Türkiye’yi germek!
Son bir ay içinde KPSS, YGS, YSK skandalları derken hem insanlar hem de sokaklar iyice gerildi.
YSK’nın BDP adayı bağımsızlar için aldığı iptal kararını bahane ederek sokağa dökülen terör örgütü yandaşları, başta Diyarbakır ve İstanbul olmak üzere sokakları savaş alanına çevirdiler.
Kırılıp dökülen cam ve çerçeve, kurulan barikatlar, yakılan banka, indirilip çiğnenen bayrak ve emniyet güçlerinin üzerine sürülen belediye araçları gündeme damgasını vurdu. Sonuçta bir yurttaş da bu gösterilerde can verdi.
Manzara ürperti vericiydi. İktidar adeta sokakları cehenneme çeviren PKK/BDP milislerinin terörünü izlemekle yetindi. Başbakan uzun zaman konuşmadı. Süreci yalnızca izlemekle yetindi.
YGS’deki “şifre” iddiaları, kafa karıştıran açıklamalar ve süren tahkikat sürecinden etkilenen gençlerin protesto hareketleri üzerine ise Başbakan Erdoğan şunları söyledi: “Taksim’de bin kişiyi, iki bin kişiyi yürütmek, iki bin genci yürütmek problem değil. Onlar YGS sınavının karşısında tavır ortaya koyduklarını açıklarken, biz de kalkarız onların karşısına 5 bin, 10 bin tane genci koyarız. Ama biz bu ülkede gerilimden yana değiliz”.
Başbakan Erdoğan’ın bu sözleri tam da Tahrir Meydanı’nda toplanan halkın üstüne develer sırtında kendi yandaşlarını süren Hüsnü Mübarek rejimini hatırlattı. Mübarek’in adamları Tahrir Meydanı’na bir süre hakim olabilmişlerdi. Ancak bu durum Mübarek rejiminin gitmesine engel olamamıştı.
Sokaklarda gösteri ve yürüyüş yapanların karşısına karşıt görüşte olan insanları çıkarmak -hele hele kendine bağlı milisleri çıkarmak- demokratiklik iddiasında olan bir iktidarın yapacağı bir şey değildir. Gerilimden yana olmayan bir yönetimin yapacağı bir iş hiç değildir. Devlet adına güç kullanma meşru güvenlik güçleri vasıtasıyla yapılır. Demokratik devlet, göstericilerin yöntemi ya da jargonlarını taklit eden devlet değildir. Devlet adamları ise yalnız icraatlarıyla değil aynı zamanda söylemleriyle de hukuk ve yasalar çerçevesinde konuşmak ve hareket etmek zorundadır.
Başbakan’ın muhalefete gözdağı veren, açıkça sindirme amaçlı söylemlerine karşı MHP lideri Devlet Bahçeli “Madem 10 bin kişilik milis gücün var. Senin 10.000 gencine biz 1.000 bozkurt çıkartırız Taksim’den Kasımpaşa’ya kadar arkana bakmadan kaçarsın” diye cevap verdi.
Başbakan Erdoğan MHP liderinin eleştirisi karşısında sözlerine açıklama getirdi: “İllegal örgütlerin gençlerimizi aldatarak yürütmesi karşısında ’gerekirse biz de Taksim’de, Galatasaray’da beş bin, on bin genç yürütürüz’ diyorsak, bunun sebebi sadece bu illegal örgütlere karşıdır. Bunun sebebi bir kavga için değil” diye cevapladı. Ardından da Başbakan Erdoğan’ın hakaret içeren sözleri geldi: “Sayın Bahçeli sen bozkurtlarla mı dolaşıyorsun? Bozkurtların sana hayırlı olsun. Ben bozkurtla dolaşmıyorum. Ben eşref-i mahlûk olan insanlarla dolaşıyorum” dedi.
Bunun üzerine de MHP lideri, Erdoğan’ın “Arkadaşlarıma hayvan imasında bulunarak alçak ve rezil bir ifade kullanmıştır. Eşrefi mahlûkla bizi küçümseyici ve hakaret dolu ifadelerle saldırmıştır. Evet ben bir bozkurt olarak elbette bozkurtlarla dolaşıyorum. Ama senin etrafında eşrefi mahlûkat olarak gördüklerin aslında esfeli safilindir. Sen onları iyi bilirsin” diye cevapladı.
Başbakan Erdoğan, bir süre önce de kendi görüşlerinden yana taraf olmayanların “bertaraf” olacağını, Anayasa değişikliğine iktidarın istediği şekilde oy vermeyenlerin ise “darbeci” olarak niteleneceğini ima etmişti. Bugünlerde ise söylemlerini daha da ileri taşıyarak kendi yanında saf tutmayanların insanlığını tartışmaya açmıştır.
Umulur ki gerilimden beslenen AKP siyaseti, Bahçeli’nin verdiği cevaplardan gerekli dersi çıkartır ve ülkeyi daha fazla gerecek siyasi söylem ve tartışma konuları açmaz!