Tuzağa düştünüz...

Tuzağa düştünüz...

Tezim, AK Parti iktidarının, birçok sebepten ötürü, türban üzerinden bir gerilim yaratıp dikkatleri dağıtacağıydı...

Bundan bir süre önce, “Türban tuzaktır” başlıklı bir yazı kaleme almıştım.
Tezim, AK Parti iktidarının, birçok sebepten ötürü, türban üzerinden bir gerilim yaratıp dikkatleri dağıtacağıydı.
Başka çıkış senaryosu olamaz
çünkü...
MHP’nin bu “kaçış planını” bozma taktiği, maalesef, doğru algılanamadı.
Toplumsal gerilimi düşürmek mümkün olmadı ve asıl tehlikelerin algılanıp tartışılması açısından da sağlıklı bir süreç yaratılamadı.
Gerilim artacak.
Daha açık konuşayım.
AK Parti, ki artık ısrarla Müslümanları katleden küresel şebekenin yerel işbirlikçileri diyorum, parçası olduğu devasa aygıtta başgösteren arızanın elbette farkında.
Amerika’da 2000’li yıllarda adeta örtülü bir darbe ile iktidara gelen, son derece tehlikeli neo-con tayfası önümüzdeki seçimlerde öyle ya da böyle tasfiye oluyor.
Bir taraftan Pakistan, Afganistan, Irak ve İran’daki gelişmelerin olası seyri...
Diğer taraftan Çin, Rusya, Hindistan ve Güney Amerika’daki sürecin dinamikleri...
Ve en mühimi, Mortgage kriziyle başlayan ekonomik dalgalanmanın yukarıdaki tüm hassas dengeler açısından merkezde oturan ABD için bir resesyon anlamına gelmesi.
Ve bizim “minik” cari açığımız.
Resim aslında çok basit değil mi?
Tarzan zor durumda.
Sayın Başbakan bu durumun farkında değil mi?
Elbette farkında...
Bakın Goldman Sachs’ın (ki dünyanın en büyük yatırım bankası) geçen gün yayınlanan raporundan çok önemli bir tespit.
Türkiye’nin dış açık tablosunda 2007’nin ikinci yarısından itibaren çok ciddi bozulma var.
23.9 milyar dolarcık...
Bu bozulma GSYİH’nin yüzde 4.8’i oranında...
2001 krizinde bu oran ne kadardı hatırlayanınız var mı?
Görünen o ki yok...
Hatırlatayım.
Yüzde 5.0
Yani?
Yanisi şu:
Ekonomi son derece tehlikeli bir kırılmanın eşiğinde.
Türbanlı veya türbansız, laik veya muhafazakâr, Kürt veya Türk, Alevi ya da Sünni, dişi ya da erkek...
Bu ülkede yaşayan herkes...
Nasıl bir dalganın geldiğinin farkında mı?
Değil.
AK Parti farkında...
“Ver gazı evladımmmm. Ver
gazı...” diyor ya ibo...
Başbakanımız da o hesap... Avaz avaz bağırıyor. Hakaret ediyor...
Veriyor gazı...
Kim alıyor?
Başında bir örtü olsun olmasın kredi kartı borcu olan herkes...
Bırakın Allah aşkına şu türbanı, gelmeyin bu gaza...
Ben bunlara neo-takiyeci dedim.
Asla şeriat getirmek gibi bir emelleri yok. Olmadı...
Mücahid olacağım diye yola çıkıp müteahhid olan; İslam’ın temiz ahlakından uzak, işbirlikçi bir güruh...
Allah sonlarını hayır eylesin.
Bu dünyada ve ahirette...
* Serdar Akinan / Akşam

