Türkiye'yi yöneten ciddiyetsizlik!
Anayasa Mahkemesi “Yargıya yönelik saldırılar karşısında yetkili ve sorumluların hareketsiz kalması düşündürücüdür” diye açıklama yapıyor. Bunun üzerine Adalet Bakanlığı AB’ye uyum için yapılan düzenlemeleri hatırlatarak “Bakanın savcılara talimat verme yetkisi yoktur” cevabını veriyor.
Anayasa Mahkemesi’ni “yetki gaspı” , “Anayasa’nın ihlali”, “hukuk darbesi”, “cübbeli darbe” yapmakla itham edenler, hakarete varan söylem içinde olanların tamamı iktidar yanlısı kişilerdir. Bu konuda soğukkanlı olmayı, sağduyu ile hareket etmeyi, mahkeme kararlarına saygılı olmayı sağlayacak olan da hükümettir.
Adalet Bakanlığı bunu “Bakanın savcılara talimat verme yetkisi yoktur” diyerek geçiştirmektedir. Sanki birileri “savcılara talimat veriniz!” demiş de onun için bakanlık bu tür bir açıklama yapıyor. Hükümet, bu tutumuyla adeta yandaşlarına Anayasa Mahkemesi’ne yönelik olarak “iftira, itham ve isnatlarınıza devam ediniz!” demiş olmaktadır.
Ergenekon adını çeteye nasıl verirsiniz?
MHP Ankara Milletvekili Tuğrul Türkeş, “Bakan Atalay’a” Milletimiz için böylesine kutsal bir ismin çete operasyonu çerçevesinde basit, alaycı, küçük düşürücü tarzda kullanılması doğru mu? Bu ismi hangi birim verdi? “sorusuna İçişleri Bakanı Atalay ” Ergenekon ismini polis vermedi. İsim yerine kodlamaya geçiyoruz” diye cevap veriyor.
Kendisini Türk hisseden herkesi rencide eden “Ergenekon Çetesi” tabirini bu operasyona kimin verdiği sorusuna verilen cevap işte budur. Ergenekon kavramına saldıran bir nitelemeyi üstünkörü, duyarlılıktan yoksun ve basit bir açıklamayla geçiştirmek ibretlik ve ciddi olmayan bir tutumdur.
Dinlemeyi önlemek imkânsızmış!
Günümüzün iktidarı sorumluluklarından, onları ihale etmek suretiyle kurtulmaya çalışmaktadır. Ulaştırma Bakanı’nın telekulakla ilgili sözlerinde bunu görmek mümkündür. Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, bir konuşmasında telefon dinlemelerini önlemenin mümkün olmadığını belirterek şunları söylüyor: “Herhangi bir yasal olmayan, yanlış işi olmayan kimse de dinlemeden asla ve asla endişe etmesin. Dinlemeyi önlemenin imkânı dünyada yok. İki kişi konuşuyor. Üçüncü kişi kulak verir dinler, ne diyeceksiniz. Dinlediğini de gider başka yere söyler”.
Kişinin temel hak ve hürriyetlerinin özüne dokunmayı engellemekle görevli olanlar, teknolojik zaruretten dolayı bunu “mümkün değil” diyerek kenara çekiliyorlar. Bir de yol gösteriyor Sayın Bakan “yasal olmayan, yanlış işi olmayan endişe etmesin”. Bu sözün mefhulu muhalifi de “hepinizi dinliyoruz, yasal olanları, yanlış işi olmayanları ayıklıyor diğerlerinin üzerine gidiyoruz” anlamına geliyor.
Vergi mahremiyeti!
CHP Ankara Milletvekili Osman Kaptan, TBMM Başkanlığı’na verdiği önergede, Maliye Bakanlığı Gelirler Kontrolörleri tarafından 1971-2001 yıllarına ilişkin düzenlenen raporda, Citibank’ın Türkiye’deki portföy işletmeciliği faaliyetlerinden elde ettiği kazançlar hakkında, “istisna hükümleri uygulanmaması” gerektiği görüşüne varıldığını hatırlatır. Kaptan, “Bu raporlara karşın göreve başlamanızın hemen ardından 20 Aralık 2002’de tarafınızdan verilen olurla Citibank’ın tahakkuk eden vergi borcunun silinmiş olduğu doğru mudur” diye sorar. Maliye Bakanı, 3 milyarlık borcunu sildiği Citibank’ın sponsor olduğu bir dergi tarafından “Yılın Maliye Bakanı” seçildiği iddiasını içeren önergeyi ‘Vergi mahremiyeti’ var diye yanıtlamaz!
İçişleri Bakanı, Ergenekon’a çete vasfını polisin yüklemediğini söylüyor. Kimin yüklediğinden ise söz etmiyor. Ulaştırma Bakanı telekulak sorunu benim değil “teknolojinin sorunudur” demeye getiriyor. Maliye Bakanı Citibank’ın 3 milyar olan borcunu niçin sildiğini “vergi mahremiyeti” nedeniyle açıklayamam diyor. Zaten enflasyonun nedeni de petrol fiyatlarındaki artıştır. AKP’ye açılan dava da onların değil “google’ın davasıdır”.
Özelleştirme, satış ve ihale deyince yetkilerini diktatör gibi kullananlar, sıra sorumluluklarına gelince onları da ihale ediyorlar. Ülke yönetiminde tam bir ciddiyetsizlik egemendir. Bu ciddiyetsizlik bize Sakallı Celal’i yeniden hatırlattı. O şöyle demişti: “Meşrutiyeti ilan ettik olmadı. Cumhuriyet’i getirdik gene olmadı. Bir de ‘Ciddiyet’i denesek..