Türkiye'nin Suriye topraklarında savaşı!
Suriye topraklarında, herhangi bir savaşın kime zarar kime fayda getireceğini kesinlikle belirlemek mümkün görünmüyor.
Üstelik, Suriye topraklarında muhtemel bir savaşın genişlemesi halinde en çok zarar-ziyanı Türkiye'nin görebileceği öne sürülüyor.
Gerçekten de, şimdiye kadar "sinsi sinsi" politikalar güden ABD ve müttefiklerinin ve "sus pus" kalan Rusya'nın Türkiye'ye karşı olumlu planlar peşinde olmadıkları artık anlaşılıyor.
Aslında, durum ve gelişmeler Türkiye'nin derhal yeni bir "Suriye politikası" belirlemesi ve büyük bir "sıcak temas" olmadan yalnızlık pozisyonundan kurtulması gerekiyor.
Türkiye'nin öteden beri, içine düştüğü bir çok sorun bütün uzmanlar tarafından ayrıntılı bir şekilde belirtiliyor.
Türkiye'nin dış siyaset olarak bir kenara atamayacağı bölgesel sorunlarının bitmek bilmediği söyleniyor.
Her şeyden önce, Türkiye 5 milyon Suriyeli mülteciye ev sahipliği yaparken savaş bariz bir şekilde 900 kilometrelik sınırlara taşma tehdidini gösteriyor.
Kaldı ki, 2011-2012 yıllarına bir göz atmanın, şimdi içine düşülen bu duruma ışık getirdiği görülüyor.
Birkaç yıl önce, başlayan hareketlilik, muhalefetin paramparça olduğu haberlerini ortaya yayarken, çok karışık örgütlenmelerin Suriye'yi daha da karmakarışık hale getirdiği de saklanamıyor.
Muhalefete büyük darbe
Suriye'deki gelişmeleri kısaca hatırlatmakta yarar bulunuyor.
Aralarında ÖSO'dan ayrılan üç silahlı grubun da bulunduğu 13 muhalif grup, "İslami Cephe" adı altında bir araya gelmesi, Suriye'de ılımlı muhalefete büyük bir darbe olarak niteleniyordu.
Suriye'de radikal İslamcıların muhalifler içinde artan etkisi tartışma yaratırken 13 büyük silahlı grup, Suriye Ulusal Koalisyonu'nu (SUKO) tanımadıklarını belirterek, aralarında El Kaide'ye yakın El Nusra'nın da bulunduğu gruplarla 'İslami Cephe' kurma kararı aldıklarını açıklamaları endişeyle karşılanıyordu.
Sayısı 100 bini aşan Suriyeli muhalif savaşçıların, neredeyse her hafta başka bir gruba gittikleri düşünülüyordu.
10 bin Suriyeli muhalif El Kaide bağlantılı cihatçı örgütlere mensup. 30-35 bin savaşçı, İslamcı olsa da Suriye savaşına odaklanmış bulunuyordu.
30 bin muhalifin ise ılımlı İslamcı olduğu çoktandır biliniyordu.
Suriyeli isyancı gruplar arasındaki görüş farklılıkları, mücadelenin de şiddetlenmesine neden oluyor.
Ağustos 2011'de kurulan Özgür Suriye Ordusu, 40 bin savaşçısının olduğunu iddia ediyordu.
El Kaide bağlantılı El Nusra'nın yaklaşık 10 bin mensubu olduğu ileri sürülüyordu.
El Kaide'nin Irak kolu 'Irak İslam Devleti', 2011'de El Nusra'nın Suriye'deki kolları olduğunu açıklaması üzerine Nusra, Irak ve Şam İslam Devleti adını da kullanmaya başlıyordu.
Suriye İslam Cephesi, yaklaşık 12 Selefi grubu içeren şemsiye niteliğindeki organizasyonun 10 ve 25 bin arasında savaşçıyı içerdiği halen tahmin ediliyor.
Suriye İslamcı Özgürlük Cephesi, 35 ile 40 bin arasında savaşçıyı barındıran grup, 20 farklı silahlı gruptan oluşan gevşek bir İslamcı örgütlenme. 14 bin kişi barındırdığı söyleniyor.
Faruk Kıtası ve 11 bin savaşçının bulunduğu Tevhid Tugayı gibi güçlü grupları da içeriyor.
İslamcı Ahrar El Şam Hareketi ise, yaklaşık 100 gruptan oluşan en büyük Selefi grup olarak öne çıkıyor.
Suriye Şehitleri Tugayı, 10 bin savaşçıya ulaştığı düşünülen örgütü Suudilerin desteklediği belirtiliyor.
İslam Tugayı, kaç elamanı olduğuna dair bilgi vermeyen örgüt, bünyesinde 64 farklı kıta olduğunu söylüyor.
Sukur El Şam Tugayı, birkaç bini bulan grup, Suriye'nin en bilinen İslamcı örgütlerinin başında geliyor.
YPG, Kürtlerin yaşadığı Suriye'nin doğu ve kuzeydoğusunda bulunan bölgede etkin olan grubun birkaç bin mensubu olduğunu açıklıyor.
Ajanslardan ve ortada dolaşan söylentilerden derlenen bilgiler aslında Suriye'deki muhalefetin daha doğrusu yaşanan kargaşanın tam yapısını açıklamaya yetmiyor.
İşte böylesine bir ortamda, Türkiye'nin tek başına çatışması her ne kadar güç de olsa başarıyla biterse bile zarar-ziyanın ve en önemlisi can kaybının olabileceğini düşünmek bile insana "ürperti" veriyor.