Türkler Fok balıkları gibi katlediliyor
Bu satırların yazıldığı saatlerde Doğu Türkistan’ın başkenti Urumçi’de, Çin hükümeti İsrail’in Filistin halkına, Kanadalıların Fok balıklarına yaptığının benzerini yapıyor, Türkiye dahil, bütün dünya da, bu Uygur Türk’ü katliamını seyrediyordu.
Çünkü ölenler Türk ve Müslüman’dı.
Katleden Çin ise iyi bir ticari partnerdi..
Ne diyelim, yazıklar olsun..
Oysa Uygur Türk’ü Çin’in bugünlere gelmesinde çok önemli rol oynamış, Batı emperyalizmine karşı kanını dökmüş, başını vermişti.
Bugünlerin köklerini Mustafa Müftüoğlu’nun kaleminden özetleyelim:
“Bilindiği gibi Çin’de on dokuzuncu yüzyılın sonlarında Batı Avrupa ülkelerinin sömürmeye çalıştğı ülkeler arasındaydı ki, Hindu-Çin bölgesi sömürge haline getirilmişti bile. İşte Uzak Doğu’nun ve dünyanın bu büyük ülkesinde Müslümanlar da büyük bir yekûn tutuyordu. Bizzat resmî Çin istatistiklerine göre Çin’deki Müslüman nüfusu yetmiş milyonu buluyordu. Budist veya diğer dinlerdeki Çinlilere nazaran daha şuurlu ve aktif olan Müslümanlar, zaman zaman batılı sömürgecilere karşı ayaklanmışlardır. Elimizde bulunan arşiv vesikalarından anlaşıldığına göre, İkinci Abdülhamid’in Çin’le teması, bu isyanlardan sonra başlamıştır.
1899 yılındaki Müslüman ayaklanmalarına Müslüman olmayan Çinlilerin de iştirak etmesiyle, Çin’deki durum, oradaki sömürgecileri rahatsız etmeye ve onları endişelendirmeye başlamıştır. Vesikalardan anlaşıldığına göre, Avrupalılara karşı Çin’de ayaklanan Müslümanları yatıştırmak için, Alman İmparatoru İkinci Guillaum, Sultan Abdülhamid’e müracaat etmiştir.”
Sadece Almanlar mıydı Sultan Hamid’e yeryüzündeki Müslüman ve Türkler için yalvarıp yakarmak durumunda olan?.
Tabii ki hayır..
Fransızlar da Sultan Abdülhamid’in iki dudağından çıkacak bir kelimeden korkuyorlardı, İngilizler de, Ruslar da.. Yılmaz Öztuna’nın da ifade ettiği gibi İkinci Abdülhamid’in İslam Dünyasındaki prestiji muazzamdı ve “Doğu Türkistan ve Orta Afrika’daki Zenci Bornu Krallığı bile Sultan Hamid’in adına hutbe okutup para bastırıyor, padişahı tanıyorlardı. Türk subayları, doktorları, hocaları, din adamları İslâm âleminde dolaşıyorlardı. Sultan Hamid’in panislâm siyaseti, başta İngiltere olmak üzere Fransa ve Rusya’yı fevkalade ürkütüyordu.” “Kızıl Sultan” denilerek Türk’ün gözünden düşürülmek istenen Sultan Abdülhamid Han işte o zor ve çetrefil dönemlerde nerede bir Türk ve nerede bir Müslüman topluluk varsa onları merkezin yani Osmanlı’nın evrensel siyasetinde bir kaldıraç olarak değerlendiriyordu.
Rahmetli Atatürk de aynı çizgiyi izledi, ne demek istediğimizin anlaşılabilmesi için Hatay’ın Türkiye’ye katılışına bakmak yeter de artar bile.
Bugün ise durum tam tersine dönmüş, Irak’tan Yunanistan ve Çin’e kadar nerede bir Türk varsa, “Rehin Türk” durumuna düşürülmüş, Ankara’yı hakim devletin stratejisine boyun eğdirmek için şantaj aracı konumuna düşürülmüşlerdir.
Bu niye böyle olmuştur derseniz, cevabımız, Sultan Abdülhamid Han ve Atatürk Türkiye sınırları dışındaki Müslüman ve Türklere, “Kimliğinizi koruyun” şuuru verirken, mevcutlar, “İçinde yaşadığınız ülkenin dilini, kültürünü öğrenin, asimile olun” aklı vermeye başlamışlardır da, ondan böyle olmuştur, şeklinde olur.
Bir tuhaflık da şudur.
Başka ülke sınırları içersinde yaşayan Türklere, yaşadığınız ülkenin dilini öğrenin, kültürünü kültürünüz bilin, aklı veren mevcutlar, Türkiye içindeki farklı her renk ve kokuya, aman dilinize, dininize, kültürünüze sahip çıkın, demekte ve bu yönde yasal değişiklikler yapmayı demokratlık ve çağdaşlık olarak pazarlamaktadırlar..
Konumuza dönecek olursak..
Türk katliamının yeniden nüksettiği Doğu Türkistan, II.Abdülhamit Han’ın başarılı siyaseti sebebiyle Türkiye’ye tabi olma kararı aldı.
O günden beni Çin Doğu Türkistan’a savaş açtı ve nihayet 1956’da, bu kadim Türk yurdunu işgal etti..
Peki sonra neler oldu?
Nasipse onları da sizlerle Pazar günkü yazımızda paylaşırız.