Türkiye’nin yanında yer almak!
Suriye’nin Birleşmiş Milletler Temsilcisi Caferi, Akçakale’de Suriye tarafından atılan top mermisiyle hayatını kaybeden beş Türk yurttaşı için özür dilemediklerini söylüyor. Caferi, “Biz Türk hükümetinden bir yıl, sekiz ay boyunca Suriye’deki faaliyetleri için özür dilemelerini bekledik” diye de ilave ediyor.
Beş Türk yurttaşını katleden Suriye hükümeti “özür” dilemediği gibi, gerekirse vururuz diyor. Hem de Türkiye, sınır ötesine askeri harekat yapma tezkeresi çıkarmış iken bunu söylüyor. Nitekim top da kazara bir kez ateşlenmiş değildir.
Suriye daha önce de bir Türk savaş uçağını düşürmüştü ve yaptığı yanına kâr kalmıştı. Suriye hükümeti uçağı için kılını kıpırdatamayan bir Türkiye’nin üç-beş yurttaşı için Suriye’ye savaş açacak halinin olmadığı kanaatindedir.
Suriye’nin önünde Türkiye ile ilgili İsrail örneği de var. İsrail’in Mavi Marmara gemisinde katlettiği dokuz Türk yurttaşı için “özür” diletememesi Suriye’ye de aynı cesareti vermiş bulunmaktadır.
Suriye’nin rejim ve yönetimini bahane ederek bu komşu ülkedeki iç savaşta taraf olmak, AKP hükümetinin en büyük yanlışıdır. AKP’nin yanlış politikalarını gerekçe yaparak da Türkiye’nin uçağının düşürülmesini, sınırlarının ihlal edilmesini ve yurttaşlarının öldürülmesini haklı görmek de ondan daha vahim bir yanlıştır.
İki komşu ülke arasındaki ilişkileri Esad-Erdoğan ilişkisine feda etmeye her iki tarafın da hakkı yoktur. Türkiye-Suriye barışını AKP-BAAS ilişkisine indirgemek de en büyük handikaptır.
Her şart altında Türkiye’nin toprak bütünlüğü, milli egemenliği, sınırları, yurttaşlarının can ve mal güvenliği savunulacaktır. Türkiye’ye yönelik bir tecavüz söz konusu olduğunda Türkiye’nin yanında yer almaktan daha doğal ve milli bir tavır olamaz.
Uçağın düşürülmesi göz ardı edilerek ‘Türkiye’nin uçağının orada ne işi vardı’ sorgulamasını yapmak doğru değildir. Üzerinde durulması gereken, uçağın ihlal edilen sınır bahane edilerek düşürülmüş olması hususudur.
Suriye hükümeti, uçağı “biz düşürdük” derken, Türkiye’deki bazı çevrelerin hala ‘uçağı kimin düşürdüğü belli değildir’ söylemlerine sarılması anlaşılır değildir.
Diğer yandan Türkiye’ye düşen top mermilerini “muhalifler de atmış olabilir” söyleminden daha öncelikli olanı, o top mermilerinin Türkiye’nin egemenliğini ve vatandaşlarının can/mal güvenliğini ortadan kaldırmış olmasıdır.
Önemli olan, iktidarın haksız Suriye politikasına rağmen Türkiye’nin ve çıkarlarının yanında yer almaktır.
Türk yurttaşının, Türkiye çıkarları aleyhtarı, Suriye yanlısı tutum için ileri sürdüğü hiçbir gerekçe meşru değildir!
Terörist için ağlamak!
Yalnız Suriye konusunda değil “terörizm” söz konusu olduğunda bile Türkiye’de görüş birliği yoktur. Düşünce, hissetme ve algılamadaki kamplaşma her alana sirayet etmiş durumdadır. Anadolu’da insanlar artık Suriye ile Türkiye; Devlet ile terör örgütü; Mehmetçik ile terörist arasında tercih yapamaz hale gelmişlerdir!Ahmet Takan
Yalnız hassasiyetlerini değil, Türkiye, önceliklerini de kaybetmiştir. Teröristlerle mücadele etmekle görevli olan Emniyet Müdürü “Dağda ölen teröriste ağlayamıyorsanız insan değilsiniz” diyor. Böyle bir emniyet müdürü, terörle ve teröristle nasıl mücadele edecektir?
Kalleşçe düzenlenen pusularla, vahşice katledilen Mehmetçiklerin yasının tutulamadığı bir yerde dağa çıkan terörist üzerinden insanlık sınamaya kalkmak, tam bir handikaptır.
Diyarbakır’ın yeni Emniyet Müdürü, konuşmasının satır aralarında eksik kalmış şiirlerini tamamlamak için bölgeye geldiğini de ima ediyor. Türkiye’deki terörün romantizm değil gerçeklik olduğunun farkında bile değil.
Terörizm acımasız bir olgudur, önce öldürüp sonra ağlamaya gelmez! Terörizm romantizmi ise hiç kaldırmaz!
Müdür, Sevr’den, Kürdistan Teali Cemiyeti’nden, onca isyandan ve nihayet KCK’dan vb. habersiz, sorunun temelini boşaltılan köylere bağlıyor. Teröristle mücadeledeki zafiyet buradadır. Zafiyet de zayiat getiriyor!