Uçak düştü mü düşürüldü mü?
Humeyni Havaalanı'ndan kalktıktan hemen sonra düşen Boein-737'nin durumu iyice esrarengiz hale geldi. 176 kişiye mezar olan Ukrayna uçağının kara kutusunun bulunduğu açıklandı. Bir gün sonra da düşüş nedenlerini aydınlatacak kutunun "iade edilmeyeceği" bildirildi. Peki neden?
Benim daha önce işaret ettiğim gibi "bu olayda bir gariplik var." Düştü mü, yoksa düşürüldü mü sorusunu yöneltmiştim. İranlı yetkililerin benim tezimi kuvvetlendiren açıklaması meydanda. Böylece şüphelerim daha da kuvvetlenmiş oluyor. Şimdi yeni sorum "hangi ülkenin füzesiyle?"
Kayıplar konusu
Aydınlanmayan diğer nokta ABD üslerine yapılan saldırılar. Halkın Mücahitleri'nin ilk ve son açıklamasında "80 Amerikalıyı öldürdük" denildi. Aradan 24 saat bile geçmeden uluslararası güvenilir hiçbir kaynak bunu doğrulamadı.
Tespitler ve Trump'ın açıklamalarıyla sadece bazı helikopterlerde hasar olduğunu görüyoruz. Hiç kusura bakılmasın ama İran'ın söylediklerine sağlama yapmak mecburiyetinde kalıyoruz.
Amaç tansiyonu düşürmekse, tutulan bu yol hatalı...
Kişiye özel
+++
Türkiye'deki tartışmaların yeni konusu "Libya". Hangi kanalı çevirseniz konu bu. Yeniçağ yazarlarından biri olası savaşı savunmakta. Ahmet Hakan Coşkun'un "gazetenizin politikasına ters düşmüyor musunuz" şeklindeki sorusuna verilen cevap ilginçti; "Onların görüşü beni bağlamıyor. Benim fikrim kapana kıstırılmaya çalışılan Türkiye, bundan kurtulmak için gerekeni yapacaktır."
Tarafsız Bölge'de baş köşeye yine Doğu Perinçek oturtulmuştu. Samimiyetle söyleyeyim Latif Şimşek'in tarafsızlığı ondan daha fazla.
Muhalifler
Bir ara durum "Atatürk karşıtlığı"na dönüştü. Ersoy Dede başlattı. Gördüğü büyük tepki üzerine çark etti; "Beni Atatürk düşmanı ilan etmeye çalışıyorsunuz."
Bu konuda dediği gibi "Kemalizm'e karşı laflar eden" pek çok kişi var. Örneğin Prof. Dr. Ergün Yıldırım. Yıldırım'ı çoktandır izlememiştim. Marmara Üniversitesi'nin eski İletişim Fakültesi Dekanı değişmemiş. Mesela hala demeyi sürdürüyor. Yani babasının kız kardeşi. Daha, neler neler.
İyi bastırdı
HaberTürk'te Ekrem İmamoğlu vardı. Tam karşısında ise sıkı muhalifi Nagehan Alçı. İBB Başkanı'nın Kanal İstanbul konusunda her bilgiye sahip olduğu anlaşıldı. En güzel yanı ise Alçı'nın son dakikalara sıkıştırdığı tezgahlarını bozmasıydı. Başkan, adeta konuşturmadı.
Bir başkası
Hariçten gazel okuyan Celal Şengör'e de ne diyeceğimi bilemiyorum. Hani bir laf vardır; "Sahibinin sesi." En yakışan bu olsa gerek.
Güreşin efsaneleri
++++
Orhan Ayhan'la iki haftadır, güreşimizle ilgili programlar yaptı. Yaşar Doğu'dan sonra Tevfik Kış ele alındı.
Türk güreşi denince akla gelen ilk ismin Ahmet Ayık olduğunu itiraf edelim. Bu büyük şampiyonun verdiği hizmetlere önemle yer ayırmak zorundayız. Her şeyden önce kurduğu Türk Güreş Vakfı'nın çabaları ortada. Bu spora hizmet verenleri bir kenara koyalım. Emeği geçen herkesi vakfın yaptırdığı mezarlıkta yaşatıyor.
Ana sebep
Bu yerin yapılışındaki en büyük etken Ali Yücel'in vefatında ona bir mezar yeri bulunamamasıydı. Sırf bu sebeple Ayık'ın heykeli dikilmelidir.
Geçen defa da yazdım, Ahmet Ayık'a ailece sempatimiz büyük. Hâlâ aktif. Güreş denince başvurulacak ilk isim.
Yaşayan tarih
Nitekim, Orhan Ayhan'la programının Ata sporuyla ilgili yapımlarında daima yer almakta. Bu defa de engin bilgisiyle katkıda bulundu.
Tevfik Kış da Ayık'la kader birliği yapmış bir isim. Pek çok dereceler elde etti. Akılda kalanlar içinde dünya şampiyonluklarıyla birlikte Roma Olimpiyatları'nda 87 kiloda kazandığı altın madalya en önemlileridir. Kış, Ayık'ın dediği gibi "genç gitti."
Tevfik Kış, tempolu güreşin en önemli ismiydi. Bel kündesi, suplesin ustasıydı. Gençler ve büyüklerde millî takımlarımızı da çalıştırdı.
Olimpiyat yılı
Orhan Ayhan'ın "Türk güreşi ne durumda?" şeklindeki sorusuna Ahmet Ayık'ın verdiği cevabı kayda geçmek istiyorum:
"İyi gidiyorlar. Tokyo Olimpiyatları'nda alınacak sonuçlar bu işin resmiyete dökülmesidir."
...
GÜNÜN SÖZÜ
Zalimleri bağışlamak, yoksullara cefadır. Sadi Şirazi