Türkiye’nin mi yoksa Suriye’nin mi dostları daha fazla?
Yukarıdaki başlık 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Orta Doğu ve Afrika Araştırmaları Merkezi Başkanı Sibel Kalemdaroğlu’nun 23 Mayıs’ta Pusula gazetesinde yayınlanan yazısının başlığı. Yazının bugün Türk dış politikasının içinde bulunduğu durumu o kadar güzel anlattığını görünce çok fazla dokunmadan Yeniçağ okurlarının da okuması için köşeme aktardım. Kalemdaroğlu şöyle diyor: “Türkiye Suriye’ye karşı NATO 5. Maddenin hayata geçirilmesi konusunu gündeme getirirken NATO Genel Sekreteri Rasmussen Suriye’ye yapılacak bir askeri müdahalenin NATO’nun gündeminde olmadığını son NATO zirvesinde ortaya koydu. Suriye konusunda Türkiye’nin tutumu sertlikte ABD ve diğer Batılı ülkeleri aşıyor. Bunun yanında komşularla sıfır sorun idealiyle yola çıkan dış politika anlayışının bizi getirdiği yer “komşularla sırf sorun”dur.
Suriye’de Esad yönetiminin en az 2 sene daha iktidarda kalması halinde bu yönetime olan eleştirilerini en yüksek perdeden dile getiren Türkiye ne yapacaktır? Türkiye’nin bugün sadece Suriye ile değil neredeyse tüm komşuları ile ilişkileri kopma noktasına gelmiştir. Suriye’nin dostu olmadığı herkesçe bilinen ülkelerin toplantısına ev sahipliği yapan Türkiye’nin ne kadar, Suriye’nin ne kadar dostu vardır?
İran tehdidine karşı oluşturulduğu bilinen NATO’nun füze kalkanı projesi çerçevesinde bu sistemin radarlarının Türkiye’de konuşlandırılması sonucu Türkiye olası bir çatışma durumunda doğrudan Tahran’ın hedefi haline gelmiştir.
Yunanistan’la en fazla anlaşma imzalayan hükümet olan AKP döneminde Atina yönetiminin Türkiye’nin AB üyeliği muhalefeti aşılamamış, Ege sorunları, Batı Trakya ve Kıbrıs konularının hiçbirinde bir ilerleme sağlanamamış, tarihi hasmane ilişkiler aşılamamıştır.
Güney Kıbrıs İsrail ile işbirliği ABD şirketleri ile ortaklaşa Doğu Akdeniz’de petrol sondajları yapmakta ve Türkiye ve KKTC’nin çıkarlarını zedelediği oranda gerilim de yaratmaktadır.
Irak Başbakanı Nuri Maliki ile Başbakan Erdoğan arasında her gün bir söz düellosu yaşanırken Interpol tarafından hakkında kırmızı bülten çıkarılan Irak Başkan Yardımcısı Tarık Haşimi Türkiye’ye sığınmıştır. Öte yandan Irak’ın Basra kentinde çıkan Türkiye karşıtı gösterilerde Türkiye mezhep çatışması çıkarmaya çalışmakla suçlanmıştır
AKP’nin Karabağ sorununu yok sayarak yaptığı Ermeni açılımı sonucu Azerbaycan-Türkiye ilişkileri büyük yara almıştır. Azerbaycan buna tepki vererek İsrail ile yakınlaşmaya başlamıştır.
Bir de Suriye yönetiminin dostlarına bakalım...
Suriye’de yönetim karşıtı gösterilerin başlamasından bu yana Lübnan yönetimi Esad’ı desteklemeye devam etmiş, Lübnan Suriye’ye yaptırımların uygulanmasını öngören Arap Birliği ve BM Güvenlik Konseyi kararlarını desteklememiş, çekimser oy kullanmıştır.
Irak’ta Maliki yönetimi Esad yönetimini desteklemektedir.
Ürdün kara ticaret yolları, su kaynaklarına erişim ve sınırlarının güvende olması açsından Suriye’de istikrara önem vermektedir.
İsrail, Suriye yönetimine hiçbir yakınlık duymasa ve uzun vadede Esad’lı bir Suriye’ye sıcak bakmasa da Esad’ın yerine Suriye ile İsrail arasındaki uzun süredir gündeme gelmeyen Golan Tepeleri sorununu yeniden gündeme taşıyacak radikal anti-semitik bir yönetimin gelmesindense bildiği, tanıdığı, tepkilerini kestirebileceği Esad yönetimini tercih edecektir.
İran, Suriye’nin stratejik müttefiki ve en önemli destekçisidir. İran birlikleri Suriye’de muhalefete karşı savaşmaktadır. Çin ve Rusya’nın da Suriye’nin yanında durduğu görülmektedir.”
AKP iktidara geldiği zaman; Suriye, İran ve Irak gibi komşularla olan huzursuzlukların onların değil, eski Türk hükümetlerinin hatası olduğunu ileri sürmüş, bir de bizi görün biz sıfır soruna ulaşacağız demişti. Gördük. Öte yandan gördük ki Suriye’nin düşmanlarının çok bir etkisi olmuyor ancak dostlarının faydası çok. Umarım bu yazıyı Dışişleri Bakanı da okur.