Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Sadi SOMUNCUOĞLU
Sadi SOMUNCUOĞLU

Türk'le alıp veremediğiniz ne?

Herhalde Haçlıları kastetmiyoruz. Biliyoruz ki, Türk ve Müslüman’la bin yıldır meseleleri var. Sorunun muhatabı düşmanlığı kin haline getiren, Haçlı artığı Rum, Ermeni, bölücü terörist, Barzani ve Talabani saldırganları da değil. O halde kim?
Belli değil mi? İçimizdekiler. Bunlar en az bin yıldır Türk’ün ekmeğini yer, suyunu içer, engin merhametine sığınır, her makamına oturur, yine de ihanetten vazgeçmez. Haçlılar beyinlerini yıkamıştır.
Geçenlerde bir “sır faş” edilmiş. Güya Turgut Özal, “ Türkiye’nin adı Anadolu” olarak değiştirilse daha iyi olmaz mı demiş. Düne kadar Türk yerine Türkiyeli desek daha iyi olmaz mı diyorlardı. Demek ki o çözüm (!) de değerini kaybetmiş. Çünkü Türkiyeli, Türk ülkesinde oturan demektir. Türk’ten yine kurtulmuş olmuyorlar. Meseleyi kökten halletmek için, en iyisi bu ülkenin adını “Anadolu” yapalım demişler.
Yani, Hıristiyan Roma’nın verdiği “Anatolia” dan gelen ad, Türk’ten daha makbul sayılıyor. Zaten Haçlılar İstanbul’a “Konstantinopolis”, Türkiye’ye “Anatolia” demiyorlar mı? Bu isimlendirme; çeşitli iç ve dış teşviklerle turizm, tarih, nostalji gibi gerekçelerle, birçok film, şirket, firma, mal, mamul ve yer adı olarak kullanılmıyor mu? Haçlıların “Şark siyaseti” dedikleri, Hıristiyan medeniyetinin yoğrulduğu beşik “Anatolia” dan Türkleri çıkarmanın adı değil mi? Sanki bu toprakları kendileri işgal etmemiş, Türkler daha uzun zaman kalmamış, büyük bir medeniyet kurmamışlar gibi.

* * *

Beyinleri öylesine esir alınmış ki, emperyalistleri dost sayabiliyorlar. Bu zihniyeti anlatan şöyle bir beyanları var. “Ankara’nın zulmünden, Brüksel’in şefaatine sığınmak” diye. Türk’ten kurtulmak için “Brüksel’in kucağına oturacak”, İslam’ı da alet ederek, ülkemizi çok etnikli, çok parçalı bir rejime sürükleyip, emperyalistlere yem yapacaklar. Devletimizin yıkılıp, vatanımızın İngiliz işgali altına girmesini, daha hayırlı görmenin başka bir izahı olabilir mi?
Bu yolda çok yönlü çalışıyorlar. Masum zihinleri ele geçirmek için, derin felsefi(!) analizler yapıyorlar. Diyorlar ki, Türk derseniz “ırkçılık” yapmış olursunuz. Aman haa. Bu insanlık suçu sayılır. Ermeni, Rus, Yunan, Fransız, Alman, Yahudi, İngiliz, Çin. Hint ne söylersen söyle “ırkçılık” olmaz. Hatta etnik şovenizm ve taassupla, ki buna köken, ırk da denmelidir, hepsinin adını sabahtan akşama kadar tekrarlayabilirsiniz, bu da ırkçılık sayılmaz. Yeter ki, Türk veya Türk milleti demeyin.
İyi de “etnisite, ırk” milletleşememiş topluluklara denir. Sayıca yeterli bir topluluk, sosyal ve kültürel kurumlarını inşa edince, “millet” olur. Bu olgudan sonra, artık köken ve ırk gibi alt dönemlere ait kavramlar ve konumlar önemini yitirir. Çünkü sosyal gelişmenin son safhasına ulaşılmıştır, temel değerlere dayalı ve bütün toplumu temsil eden, kültürel ve siyasi bir şahsiyetleşme hasıl olmuştur.
Sosyoloji bilimi böyle söylüyor, ama içimizdekiler bilime bakmazlar. Onlar tedavi kabul etmez şekilde Türk’e karşıdırlar. Hep oyun peşindedirler. Bazı örnekler verelim: AKP’nin bir bileni, Korkut Özal şöyle diyor: (21 Nisan 2003 Milliyet Gazetesi)
“AKP kurulurken onlara İslam kartından vazgeçin dedim... Zaten Avrupa ile birleştiniz mi, üniter devlet filan hepsi geride kalır... TC’nin kuruluşunda bir sorun yok. Ama sonradan Türk kavramı, 40’tan fazla alt kimlik arasındaki bir ırkı tanımlamak için kullanıldı.”
Ulusal kanaldaki sohbetinde ise; “Her sokağa bir kilise açılıyor, misyonerliğin serbest bırakılması isteniyor, Rum Patriği Bartholomeos kendini ekümenik ilan ediyor, bunlar Lozan Antlaşması’na aykırı değil mi?” sorusuna. “Gerçekler değişebilir, çivi ile çakılmamıştır. O zamanki statü farklı olabilir. Ama şimdi durum değişmiştir” cevabını veriyor.
Hani siz Müslümanlık davası güdüyordunuz? Ne oldu da Hıristiyanlığın hizmetine girmişçesine fetvalar veriyorsunuz?
Bunlar milletin, ırk olmadığını bilirler. Türk milleti kavramının ırkı, kökeni ne olursa olsun, herkesi kavradığını, eşit ve şerefli saydığını yaşayarak görürler. Dünyada ırkçı olmayan belki yegâne millet olduğumuzu, kültürümüzün ve inancımızın insanı aziz saydığını, ayrımcılığı reddettiğinin şahididirler. Irkçılığın Batı hastalığı olduğunu da bizden iyi bilirler.
Bilirler de dertleri başka...

Yazarın Diğer Yazıları