Tutuklanacak subaylar ve polisler
Türkiye’nin gündemi hiç şüphesiz Emre Uslu’nun 10 Haziran 2012’de yazdığı iddiadır. İddiaya göre “Oslo görüşmelerinde PKK’ya; ABD’nin hakem olduğu görüşmelerde, Güneydoğu Anadolu’da çarpışan subay ve polislerin savaş suçlusu olarak yargılanacağı sözü verilmiştir.” Bu Cumhuriyet tarihinin en büyük iddiasıdır. Uslu’nun makalesi Erdoğan’a ve MİT’e yönelik çok ağır saldırılar barındırmaktadır.
Köşe yazarlarını yazdıkları yazılardan dolayı kişisel olarak hedef alma alışkanlığı olan Erdoğan, bu yazının üzerinden üç gün geçmesine rağmen susmayı tercih etmiştir. AKP basınında herhangi bir cevap veya değerlendirme niteliği taşıyan yazı çıkmadı. Uslu’nun başka yazılarını tartışan merkez medya da bu makaleyi görmemezlikten geldi. Uslu’nun yazdığı gazete olan Taraf’ta bile 13 Haziran’a kadar bu haber ile ilgili bir tek satır çıkmadı. Bir tek tepki MHP’den geldi. Oktay Vural ve Özcan Yeniçeri’den geldi. Vural basın toplantısında konuyu gündeme taşıdı. Yeniçeri, 12 Haziran günü TBMM’de bir soru önergesi verdi.
Dileriz bu iddia doğru değildir. Ancak bu dileğe rağmen beni aşırı derecede tedirgin eden bir husus var. O da Uslu’dan çok önce Yeniçağ gazetesinde davalar sürecini fedakarca çok yakından izleyen, kitaplaştıran Yavuz Selim Demirağ’ın üç kez yapmış olduğu haberdir.
2 Aralık 2010’da “JİTEM Dalgasıyla terhis” başlıklı yazısında Demirağ, şöyle diyor: “Obama’ya yapılan şikayette, “17 bin faili meçhul” rakamını ortaya atanlar, İmralı’dan gelen ‘Hakikatleri Araştırma Komisyonu’ emri ile Güneydoğu’da terörle mücadele eden askeri personelden intikam alma planını uygulamaya koymak için düğmeye bastı. Yandaş medya görevi erkenden yüklenip “JİTEM Dosyası” haberleri ile ortalığı ısıtıyor. Haziran seçimlerinde Doğu ve Güneydoğu’dan daha fazla oy almayı planlayan AKP hükümeti, askere vurdukça prim kazanma mantığı ile yüzlerce subay-astsubayın tutuklanmasını sağlayacak yeni bir davanın açılması hazırlığında. Üstelik bu defa dokunulmaz zannedilen eski Genelkurmay Başkanları’na kadar götürecekler işi. Emekli olurken bile direnen İlker Başbuğ için şu günlerde üflenen “İfade verecek... Yargılanacak” yoklamaları sözde JİTEM davası ile taçlandırılmış olacak. Zira İlker Başbuğ, Diyarbakır Kolordu Komutanlığı gibi terörle mücadelede etkin birliklerin başında bulunmuştu... Neredeyse 30 yıldır devam etmekte olan mücadelede kim görev aldıysa peşinen ” zanlı” sayılacak. Teğmenliğinde, yüzbaşı, binbaşı, albay, generalliğinde sorumluluk sahibi kim varsa teker teker çağrılacak...
Mevcut komuta kademesindekilerin bir an önce tasfiyesi, emekli edilmesi, görevden alınıp üniformalarının çıkarılmasıyla yetinilmeyip tutuklanmaları bile sağlanacak.”
17 Şubat 2011 tarihli “Bin subay” başlıklı yazısında Demirağ şöyle diyor: “Şu anda yüzde 10’u hapiste olan general sayısı yüzde 50’nin üzerine çıkarılacak. Uzman çavuşu, astsubayı, yüzbaşısı, albayına kadar binlerce subay, astsubay gözaltına alınıp terhis işlemi kısmen başarılacak. Bu arada Güneydoğu’da PKK’nın kontrolündeki oylar hedeflenip, İmralı’daki caninin ‘Hakikatleri Araştırma Komisyonu’ talebi yerine getirilmiş olacak.”
12 Mart 2011 tarihinde yazdığı “14 Mart düğün davetiyesi” başlıklı yazısında Demirağ şunları söylüyor: “Ömürleri terörle mücadeleyle geçmiş askerler Hasdal’da neredeyse üst üste yatıyor. 100 metreyi bile bulmayan koğuşlarda 36 kişi ranzalar arasında yürüyecek yer bulamıyor. Yıllar boyu dağlarda, çadırlarda yattıkları için onlar şikâyetçi değil. Ama sarı öküzü kurban olarak verdikten sonra arkasının hızla geldiğini görenler, toplamda 130 kişilik kapasitesi olan Hasdal Askeri Cezaevi yetmediğinden, önümüzdeki günlerde başlayacak yeni dalgalar için hazırlık yapmak zorunda kalıyorlar. Yeni inşaat yerine mevcut barakaları tadil ederek cezaevi sınırlarına dâhil edip tel örgüleri genişletiyorlar. Yani Hasdal’da hummalı bir çalışma var. (...) JİTEM dalgası adı altında önümüzdeki günlerde terörle mücadele eden askeri birliklerin komutanlarına Hasdal’da yer açılıyor.”
Ne dersiniz Yavuz Selim Demirağ ve Emre Uslu doğru haber almışlar mı?