Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ
Özcan YENİÇERİ

Türkiye’ye verilen mesaj

Medeniyetler arası çatışma, Soros evrimleri, Kadife devrimleri, Irak/Afganistan işgalleri ve Arap Baharı “küreselleşmenin ozon deliği”nin tamir edilmesine yöneliktir.
Büyük Orta Doğu Projesi ise demokratikleştirme, modernleştirme ve liberalleştirme araçlarıyla aynı amacın başarılmasına yöneliktir. İslam medeniyetinin iç çelişkilerini (baskıcı rejimler, etnik ve mezhep farklılıkları) kullanarak medeniyet içi çatışma çıkartmanın amacı da budur.
Bölgede yaşanan terör, halk ayaklanması ve çatışmalar Türkiye’nin de içinde bulunduğu dünyanın yeni denge arayışlarıdır.
Zira ortada SSCB’nin bıraktığı büyük bir boşluk vardır ve bu boşluk yeni bölgesel ve küresel güç odakları tarafından doldurulmaya çalışılmaktadır.
Büyük Orta Doğu Bölgesinde yaşananlar da soğuk savaş sonrası dünyanın yeni denge arayışlarıdır.
Türkiye’de yaşananları da bu dönüşme ve dönüştürme sürecinde ayrıştırarak açıklamak mümkün değildir.
Hatırlanacağı üzere, SSCB’nin çözülmesinin ardından Türkiye’nin “Adriyatik’ten Çin Denizine kadar Türk Dünyası” retoriği küresel güçleri ileri düzeyde rahatsız etmişti. Küresel odaklar bu konuda gerekli tedbirleri almış ve Türkiye’nin Avrasya coğrafyasındaki etkinliğini minimize etmişlerdir.
Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun Türkiye’nin “Yeni Orta Doğu’nun şekillenmesinde söz sahibi olacağı” anlamına gelen sözleri, İsrail merkezli küresel odakları ciddi biçimde rahatsız etmişti. Başbakan Erdoğan’ın Türkiye’nin küresel aktör olduğu yolundaki söylem ve tavırları ise durumu daha da nazik bir konuma taşımıştır. AKP iktidarıyla birlikte “eksen kayması” ve “Yeni Osmanlıcılık” iddiaları bölge üzerinde emelleri olanların Türkiye’yi yeniden projektör altına almalarına neden olmuştur.
Türkiye artık eski Türkiye değil, oyun kurucu rolündeyiz söylemleri, bölgede tek aktör devletiz böbürlenmeleri, oyunu oynayan değil, planlayan, hayata geçiren ve hatta oynatan ülkeyiz martavalları birilerini harekete geçirmek için yetmiştir.
Türkiye, herkese ve her kesime karşı sırtını ABD’ye dayamış ve gerisini kadere terk etmiştir.
Ancak Türkiye’nin, söylem, tutum ve eylemleriyle bölgede küçük ABD rolü oynamaya başladığını alenen ortaya koyması Rusya, Çin ve İran’ı ciddi biçimde kaygılandırmıştır.
Türkiye İran ile “nükleer barış” ortaklığından füze kalkanı kavgasına tutuşması, Suriye ile sınırları kaldırmaktan rejim mücadelesine yönelmesi, Irak ile de mezhep temelli ayrışmaya kalkışması sıfıra yakın sorunlu komşularıyla gerilimlerini zirveye taşımıştır.
Komşularıyla “sıfır sorun” idealindeki Türkiye kısa bir süre içinde bütün komşularıyla köprüleri atan Türkiye’ye dönüşmüştür.
Türkiye, belirli bir zaman diliminde yaşadığı bazı olayların perde arkasını ve kendisine verilen mesajı almamaya adeta inat etmiştir.
Türkiye, kendisine terör ihraç eden Kuzey Irak’taki kamplara operasyon için ABD’den izin alamazken ya da çok sınırlı izin alabilirken ABD ile birlikte Libya’da niçin işbirliği yaptığını kimse sorgulamamaktadır.
Diğer yandan Ege’de Muavenet zırhlısının vurulması, Süleymaniye’de Türk askerlerinin başına çuval geçirilmesi, Mavi Marmara gemisine düzenlenen operasyon ve nihayet Akdeniz’de Türk uçağının Suriye tarafından düşürülmesi, Türkiye’ye yönelik verilmiş güçlü mesajlardır. Bu olgular hem rastlantısal hem de birbirlerinden bağımsız değildir.
Türkiye’yi yöneten iktidarlar bu mesajları hiçbir zaman özüne uygun biçimde almamışlardır.
Ayrıca PKK terör örgütünün her istediği zaman Türkiye’nin sınırlarını geçerek karakollara saldırması da özünde aynı mesajı barındırmasına rağmen, bu mesajlar da Türkiye tarafından bir türlü amacına uygun olarak değerlendirilememiştir.
Türkiye’ye yönelik saldırıların amacı, Türkiye’yi Anadolu sınırları içine bloke etmek ve bölge üzerinde etkinlik kurmasını engellemektir. Türkiye’ye zayıf yanları ve zafiyetleri gösterilerek “durduğun yerde dur, sınırı aşma” deniliyor.
Kısacası bölge üzerinde kurulmuş olan dengeleri, Türkiye’nin değiştirmeye kalkışması halinde Türkiye’ye, çeşitli araçlar kullanılarak mesaj verilmektedir. Olgu bu olmasına karşın verilen mesaj iktidardakiler tarafından daha farklı algılanmaktadır.

Yazarın Diğer Yazıları