Türkiye'yi boğan asimetrik ortaklar
Cumhurbaşkanı Erdoğan "Rejim, Soçi Mutabakatı'ndaki sınırlara çekilmezse Şubat bitmeden bu işi yaparız" demiş ve eklemişti: Eğer gözlem noktalarımıza saldırı olursa sadece İdlib'te değil tüm Suriye'de rejimi vururuz.
Erdoğan'ın çıkışlarına rağmen Suriye ordusu değil çekilmek aksine ilerledi, Halep-Şam M5 karayolunu tamamen kontrol altına aldı, hem de Türk gözlem noktalarını kuşatarak.
Yerel medyaya göre, dün sabah Şeyh Akil tepesindeki 3 nolu gözlem noktasının da kuşatılmasıyla 12 gözlem noktasından 7'si kuşatılmış oldu. Suriye ordusunun 2 ve 1 nolu gözlem noktalarını da kuşatıp Türk sınırına doğru ilerleyerek Cilvegözü sınır kapısının karşısındaki Suriye sınır kapsını kontrol altına almak, böylece İdlib ile Afrin geçişini kapatarak TSK ve ÖSO'nun, hatta sığınmacıların bu geçişi kullanmasını engellemek istediği anlaşılıyor.
Bu da göçün Türk sınırından içeri girmesine yönelik baskıyı artırması demek.
Eğer Suriye ordusu bu hızla ilerlemeye devam ederse, bırakın gözlem noktalarını son 2-3 haftada İdlib'e sokulan sayılarının 7 bine ulaştığı iddia edilen tüm TSK unsurlarını kuşatma altına alacak.
Suriye'nin elde ettiği ilerleme ivmesinin temel nedeni, Suriye ordusuna karşı mücadele eden silahlı/terörist grupların artık direnme gücünü kaybetmesi. Bu durum Suriye'nin ateşkes seçeneğini bile gözardı etmesine yol açabilir.
Hal böyleyken ve hava sahasının kontrolünün sende olmadığı, Rusya'dan izinsiz helikopter uçak uçuramadığın böyle dar bir alana bu kadar askeri güç yığmanın bir askeri stratejisinin olamaz. Çünkü nihai hedefi açıklayan bir siyasi hedef yok.
Diğer taraftan M4 kuzeyine yığılmış bu birliklerin Suriye ordusu için çok kolay hedef olduğunu da hatırlatalım.
Erdoğan'ın Rusya'ya yönelik suçlamaları sadece Suriye ile sınırlı olmadığı gibi çok aleni ve sert. Diyor ki; Libya'daki savaşı Rusya en üst düzeyde yönetiyor, Bakan seviyesinde Libya'daki silahlı grup Wagner'in yöneticileriyle görüşüyorlar… Rejimin yanında Rusya'da sivillere karşı saldırılar yapıyor… Rusya'nın kendi halkına düşman bir rejime toprak kazandırma çabası, suni solunumla onun ömrünü uzatma gayretinden başka bir şey değildir. Bir süre sonra suni solunum da işe yaramayacak, rejim tümüyle bir celsede inşallah cesede dönüşecektir.
Yine yerel medya haberlerine göre, TSK ve ÖSO'nün Tel Rıfat ile Fırat doğusundaki Ayn İsa mevkiinde rejimle kısa süreli karşılıklı çatışmaları söz konusu. Yani tüm Suriye kuzeyi Türkiye-Rusya arasında sıcak hatta dönüşüyor.
Lavrov Türkiye ile her konuda anlaşamayız diyor, doğru da diyor ama görünen o ki Suriye ve Libya, hatta Ukrayna konusunda hiçbir ortak nokta yok.
Putin, Rus Bakan ve büyükelçilerden gelen açıklamalara bakılırsa "Wagner Rus devletini temsil etmiyor, Hafter terörist değil aksine artık BM'nin muhatap aldığı yasal bir aktör, Türkiye Soçi mutabakatındaki sorumluluklarını yerine getirmedi, Türk gözlem noktaları görev yapamıyor fonksiyonlarını yitirdi (tahliye edilsin demek istiyorlar), İdlib mutabakatı başlangıçta 6 ay olmak üzere geçici süreyle sınırlıydı Türkiye burada belirlenen sınır ve noktaları daimi hale getirmeye çalışıyor, Soçi mutabakatına aykırı şekilde aşırı askeri güç ve silahı İdlib'e soktu, Suriye ordusunun M5 ve diğer alanları kontrol altına almasını tebrik ediyorlar (yani geriye çekilmeyecek diyorlar), Türkiye İdlib'te teröristlere destek sağlıyor ve Suriye helikopterlerini düşüren MANPAD'leri teröristlere ABD/Türkiye verdi (Kremlin kontrolündeki veya yandaşı medya haberlerine göre)vs.
Son iddia kritik ve çok tehlikeli gelişmelere yol açabilir. 4 gün içinde 2 Suriye helikopterlerinin düşürülmesi sonrası bir Rus helikopteri/uçağının düşürülmesi ve çatışma alanlarında "oyun değiştirici araç olarak kabul MANPAD'leri bu silahlı o gruplara kim verdi" sorusunun cevabı Türk-Rus ilişkilerine büyük darbe vurur.
2015 uçak düşürme krizinden ders alan Putin ve Erdoğan enerji, ekonomik ve ticari ilişkileri belki bu sefer hemen koparmayacaklardır ama her alanda Rusya lehinde olan Türk-Rus asimetrik ortaklığı Türkiye'yi Irak, Libya, Suriye, Akdeniz, Karadeniz harekat alanında askeri-politik olarak nefessiz ve hareketsiz bırakacak, boğacaktır.
Bunun emareleri de görülmektedir. Diğer taraftan ABD ile ortaklık/müttefikliğin de stratejik değil Türkiye aleyhinde asimetrik ortaklık olduğunu söyleyelim. Bunun sonuçları da Rusya ile olandan farklı gerçekleşmiyor. Öyle ki bu asimetrik ortaklık 2015'de Suriye'deki ABD-Türkiye ortaklık iklimine dönüştü. Yerel güçlerin yanında Türkiye de kullanılarak Esad'ın düşürülmesi.
Türkiye, İdlib'e aşırı askeri yığınakla kendine alan açıp hareket serbestisi ve inisiyatif elde etmeye çalışıyor ama bir çukurda bocalamaktan ileri gidemiyor.
ABD ise bu hamlenin İdlib'ten başlayacak şekilde Afrin ve Fırat Kalkanı bölgesine yayılan bir Türkiye-Suriye çatışmasına dönüşmesini dört gözle beklemektedir.
Türkiye ile asimetrik ortaklıklarındaki üstünlükleriyle bazen ABD, Rusya'ya, bazen Rusya ABD'ye adeta pas atarak Türkiye'nin enerjisini tüketmesini izliyorlar.
Bakın burası çok stratejik! Biz de bazen Trump bazen Putin'in lafla haklılığımızı teyit etmeleriyle avunuyoruz.