destekler, Türklerin tehdit algılamasını çözer dedi), bu hattın güneyindeki Türk gözlem noktalarına saldırı olmaması için Rus garantisi verildiğini zaten Çavuşoğlu bizzat açıkladı.
M4 karayolunun kuzeyinde güvenli tesis edilmesine paralel olarak bu hattın güneyindeki Türk noktalarının Ruslara devredileceğini, bunun önümüzdeki 3-4 ayda gerçekleşeceğini söyleyelim.
Suriye'nin bugünden itibaren tek taraflı olarak İdlib'te ateşkes ilan edilmesi de güvenli bölge oluşumundaki mutabakatı adeta teyit ediyor.
Putin'den hemen sonra Trump'la görüşen Erdoğan'ın İdlib'te sivillerin korunması ve yeni insani krizlerin önlenmesi için işbirliği yapılması konuşmuş. Bu durum tam da İdlib kuzeyinde oluşturulacak güvenli bölgeye işaret ediyor.
ABD bu konuda çok değişik devlet kurumu ve STK'larıyla Suriye'ye müdahil olmuş durumda. Şimdi muhtemelen Türkiye'nin resmi talebiyle resmen İdlib'e de müdahil olmanın önünü açıyor.
İdlib kuzeyindeki bu güvenli bölge uygulamasının Putin-Erdoğan-Trump mutabakatıyla oluştuğunu söylersek abartmış olmayız. Bunun gerçekleşeceğini aylar önce bu köşede yazdığımızı da hatırlatalım.
Astana süreci kapsamındaki çatışmasızlık bölgesi uygulamasıyla bütün El Kaide ve türevi selefi terörist örgüleri, yabancı savaşçılar İdlib'e toplanmıştı. Şimdi bunların alanı daha da sıkıştırılarak Türk sınırının dibine gelmiş olacak.
Soçi mutabakatıyla İdlib'te hiçbir terörist grubu ve diğer sözde ılımlı grupları silah bırakmaya ikna edemeyen ve güçlenmelerinin önüne geçemeyen Türkiye şimdi oluşacak güvenli bölgedeki bu teröristlerle başbaşa kalacaktır. Bu gruplara karşı askeri operasyon seçeneğini siviller ölüyor gerekçesiyle dışlayan Türkiye maalesef önümüzdeki günlerde sınırının dibindeki bu terör cerahatinin sınırlarının içine girmesi tehdidiyle uğraşacaktır.
İdlib sınırındaki Bab el Heva (Cilvegözü) sınır kapasında dün yaşanan olaylar sınıra/kapıya dayanmış bir milyondan fazla Suriyelinin artık daha fazla tutulamayacağını da göstermektedir.
Binlerce Suriyelinin sınır kapısına yönlendirilmesinin temelinde İdlib'teki sivillere emniyetli çıkış hattı (yani Türkiye'ye geçiş) açılması ve İdlib'te Suriye hava saldırılarının durdurulması talepleri var. Yani güvenli bölge oluşturulması.
Böyle bir uygulamayla;
Putin Erdoğan'a bir fırsat daha tanımakta, İdlib'teki krizi küçük krizlerle öteleyerek çözmeyi hedeflemekte, kontrolün Rusya'da olduğu mesajını vermektedir. Putin bu hamlesiyle Türkiye'yi yanında tutmaya devam ettiği gibi S400'den sonra Su-35 uçağı da satarak askeri ilişkileri geliştirmeyi özünde Türkiye'yi Rusya'ya daha fazla bağımlı hale getirmeyi de başarıyor.
Trump da güvenli bölge görünümlü tampon bölgeyle Fırat doğusunda Türkiye'yi kandırmaya ve PKK'nın güvenli bölgesini daha da sağlamlaştırmaya devam ediyor.