+++++

Kaç türlü tesettür var?
MÜSLÜMANLARIN da kafası karışık. Tesettür diyoruz ama nasıl bir tesettür, hangi tesettür? Tesettürün, yani kadınların örtünmesinin çeşitlerini sayayım:
ŞER’Î TESETTÜR. Bu tesettür fıkıh kitaplarında, muteber tefsirlerde, hadîs şerhlerinde, fetva mecmualarında, konu ile ilgili dinî-ilmî araştırma kitaplarında sarahaten yazılıdır. Şer’î tesettürün iki vechesi vardır: Biri örtünmek, diğeri namahrem erkeklerle ihtilât etmemektir.
ŞER’Î OLMAYAN TESETTÜRLER. Bunların çeşidi çoktur.
Gökkuşağı zilli tesettür. Rengarenk elbiseler giyinir. Kimisi daracıktır, vücut hatlarını belli eder, kimisinin etekleri yırtmaçlıdır, takmış takıştırmış, sürmüş sürüştürmüş her tarafta fink atıyor.
Deve hörgücü tesettürü. Peygamberimiz (salat ve selam olsun ona) “Saçlarını deve hörgücü gibi yapan kadınlar Cennet’in kokusunu alamayacaklar” buyuruyor. (Bu hadîsin kaynağını bundan önce iki kere verdim.)
Nâmahrem erkeklerle tokalaşmakta beis görmeyenlerin tesettürü.
Başı açık kadınlardan daha fazla erkeklerin dikkatlerini çeken sözde tesettür.
Bazı şazz görüşlülere göre tesettürden maksat kadınların başlarını örtmeleri değil, geniş elbise ve örtülerle göğüslerini kapatmalarıdır. Başları açık olabilir.
Bazı oryantalist-ilâhiyatçılara göre tesettür İslâm’a Yahudilikten geçmiştir. Daha neler neler. Zırvalar, hezeyanlar...
Diyanet yıllardan beri sürdürdüğü sükûtu bozdu ve tesettürün dinî bir emir olduğunu, farz olduğunu beyan etti. Lâkin tesettürün şekli hakkında açık konuşmuyor.
Bir de şer’î olmayan, sosyolojik/kültürel tesettür var.
Benim tenkitlerim, tekliflerim şer’î tesettürlü Müslüman kadınlara yönelik değildir
Tesettürlü Müslüman hanımlar doktorluk, eczacılık, mühendislik, avukatlık, gazetecilik yapacaklarsa mutlaka zarif, seksî olmamak şartıyla şık, açıklardan daha vasıflı elbiselere ve başörtülerine bürünmek mecburiyetindedir.
Ya evlerinde otursunlar, oturmayacak, hayata atılacaklarsa zarif olsunlar.
Kesinlikle rüküş olmasınlar...
Düttürü Leyla kıyafetli olmasınlar...
Bayan Gökkuşağı olmasınlar...
İslâm’da din ile hayat iç içedir, birbirinden ayrılmaz. Tesettür, hayatın bir parçasıdır.
Bugünkü tesettür krizinde İslâmcıların yüzde elli oranında, belki de daha fazla tuzu biberi vardır. Başörtüsünü, onlar çıkmaz sokaklara soktular.
Türban üniversitelerde serbest bırakılırsa birtakım radikaller, arivistler, beyinsizler kimbilir neler yapacaktır. Uyuyan fitneyi uyandıranlara lanet ediliyor. Haberleri yok mu? Provokasyondan, tesettürü rant konusu haline getirmekten, fitne ve fesat çıkartmaktan kaçınmalıyız.
Tesettür konusunda bir kültür savaşı veriyoruz. Hizmetçi, besleme kıyafetiyle bu savaşı kazanamayız. Mutlaka güçlü, vasıflı, üstün, bilgili Müslümanlar olmalıyız
* M. Şevket Eygi / Milli Gazete


+++++

Hepsi aynı tarafta
TÜSİAD-MHP atışması bana biraz şike gibi geldi.
- MHP “ Patronlar Kulübü ” nü eleştirirken “sermayeye ve Batı’ya karşıymış gibi” bir tavır sergiliyor. Ancak inandırıcı olabilmesi için şöyle demesi gerekirdi. “Türkiye ABD ve AB tarafından BOP ile tehdit ediliyor; Türkiye’nin bu tehdide karşı koyup Lozan’ı ve Cumhuriyeti koruyabilmesi için Rusya ve Çin ile dış politikasını dengelemesi gerekir. Avrasya açılımı kaçınılmazdır.”
Sermayeye ve Batı sömürgeciliğine çatarken bunları söyleyemiyor ise “soğuk savaştaki Amerikan milliyetçiliği” sınırları içinde kalır ve inandırıcı olamaz.
MHP, ABD ve AB’nin desteklediği AKP’ye, içerden arka çıkarak Batı’yı yeterince memnun etmiş olmuyor mu?
Şimdi bakalım:
- TÜSİAD gözü kapalı ABD ve AB saflarında.
- AKP, ABD ve AB tarafından tam destek alıyor. Hem TÜSİAD hem AKP BOP’a karşı çıkmıyorlar; destek veriyorlar.
- MHP, AKP ile koalisyona giderek Abdullah Gül ve türban konusunda onun yolunu açıyor.
- AKP’nin iktidarını güçlendirmesi ve onun çizdiği yolda ilerlemesi, Washington ve Brüksel tarafından destek alıyor.
Bu durumda AKP, MHP ve TÜSİAD’ın aynı cephede olmadığını nasıl söyleyebiliriz? Batı üçünden de memnun...
Sanki ortalıkta şike bir maç oynanıyor. Kimileri iyi polis-kötü polis numarasına soyunmuşlar. Garip bir iktidar-muhalefet oyunu oynanıyor. Hâkim de, savcı da, avukat da aynı tarafta...
Ben TÜSİAD Başkanı Sayın Arzuhan Doğan Yalçındağ ’ın yerinde olsam bir jest yapardım: Türbanı eleştirmek yerine, Versace marka fiyakalı bir türban takıp, Tayyip ve Devlet beylerin ortasında gazetecilere poz verirdim...
Time’a kapak olacağına bahse girerim, işte Türkiye’nin tanıtımı böyle yapılır; reklamın iyisi kötüsü olmaz, reklam reklamdır... Ertuğrul Özkök de Hürriyet’in ön sayfasının tamamını, bir güzel bu resme ayırırdı...
* Erol Manisalı / Cumhuriyet


+++++

GÜNÜN TESBİTİ

ÇİN

Milyarı aşıp gitmiş Çin, “sözde komünizm”iyle, “vahşi
kapitalizm” kölesi gibi çalıştırılan işçileriyle dünya
kapitalist sistemini ayakta tutuyor.
* Umur Talu / Sabah

Yazarın Diğer Yazıları