Türkiye'yi rehin alan adam ve TRT
Kimisinin “telgrafçı”, kimisinin “sahte haham” ve “sahtekâr”, kimisinin de “CIA/Mossad Ajanı” dediği bir adam nasıl olur da bir ülkenin gündemini kapatır. Nasıl olur da bu ülkenin medyası neredeyse 24 saat onunla yatar, onunla kalkar. Böyle bir adamın sekiz yıl önce kendisinin de -işkence altında alındığı için- kabul etmediği görüntülü iddiaları, ülkenin bütün medya kuruluşlarından nasıl olur da saatlerce gösterilir. Her sözü diğeriyle çelişen, aklı ve kafası karışık, garip bir adamın söylemleri nasıl olur da bu kadar çok itibar görür? Bu ülkenin istihbarat ve analitik aklı bu kadar kıt mıdır? Televizyonların bu adamın iftira/isnat/ithamlarını saatlerce göstermesinin mantığı var mıdır? Adam bütün Türkiye’yle resmen dalga geçiyor ve bu ülkenin etkili/yetkilileri bunun farkında değillermiş gibi davranıyor.
Diğer yandan bu zat resmen ve açıkça her şeyi “intikam” için yaptığını söylüyor. “James Bond’dan daha iyi ajan” olduğunu iddia ediyor. Bazen isim vererek tehdit ediyor, bazen de siyasi parti liderlerine imalı isnatlarda bulunarak iftira ediyor. Ne gariptir ki bu adam bunları TRT’nin, yani devletin televizyonundan yapıyor.
Çok açıktır ki, birileri bu adamı kullanarak gerçekle yalanı, olanla olması lazım geleni, hayalle hakikati karıştırıp 70 milyona resmen servis yaptırıyor. Sahte hahama birileri de çanak tutuyor. İnanılmaz şeyler söylettiriyor ve inanılmaz sayıda müşteri bulması sağlanıyor.
Aslında kurumlarını, kavramlarını ve değerlerini tartışmaya açan Türkiye gibi bir ülkede bunca olanı biteni çok da anormal görmemek gerekir. Ancak bu olayda şaşılması gereken şey onun anlattıkları değil anlattıklarına TRT gibi resmi kuruluşların dahi itibar etmesidir. İnsanların bir zamanlar Kaynana Semra Hanım’a, Avrupa Birliği’nden daha çok itibar gösterdiğini bilenler bile bu durumu yadırgamışlardır.
Kamuya değil hahama destek!
Semra Hanım’ı izleyenler halktı. Hahamı izleyen, gözleyen ve her söylediğini kayıt altına alan ise devletin bizzat kendisidir. Ona itibar edenler Türkiye’nin etkili ve yetkili insanlarıdır. Devletin televizyonunda koca koca adamlar oturmuş onu can kulağıyla dinliyor. Programın sunucusu da ona sayısız defa “Sayın” diyerek büyük nezaket gösteriyor. Adamı küstürmemeye, kırmamaya özel önem veriliyor. Adam 70 milyonun gözlerinin içine baka baka yerine göre dalgasını geçiyor, yerine göre tehdit ediyor ve yerine göre de hedef gösteriyor. Söylediklerinin içinde manipülasyon, ajitasyon ve provokasyon ne ararsanız var.
Herhalde devlet televizyonu birileri, devletle dalga geçsin ya da alay etsin diye kurulmadı. TRT sözümona kamu hizmeti (!) yapmaktadır. Kanada’daki hahamın zırvalarının saatlerce TRT ekranlarından yansıtılması da bu hizmetin yansıması olsa gerek. Böylece söylendiğine göre TRT’nin muhabirleri “devlet memuru” olmaktan çıkmış “gazeteci” olmuşlar!
Son zamanlarda TRT hiçbir dönemde olmadığı kadar -iktidar parti milletvekillerinin eşleri dahil- bilumum yandaş medyaya ve iktidar yandaşlarına program yaptıran bir kurum haline gelmiştir. Nerdeyse iktidara övgü muhalefete sövgü TRT’nin haber ve tartışma programlarında aradığı tek ölçüt haline gelmiştir. TRT ekranı adeta “körler sağırlar, birbirini ağırlar” türü tek yanlı neoliberal kişiler tarafından işgal edilmiştir. Milli devlet, ulusal çıkar ve misak-ı milli TRT ekranları için yasak kavramlardır.
Kanada’da yaşayan bu haham taslağının Türkiye’yi rehin almasına katkı sağlayan zihniyet böyle bir zihniyettir. Yapılanın habercilikle ya da profesyonelleşmeyle hiçbir ilgisi yoktur. TRT bilerek ya da bilmeyerek Türkiye’ye yönelik büyük bir psikolojik operasyona alet olmuştur.