Türkiye'nin temel sorunu nedir? Kararı siz verin
Önce Cumhurbaşkanı Gül’e ait üç haberi okuyalım. Birincisi, Almanya’da açılan kitap fuarındaki konuşması. Türkiye’nin doğu ve güneydoğusunu “Ermenistan” ve “Kürdistan” olarak gösteren haritanın önünde şöyle konuşuyor: “Anayasamıza göre her Türk vatandaşı eşit hakka sahiptir. Etnik kökeninden bağımsız her makamda görev yapabilir. Geçmişte bu konuda sorunlar vardı. Çok sayıda Kürt geçmişte kökenlerinden dolayı ayrımcılığa uğradılar. Kürtçe konuşma ve yazmalarına izin verilmedi. Bugün durum değişti.”
İkincisi, Taraf gazetesinin haberi: “Hakkari’li temsilciler, Cumhurbaşkanı Gül’e Kürt sorununun çözümü için diyalog yolunu açmasını ve özellikle DTP’lilerle görüşülmesini isteyerek, bu sorun ’Kürt sorunu’dur ve adının konulması gerek görüşlerini ilettiler.”
Bu sözlere karşılık Gül’ün, “Düne kadar adı yoktu. Bugün biz de biliyoruz. Çözülmesi gerekir. Bu da ülkenin demokratikleşmesiyle olur. Demokrasi gelişecektir. Burada söyleyemeyeceğim şeyleri de düşünüyorum. Hatta sizin de bana söylemek isteyip söylemediğiniz şeyleri biliyorum ve size katılıyorum. Bu sorunun çözümü süreç işidir” dediği öğrenildi.
Üçüncüsü, 1993 yılında Refah Partisi Milletvekili iken bir sempozyumda söylediği, cumhurbaşkanlığına aday olduğu sırada şiddetle inkâr ettiği, ama daha sonra pek çok belgeyle gerçek olduğu ispatlanan sözleri. Gül diyor ki; “Şimdi ne gariptir ki, ..seyahat ederseniz, Doğu ve Orta Anadolu’ya doğru geldikçe ’Önce Vatan’yazdığını, batıya Ankara’ya-İstanbul’a gittiğinizde ise hiç rastlamazsınız bunlara.”
Sonra Başbakan Erdoğan’a ait iki habere bakalım.
Birincisi, Hakkari konuşması. Erdoğan diyor ki; “Biz ne dedik? ’tek millet’dedik. Ne dedik? ’tek bayrak’dedik. Ne dedik? ’tek vatan’dedik? Buna kim karşı çıkabilir yahu? Bundan daha normal şey ne olabilir? Yani dünyanın neresine gidersen git, her ülkede bu böyledir. Başka türlü olamaz. Benim Kürt kökenli vatandaşım Kürtlüğüyle, Laz Lazlığıyla, Türk Türklüğüyle övünebilir.”
İkincisi, 1991 seçimlerinden önce, RP İl Başkanı iken hazırladığı “Kürt” raporu. Rapor diyor ki; “PKK ile devlet çatışmasında devlet safında görünmemeliyiz. Bunun için devletin PKK’yı bölücü, terörist ve ayrılıkçı olarak nitelendiren söyleminden uzak durmalıyız. Yerel parlamentolar oluşturulmalı, merkezi devlet küçülmelidir.”
* * *
Yukarıdaki 5 alıntıda olumlu tek husus, Erdoğan’ın zaman zaman tekrarladığı “tek” lere ait ifadeleridir. Bunun da önemli bir noksanı var, o da, “tek” dediği milletin adının söylenmemesi. Zaten Erdoğan, “Kürt Kürtlüğüyle, Türk Türklüğüyle... övünebilir.” demekle Türk’ü, bir millet olarak değil, diğerleri gibi etnik bir topluluk olarak kabul ettiğini açıklıyor. Böylece sosyolojik, siyasi ve hukuki bir varlık olan “tek” millet yerine, 36 parçadan oluşan “Türkiye milleti” veya Özal’ın ifadesiyle “Anadolu milleti” denilen, sadece hukuki bir topluluktan bahsetmiş oluyor. Tarih boyunca egemen olan büyük Türk milletinden değil.
Gül’ün tehlikeli ifşa ve iftiralarına gelince. Açıktır ki, bu vatanda bin yıldır dil yasağı yoktur. 12 Eylül döneminde, 1983-1991 arasındaki 7 yıl hariç. Ayrımcılık ithamı ise, Türk milletine yapılmış koca bir hakarettir. Bu ülkede herkes, daima eşit olmuştur, asli unsurdur. Eğer eşitlikten kasıt bireylerin değil de, ayrı bir millet iddiası ve eşitliği ise, devletler hukukunda buna isyan, başkaldırma denir. PKK’nın da yaptığı budur.
Şimdi soralım; PKK yanlısı olduğu anlaşılan heyete Gül’ün, “burada söyleyemeyeceğim şeyleri de düşünüyorum”, düşündüklerinizi de biliyor ve katılıyorum demesinin, “Kürt sorunu” nun demokratikleşme sürecinde çözüleceğini ifade etmesinin manası ne olabilir? PKK ve yandaşları, demokratikleşme, kültürel haklar ve federasyon yoluyla bu ülkeyi bölmek istiyor. Bunu herkes biliyor.
Peki Gül ne istiyor? Korktuğu bir yerler mi var? Allah’tan mı, yoksa Türk milletinden mi korkuyor da, düşündüklerini söyleyemiyor? Açık konuşmalıdır. Doğu’ya doğru gittikçe dağlara önce vatan yazılmasından ta 1993’te niçin rahatsız olmuştur? Bu rahatsızlığı, bugünlerde söyledikleriyle birlikte ele alınınca, daha anlamlı hale gelmiyor mu?
Sonuç: Bu kısa bilgilerden sonra, Türkiye’nin temel sorunu, siyasi iktidar, AKP, oy verenleri ve dış mihraklar mı, yoksa Gül, Erdoğan ve akıl hocaları mı diyeceğiz? Buyrun cevabını siz verin.