Türkiye'ye BM ve Obama kazığı!

Başbakan Erdoğan Şili’den Türkiye’ye doğru yola çıktığından beri dikkatleri partisinin gurup toplantısında yapacağı konuşmaya çekiyor, Türk ve dünya kamuoyuna “İsrail’e neler yapacağımızı göreceksiniz!” mesajı veriyordu.
İsrail uşaklarında bir paniktir başladı.
ABD taşeronu haline gelmiş olan BM’nin Genel Sekreteri grup öncesi Erdoğan’a ulaşıyor, elimizden geleni yapacağız lütfen radikal kararlar alarak meseleyi içinden çıkılmaz hale getirmeyin, ricalarında bulunuyordu.
Öyle tahmin ediyorum ki BM Genel Sekreteri’ni Erdoğan’la görüşmesi için görevlendiren dünya Yahudi lobisi ile her türlü kirli işlerinde İsrail’in arka çıkıcısı ve oturduğu koltuğu ABD’deki Yahudi lobisi ile ipotekli Obama idi: “Önce sen görüş, ağzını yokla, ardından ben arayacağım, tamam mı?”
Genel Sekreter görevini yaptı, görüşmeyi amirine(!) bildirdi, ardından Beyaz Saray Erdoğan’dan görüşme talebinde bulundu. Ancak iki ülke arasındaki saat farkı vardı ve Obama henüz Beyaz Saray’a gelmemişti. Erdoğan da 12’de yapacağı grup toplantısını bir saat öteleyerek 13’e aldı. Toplantının Obama görüşmesi için ertelendiğini perdelemek ve bu bir saatlik boşluğu değerlendirmek için de Başbakan, ilgili bakanlar, Genelkurmay İkinci Başkanı ve MİT Müsteşarı ile bir araya geldi. Yani iki gün önce Bülent Arınç’ın yaptığı toplantının aynısı bir kez daha tekrarlandı. Obama’nın akşam 8’de arayacağı haberi gelince, Erdoğan parti gurubuna geçti.
Özetle dün Yahudi Lobisi ve her ikisinin taşeronu haline gelmiş Birleşmiş Milletler Türkiye’nin dünyanın dengelerini değiştirebilecek “radikal” ve kendileri için “tehlikeli” bir kararlar manzumesine imza atmasını önlemek için bir hayli gayret gösterdiler. Çünkü Türkiye’nin haklı olduğunu, bu haklılığının dünya kamuoyunda karşılık bulabileceğini, bu karşılıkta, bir gece önce Birleşmiş Milletlerde çevirdikleri dolapların payının olacağını biliyor, bunun önüne geçmek istiyorlardı. Çünkü BM, Yahudi lobisi ve ABD, korsanlığı, katilliği, eşkıyalığı apaçık sırıtan İsrail’i bir kez daha kanatları altına almış, olağanüstü toplantıda Türk devleti ve insanlık vicdanı ne talep ettiyse tam tersi bir karara daha imza atmıştı.
Meselâ..
* Türkiye, İsrail’in özür dilemesi talebinde bulundu. Uluslararası sularda gemi basıp sivilleri katleden, yaralıların bileklerine bile kelepçe vuran bir devletten özür beklemekten daha normal ne olabilirdi. Gelin görün ki, BM’nin kararında böyle bir talep yoktu. Yani adeta, “Özür dileyecek ne yaptı ki” denilmek isteniyordu.
* Türkiye, yapılan eşkıyalığın uluslararası bir komisyon tarafından soruşturulması talebinde bulundu. Ama BM, “Gerek yok” dedi, “Biz soruşturmayı İsrail’in yapmasını istiyoruz ve İsrail’in tarafsız, hakça bir soruşturma yapacağına inanıyoruz” kararı alarak insanlık vicdanı ile adeta dalga geçti.
* Türkiye, BM’den Gazze’deki ablukanın kaldırılması yönünde bir ses duymak istedi. BM hiiç oralı olmadı. Adeta, “Gazze’dekiler ekmeği, suyu, oturacak bir evi, hastasına ilacı hak etmiyor” diyerek bir kez daha, “Bana ne Gazze halkından, benim için İsrail önemli, Yahudi lobisi önemli Obama’nın koltuğu önemli” tavrı takındı.
Pekiyi şimdi ne olacak?
Taç giyen baş akıllanır hesabı Erdoğan ABD ve BM’nin kazığını yemiş bir ülke başbakanı olarak, “Ne varsa bize bizden fayda var” gerçeğini görecek ve “İyi ki güçlü bir orduya sahibim, yoksa bunlar bizi çoktan ham yapıştı” diye içinden geçirecek..
İnşallah...

Yazarın Diğer Yazıları