Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ
Özcan YENİÇERİ

Tutuklamalar, soruşturmalar ve sorular!

İçinde iki orgeneral, iki üst düzey gazeteci ve ATO Başkanı Sinan Aygün’ün de bulunduğu 25 kişinin 1 Temmuz sabahı gözaltına alınması Türkiye’nin yeniden gerilmesine neden olmuştur. 1 Temmuz tarihi aynı zamanda AKP hakkında açılan kapatma davasına yönelik olarak Yargıtay Başsavcısı’nın kapatmayla ilgili olarak sözlü gerekçelerini sunacağı tarihti. İlgili şahısların gözaltına alınmasıyla ilgili olarak savcılıkça verilen talimatın bir gün sonra 1 Temmuz’a denk getirilerek uygulamaya sokulması oldukça manidar bulunmuştur.
Yakın geçmişte Başbakan ile Orgeneral İlker Başbuğ’un yaptığı görüşme, 30 Ağustos tarihinde yapılacak olan Askeri Şûra’da terfilerin görüşülecek olmasının da son gerçekleştirilen operasyonlarla ilgisi kurulmaktadır.
Kapatma davasında son virajın dönülmek üzerine olduğu bir zamanda bu tür operasyonlara çeşitli anlamlar yükleyenler vardır. Başbakan, Milli Takım’ın yaptığı gibi son ana kadar mücadeleyi sürdüreceğini söylemişti. Bu mücadele nasıl bir mücadeledir? Kime karşı sürdürülmektedir? Orası çok belli değildir.
Şu ana kadar yaşananların makul ve mantıklı izahını kimse yapamıyor. Olaylar inatlaşma, yenme, germe ve kutuplaşma noktasının ötesine geçmiştir. Açıkça birilerinin, birileriyle bilek güreşi yaptığı görülüyor. Burada yenmek değil yok etmek amaçlı bir mücadele söz konusudur.

Çelişkiler ve sorular
1. AKP’ye açılan kapatma davası için “yargı darbesi”, “cübbeli darbe”, “hukuk darbesi” diyen taraf son gözaltı olaylarıyla ilgili olarak “Yargı kararlarına herkesin saygı göstermesi lazım. Yargının tarafsızlığına, bağımsızlığına saygı gösterilmesi lazım” demektedir. Demek ki kendilerine dava açıldığında bunu “darbe” olarak niteleyenler, aynı şeyin başkalarının başına gelmesi halinde buna saygı gösterilmesini beklemeleri ilginç bir çelişkidir.
2. Son gözaltına almalarla ilgili olarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Ergin, Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alınan isimlerle ilgili kendisinin herhangi bir talimatı olmadığını vurgulayarak, “Geniş Yetkili Ağır Ceza’nın kontrolünde yapılıyor. Bana bilgi verilmesi gerekirdi. Bunu ayrıca araştıracağım” diyor.
3. Bir gün önce verilen gözaltı talimatının iki gün sonra uygulamaya konmasının AKP’nin kapatılma davasında başsavcının gerekçelerini gölgede bırakmak amacıyla ilgisi olabilir mi?
4. Bu operasyonların 30 Ağustos tarihinde TSK komuta kademesinin yeniden şekillendirilmesinde birilerinin ellerini güçlendirmekle ilgili olabilir mi?
5. Soroscu dernekler ve TSK’ya saldırmakla görevlendirilen Taraf gazetesinin son yayınlarıyla bu gözaltılar arasında bir bağlantı var mıdır? Özellikle Taraf gazetesine “Bu yoğurdun sütü nereden geliyor? Bu bilgileri hangi servis sağlıyor?” diye neden kimse sormuyor?
Türkiye, ilginç bir durumla karşı karşıyadır. Birisi bir yıl önce diğeri bir yıl sonra gözaltına alınan insanlar var. Henüz ortada bir iddianame de yoktur. Aylarca birileri gözaltına alınıyor, dinleniyor, izleniyor, ev, işyerleri, bilgisayarları inceleniyor ortada hâlâ kamuoyunu ikna edecek delil ve bilgi bulunmuyor. Yeni gözaltılarda da aynı film yeniden uygulamaya konuluyor. Birileri hâlâ bir şeyler bulmak için aramalar yapıyor, tutanaklar tutuyor, bilgisayarlara el koyuyor.

Geciken adalet adalet değildir!
Yargıya güvenmek ve hukuka saygı duymak elbette hukuk devletinin olmazsa olmaz şartıdır. Her şeyin hukukun ve yasaların çerçevesinde gerçekleşmesi esastır. Ancak soruşturmanın gizliliğine karşın gözaltına alınan herkesin ifadesinin daha önce çarşaf çarşaf iktidar yanlısı gazetelerde yayımlanması garip bir durum olarak hâlâ hafızalardadır. Kamuoyunun gözaltına alınanların hukukun gereği olarak gözaltına alındıklarından emin olmaları gerekir.
Yapılan operasyon ve davalar Cumhuriyet tarihinde en fazla tartışılır davaların arasına gireceğini şimdiden söylemek mümkündür. Olan biten şey hukuka ve yasalara güveni sarsmaktadır. Bir an önce kamuoyuna, yapılan operasyonlar ve tutuklanan şahıslarla ilgili anlaşılır ve açık bilgiler verilmelidir. Dava derhal açılmalı, insanların ne ile suçlandığını da herkes görmelidir! Zira geciken adalet, adalet değildir.

Yazarın Diğer Yazıları