Türkmenleri unuttuk mu!

Gelişmelerin her gün hatta her an değişiklik gösterdiği Suriye'de ne olacağı kesin olarak bilinmemesinin yanısıra, "ölüm" tehditi altında yaşayan soydaşlarımız Türkmenleri asla unutmamamız gerekiyor.

CHP'nin geçtiğimiz hafta düzenlediği Uluslararası Suriye Konferansı'nda yanımızda oturan ve konuşmaları hararetle dinleyen, ara sıra yüzünü geren hatta "hüzünlü" bir görüntü veren Suriye Demokratik Türkmen Hareketi Başkanı Abdulkerim Aga'ya, "bir dokun bir ah dinle":

"Ne yapacağımızı şaşırdık. Özellikle yavrularımızın acı durumu bizi çok endişelendiriyor" gibi haklı serzenişleri, Türkmen sorununu her fırsatta dile getirirken, adeta uyarıyor.

Her ne kadar, özellikle Cüneyt Mengü ve yazarlarımız Türkmen sorununu sık sık, hem de gerçekçi bir şekilde dile getiriyorlarsa da bu maalesef yeterli olmuyor.

Aslında, Türkmen sorununu yıllardan beri özellikle siyasi partilerimiz ve tabii ki hükümetimiz tarafından da unutulmuş görünüyor.

İktidarlar, Türkmen sorununu kullanmak istiyorlarsa da, "taktikler" çoğu zaman ters tepiyor.

Irak'ın üçüncü unsuru olan Türkmen toplumu, özellikle dikta yönetiminin acımasız uygulamaları karşısında yıllarca dayanmaya çalıştıkları ve her türlü mahrumiyet içinde varlıklarını günümüze kadar sürdürdükleri bilinç altımıza işliyor.

Türkmenler, Irak rejimleri tarafından baskı, zulüm, işkence, asimilasyon, etnik temizlik, katliamlar ve zorla göçe tabi tutuldukları da inkar edilemiyor.

Özellikle, 14 Temmuz 1959 tarihinde Kerkük'te girişilen katliam, Türkmenlerin yaşadığı en büyük facialardan biri sayılıyor.

Irak Türkleri, ne yazık ki; Irak rejimleri tarafından çoğu zaman yok sayılan ve asimile edilmek istenen, uluslararası topluluk tarafından göz ardı ediliyor. Üstelik, savaşlarda toprağını savunuyor ve uğruna binlerce şehit veriyor.

Bu hasletler zaten Türkmenlerin doğasında yer alıyor. Ancak, en fazla kenara itilen ve ötekileştirilmeye çalışılan millet nedense Türkmenler oluyor.

Irak'taki Türkmenler'in nüfusları 3 milyonu aşıyor.

Irak'ın kuzeybatısından güneydoğusuna, Bağdat yakınlarına kadar uzanan geniş bir coğrafi sahada yaşayan Türkmenlerin en önemli yerleşim merkezleri, Musul'un batısındaki Telafer ilçesi ve çevresindeki Türkmen köyleri, Erbil, Altunköprü, Türkmenlerin en büyük kültür merkezi ve kalbi olan Kerkük, Tazehurmatu, Tavuk, Tuzhurmatu, Bayat köyleri, Kifri, Hanekin, Karatepe ve Mendele olduğu biliniyor.

Öte yandan, Suriye'deki Türkmenlerin fark edilir şekilde asimile edildikleri tarihten saklanamıyor.

Buna rağmen, Türkmen ruhunu ve birliğini koruyan binlerce soydaşımız iki ateş arasında değil, sanki yüzlerce kurşun altında yaşam mücadelesi veriyor.

Ayrıca, Türkiye'nin bundan sonraki dönemde aynı dil, din, tarih, kültür ve kan bağına sahip olduğu Türkmenlerin daha fazla ezilmesine müsade etmemesi ve siyasi destek vermesi önem kazanıyor.

Türkiye'nin bir an önce gerekli siyasi girişimleri yaparak Türkmen meselesini dünya gündeminde üst sıralara taşıması icap ediyor.

Suriye Demokratik Türkmen Hareketi Başkanı Abdulkerim Aga, geç kalınmasına rağmen böylesine bir konferansın düzenlenmesinin önemi üzerinde dururken, "Biz zaten senelerce yalnızız ve bu yüzden de horlandık, dövüldük, aç ve susuz bırakıldık hatta kurşunlara hedef olduk" demekten kendini alamıyor.

Ne var ki, hükümetin yanlış uygulamaları da Türkmenleri üzüyor.

Savaş yüzünden göç etmek zorunda kalan Suriyeliler Türkiye sınırları içerisinde geçici koruma statüsünde yaşıyor.

Türkiye'ye göç eden ve sayıları 4 milyonu bulan Suriyelilerin bir kısmına ise (Kamuoyunda Naim Süleymanoğlu'nun Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına geçişiyle tanınan) istisna vatandaşlık hakkı tanınmış olması eşitsizlikler doğuruyor.

Göçmen Türkmenler özellikle bu tür haksızlıklara karşı da perişan oluyor.

Bunca aksilikler, haksızlıklar ve eşitsizlikler karşısında Türkmen soydaşlarımızın haykırışlarına katılmamak elden gelmiyor.

Yazarın Diğer Yazıları