Türkiye'yi boğan sorular!..
Aşağıdaki soruda derin bir paradoks da var...
Çelişki bile kendi içinde kavga ediyor o soruda...
Ve bu soruya yaşamsal yanıtlar verebilecek bir sosyo-ekonomik ve sosyo-politik mekanizma da ne tuhaf ki devreye giremiyor!..
İşte o, asıl soru;
"AKP niçin iktidarda" şeklinde değil, "nasıl olur da halen iktidarda" diye irdelenmelidir aslında?..
Evet; Türkiye'de siyasal bilimciler, sosyologlar, muhalefet ve sivil toplum örgütleri bu soruya anlamlı, gerçekçi yanıtlar bulamadıkları sürece, AKP'nin 18 yıldır, Türkiye gibi buhranlar kuyusuna dönüşen bir ülkede, "halen nasıl oluyor da ayakta" durabildiği meselesi kafa yormaya devam edecek...
İşte bu soruya yanıt olabilecek bir toplumsal refleksin de olmadığı ortadayken, ne demek lazımdır karanlık gidişata?..
İşsizliğe, açlığa ve sefalete mahkum olan milyonlarca insan, bu çıkmazı da "kader" sayarak boyun mu eğiyor acaba?..
O halde nasıl yani; kendi kendine işkence eden bir topluluk da mı yaşıyor bu ülkede?..
Size çok sert bir tanımlama gibi gelebilir bu satırlar ama, perde gerisini deştikçe, bu saptamanın üzerine gidilmesi gerektiğini siz de anlayacak ve AKP'nin, 18 yıldır büyüyen sosyo-ekonomik bir bataklığın ortasında "nasıl oluyor da halen iktidarda" durabildiği sorusunu binlerce kez kendi kendinize sormak zorunda kalacaksınız...
İcra, iflas, kader!..
Ne tuhaf ki; anketler halen AKP'yi yüzde 34-38 bandında gösterirken, Türkiye'nin sosyo ekonomik gidişatı 2019'dan bu yana yükselen çığlıklarla alarm vermeye devam ediyor...
Örneğin; muhalefetin 2019'da hazırladığı bir rapora göre, icra dairelerinde 20 milyon 662 bin dosya biriktiğini, bankaların, borçlarını ödeyemediği için "kara liste"ye aldığı kişi sayısının ise 3 milyon 763 bine yükseldiğini, bu tablonun 2020'de yüzde 20 artarak daha da vahim hale geldiğini geçen yıl bu köşede anlatmıştık...
Yine geçen yılın Mart ayında basına yansıyan bir habere göre, 27 Aralık 2019 ile 21 Şubat 2020 döneminde vatandaşın bankalara ve finans şirketlerine olan tüketici kredisi ve kredi kartı borçlarının 26.3 milyar lira daha artarak, 616.7 milyar liraya dayandığına da dikkat çekmiştik... Takibe alınan kredi ve kart borcunun ise 491 milyon artarak 21.2 milyar liraya ulaştığını 15 Haziran 2020 günü bu köşede aktarmıştık...
Ve tabi ki, Yeniçağ'ın 13 Haziran 2020 günkü manşetinde, "32 milyon vatandaşın 663 milyar lira kredi borcu var" başlığını da bir kez daha anımsatmış olalım...
Yukarıdaki saptamalar 2019/2020 tarihleri arasındaki derin çıkmazı anlattığına göre, döviz çalkantılarının ve piyasadaki fahiş ticaret anlayışının sonuçlarıyla, 2021'de ekonominin hangi uçuruma yöneleceğini varın siz tahmin edin...
Peki; son 2 yılda icra- iflas, kredi batakları, işsizlik- geçim sıkıntısı ve Corona salgını ile birlikte piyasa vurguncularının dayattığı zam ahlaksızlığı Türkiye'yi sosyo ekonomik açıdan nerelere götürüyor?..
Sefalet, intihar, zindan!..
AKP iktidarının bir türlü sonuçlanmayan "milli uçak, milli helikopter" ve "milli otomobil" propagandasının ardından, geçen haftalarda gündeme getirdiği uzaya astronot ve gemi gönderme iddiası ülkeyi boş yere meşgul ederken, bir yandan artan terör operasyonlarının kaygısı, diğer yandan da berbat bir ekonomik gidişata karşın, Türkiye'nin sosyal sorunlarının nasıl bir çelişki yumağına döndüğünü gösteren haberler gazetelere manşet olmaya devam ediyor...
Örneğin; Türk-İş'in Şubat ayı yoksulluk ve geçim sıkıntısına ilişkin araştırmasının sonuçlarına göre, dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 2719 liraya, yoksulluk sınırı ise 8856 liraya yükselmiş...
Bu arada, salgın nedeniyle işsiz kalarak eve kapanan yurttaşların bankalardaki tasarrufları da 14 milyar lira civarında azalmış...
Peki; giderek büyüyen ekonomik buhran nasıl bir sosyal bunalım manzarası çıkartıyor ortaya?..
Önceki gün yayımlanan iki haber başlığı bu soruya kahredici yanıtlar vermeye yetiyor;
İşte resmi rakamlar da gösteriyor ki, 2017-2019 dönemi arasında Türkiye'de intiharlar yüzde 38 artarak, canına kıyanların sayısı 10 bine yaklaşmış...
Bu arada TÜİK verilerine göre de, sayıları 375'e ulaşan cezaevlerindeki yatak kapasitesi 2020 yılı sonu itibarıyla 300 bine dayanmış... Üstelik yeni cezaevlerinin inşaatı da devam ediyor...
Türkiye, Lesoto, Amerika...
Evet; tüm bunlar size şaşırtıcı gelmeyebilir...
Ancak şaşırtıcı olan soruyu zaten yazının başında sormuştuk...
Yani; tüm bu vahim tabloya rağmen "AKP niçin iktidarda" diye soranların, aslında "AKP halen nasıl oluyor da iktidarda" sorusunu binlerce kez sormasının, muhalefetin, sosyal ve siyasal bilimcilerin de en kısa zamanda bu soruya kafa yorarak çözüm bulmasının zamanı geldi de geçmiyor mu?..
Siz bu soruyu düşünmeye başlarken, Afrika- Amerika hattında, Türkiye'deki ekonomik çelişkiyi ve devletin duyarsızlığını da gösteren iki haberle yazıyı noktalayalım:
AKP; bırakın ülkemizi, dünya nüfusunun belki de yüzde 90'ının adını bile duymadığı Lesoto adlı bir Afrika ülkesi ile ticaret anlaşması imzalamış!..
Bu arada, memleketimiz halen, "lokantalar- kafeteryalar açılacak mı, devlet esnafa niçin yardım etmiyor" sorusuyla boğuşurken,
ABD'de koronavirüs mücadelesi için kullanılacak 1.9 trilyon dolarlık ikinci yardım paketi, Temsilciler Meclisi'nden onay almış... Amerika, belirli gelirin altındaki vatandaşlarına önümüzdeki günlerde 1400'er dolar daha dağıtacakmış...