Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Agah Oktay GÜNER
Agah Oktay GÜNER

Türkiye’nin sorumluluğu

Ermenistan’ın Dağlık Karabağ’ı 1988 yılından başlayan işgal gayretleri, çeyrek yüzyıldır sürmekte olan bir zulümdür. Rus ordusu 20 Ocak 1990’da üç koldan Bakü’ye girmiş, Azeri kardeşlerimizin kahramanca direnişi ile karşılaşmıştır. Azerbaycan kadınları, cesaretle tankların önüne çıkmıştır.
Bu katliam Azerbaycan halkının Sovyet rejimi tarafından acımasız bir şekilde cezalandırılmasıdır. Çünkü Azerbaycan halkı topraklarından bir parçanın -“Dağlık Karabağ”ın- Sovyet yönetimi tarafından koparılıp Ermenistan’a verilmesine itiraz etmiş, SSCB’den ayrılarak bağımsız bir devlet olmak istemiştir.
20 Ocak, 600’den fazla Azeri kardeşimizin katledildiği, Bakü katliamının yıldönümüydü. Türkiye’nin içinde bulunduğu sıcak gündem sebebiyle bir iki toplantı dışında hatırlanmadı.
Oysa bugün yapılacak iş Türk dünyasını, yeni bir örgütlenme ile, dünya siyaset sahnesine güçlü bir aktör olarak çıkarmaktır. Ancak bu yolla Türkiye Azerbaycan’ın yürek yakan çilesine kalıcı çare getirebilir. Türklük sahipsizlikten kurtulur. Irak’ta her gün saldırıya maruz kalan, yok edilmeye çalışılan Türk varlığı gibi, Suriye’deki ve İran’daki Türkler için de bu böyledir.
Günümüzün dış politikası; dünya, bölge ülkeleri ve güçleri değerlendirilmeden düzenlenemez. Aksine tutum ve davranışlar baştan mağlup olmaya mahkûm siyasi stratejiler içinde kaybolmamıza sebep olur. Dış politika bin bir dikkatle, tecrübeli bir kadro ile hazırlanır. Tek adamların, mucize başarılarını asırların gerisinde bulmak bile çok zordur.
Ne yazık ki bugünkü iktidar, hemen her şeyi tek adamın zihniyetiyle ele almayı benimsemiş bir yapıdadır. Bu zihniyetin bizi soktuğu mağlubiyetler koridoru ortadadır. Öncelikle görmemiz gereken ABD’nin tek başına dünya jandarmalığına soyunma dönemi sona ermiş ve Rusya sahadaki rolünü yeniden üstlenmiştir. Suriye krizi bunun en son ve canlı örneğidir. Bu vesileyle Rusya ve ABD’nin dış politika stratejilerini kendi anlayışımla kısaca ifade edeyim; Ruslar “pençe politikası” izliyor. Hedefledikleri işe bir kaplanın pençesi gibi tırnaklarını geçiriyor ve oradan ayrılmadan ikinci pençe darbesine kadar eksilmeyen bir sabırla bekliyor. Amerikalılar ise dış politikada “kangru politikası” takip ediyor. Tespit ettikleri hedefe sıçrıyor, oradan ikinci adımı atacakları yön ve yeri tespit ediyorlar. Durmak yok. Yeni sıçrama noktasını tespit dikkati ve gayreti var.
ABD, Irak’ı yaktı, yıktı perişan etti. Suriye’ye göz dikti. Ancak Rusya’nın pençe politikasını görünce sessizce yeni hedefine sıçradı. Kafkaslar, Rusya’nın dış politikada en hassas olduğu bölgelerden birisidir. Başta petrol olmak üzere yer altı kaynakları bölgenin cazibesini artırmaktadır. Hazar Denizi, Karadeniz ve bunların ufkundaki coğrafya Kafkasya’nın Rusya için ağırlığını devamlı artırmaktadır.
Rusya Hristiyanlıkta bir mezhep olan Ermeniliği millet haline getirmeyi başardı. Ermeni ihtiraslarını körükleyerek kendi stratejisi doğrultusunda kullanacağı, kontrolü altında tuttuğu bir güç haline getirdi.
Ermeniler XIX. yüzyıl sonlarından itibaren Doğu ve Güneydoğu Anadolu’yu içine alan, Kafkasya’nın büyük bir bölümünü kaplayan “Büyük Ermenistan” hayalinin devamlı takipçisi oldu. Çarlık Rusyası Ermenilerin ellerinden tuttu. Birinci Dünya Savaşı başlarında Doğu Anadolu’ya giren Rus birliklerine Ermeniler yardımcı oldu. Gizli parolalar Ermeniler tarafından Rusya’ya verildi. Türk birlikleri pusuya düşürüldü. Bu ihanetleri sebebiyle Ermeniler Suriye’ye göç ettirildi. İstanbul’daki Ermenilere devlet dokunmadı. 48 bin Ermeni memur görevde kaldı.
Sadece Rus birlikleri içinde değil, Fransız silahlı kuvvetleri içinde yer alan Ermeniler de her yerde Türklere kurşun sıktı, arkadan vurdu.
40. ABD Başkanı Reagan’ın, danışmanı Bruce Fein’e yaptırdığı araştırma çok önemli gerçekleri ortaya çıkarmıştır. Beyaz Saray’ın 1981 yılında yaptırdığı bu araştırmaya göre; “Rus ve Fransızlarla beraber Ermeniler, 2 milyon Osmanlı’yı katletmiş, ölen Ermeni sayısı 500 binde kalmıştır.” Sovyet Rusyası, 28 Mayıs 1918’de nüfusunun %70’i Azeri Türkü, %30’u Ermeni olan Erivan bölgesini Ermenilere bağışladı. Bugün özü Türk yurdu olan Erivan’da tek Türk eseri ve Türk kalmamıştır.
Azerbaycan’la ilişkilerimiz “Futbol diplomasisi” gibi ciddiyetsizliklerle sadece yara almıştır. Ayrıca, Ermenistan’ın zihniyeti açıkça “Türk Düşmanlığı”dır. Türkiye, SSCB döneminde ezilen, gelişmesi engellenen Azeri kardeşlerimizin sahip oldukları kaynaklarla “sağlam ve hızlı” kalkınmaları için gerekli desteği sağlamalıdır. Bu amaçla tecrübeli plancı kadrolarımız, bürokratlarımız seferber edilmelidir. Akıl, tecrübe, bilgi arşivlerimizi açtığımız zaman ne büyük değerlere sahip olduğumuzu görürüz.
Türkiye ne yazık ki tarihi misyonunu ihmal ediyor. İçeride, kurallara ve hukuka yapılan saygısızlıklar hem bize hem de Türk Dünyasına pahalıya mal oluyor.
Bakü katliamının 24. yıl dönümünde Azerbaycan’ın aziz şehitlerine rahmet, kardeşlerimize sabır diliyor ve “Asla yalnız değilsiniz”
diyorum.

Yazarın Diğer Yazıları