Türkmen'in en büyük şairi öldü

Abdullatif Benderoğlu ile beni, rahmetli Şemsi Belli tanış etmişti. 1993 yılında, ‘Ateşkes Çağrısı’ adlı şiir kitabımın ikinci, ‘Saman O Yana Buğday Bu Yana’ adlı kitabımın da ilk baskıları yapılmıştı. İmzalayıp göndermiştim Bağdat’a. Benderoğlu, genel yayın yönetmenliğini yaptığı Yurt gazetesinde bir sayfa ayırmıştı kitaplarıma. Şöyle diyordu 10.04.1993 tarihli bu yazının bir yerinde: “(...) Evet... Yazdığı hoyrat da, Türkmen Edebiyatı’nı sevdiğine bir kanıttır. Yazdığınız şiirler için elinize, yüreğinize sağlık. (...) Bu şiirler içli bir şairin duygularıdır, yürek çırpıntılarıdır, sevgi ezgisidir. Bu şiirler tanınmış Türk Şairi Cazim Gürbüz’ündür. ‘Yaylım ateşten kan dökülmemek’ dileğidir. Bu şiirler insanı insana bağlayan kutsal sözcüklerin gizidir. Gönülleri doyurandır.”

Yurt gazetesi, daha sonra düzenli olarak gelmeye başladı. Fakat, eski yazı ile çıkıyordu, ben de alıp şuna buna okutturuyordum. Bir gün tak etti canıma, “Ey Cazim Gürbüz, sen ki, Azerbaycan Edebiyatı’nı birinci elden okumak için kiril alfabesini bir saatte öğrenmiş adamsın. Gel şu eski yazıyı da iki günde öğren, kendin oku, şu güzelim hoyratları” dedim ve yaptım bu dediğimi. O gazeteler hâlâ duruyor arşivimde. Yani Benderoğlu, böyle hayırlı bir işe de vesile oldu.

Ve gün oldu, Yurt’tan olduk, kesildi Benderoğlu ile irtibatımız. Irak’ta işler değişmiş, karışmıştı. Merak ediyordum bu kadirbilir dostu. ABD’nin Bağdat’a bombalar yağdırdığı bir gece, televizyondan duydum sesini, muhabir olarak haber veriyordu Anadolu’ya. O hafta bu köşede Benderoğlu’nu yazdım “Bağdat’ta Dost Sesi ve Bomba Sesi” başlığıyla. ABD işgali sonrasında en çok merak ettiğim kişi yine Benderoğlu idi. Kerkük’lü bir dostuma sordum. “Bırak Allah aşkına!... Senin Benderoğlu, Talabanî kontenjanından Bakan oldu Kürdistan’a (!)” dedi. Şaşırdım, kızdım, üzüldüm.

5 Şubat günü Türk Dünyası İnsan Hakları Derneği’nden gelen bir e-mektup, kızgınlığımı alıp götürdü, şaşkınlık ve üzüntümü ise Benderoğlu’ndan yana döndürdü. Tedavi gördüğü Ürdün’de bitmişti soluğu, Hakk’a yürümüştü bu değerli şair, edip ve gazeteci.

Benderoğlu, iyi bir siyasetçi ve dâvâ adamı olamamıştı. Sosyalizm ve Baasçılık hüsranıydı onun. İktidarlardan (Saddam’dan ve Talabanî’den) yana olarak, halkına, hizmet etmek istiyordu, ediyordu da kendi halince ve çapınca, gelgelelim Türkmen’in derdi dağlardan büyüktü, böyle ufak desteklerle yerinden oynatılacak gibi değildi. Siyaseti böyle ilkesiz ve yordamsız yapıyordu ama, edebiyatta yetkin ve ergindi. Türkçe’yi bal eden bir arı gibiydi. Türkmen’in en büyük şairiydi kuşkusuz, gelgelelim, yalnızca şiir değildi yazdıkları, kırk kitabıyla bir kırklar cemi kurmuştu edebiyat göklerinde.
“Toprak” adlı şiiri ile ses edelim Benderoğlu’nun toprağına, nur olsun yattığı yer, durağı uçmak olsun.
“Toprağın derinliğinden anladım
Yer altında çekirdeğin
Neler çektiğini.
Toprağın ıslaklığından bildim
İnsanın
Nasıl yıkılıp düştüğünü.
Toprağın sertliğinden öğrendim
Ağaçların dayanışmalarını
Ve her yerde
Özgürlüğün bütünlüğünü.

Yazarın Diğer Yazıları