Türkiye’nin lehine mi?
Dün yazmış olduğum “Afganistan Parçalanıyor mu?” başlıklı yazıma genç bir milliyetçi akademisyenden bazı karşı çıkışlar geldi. “Afganistan bölünür ise Kuzeyinde bir Türk devleti doğar” diyen genç akademisyen karşı çıkışları beş temel başlık altında toplamış. Önce O’nun tespitlerini koyup altında cevabımı vererek bugünkü yazımı kaleme alacağım.
1) Pakistan Türkiye’nin doğal müttefiki değildir.
Pakistan’ın doğal müttefik olmadığı tespitinde haklısın. Ancak ben yapılması için ciddi bir zemin olduğunu düşünüyorum. Türkiye’nin Pakistan’a yönelik istikrarcı propaganda ile etkili olması gerekir ve bunu sürekli yapmalı. Ayrıca Türk-Pakistan stratejik ve jeopolitik düşünce ekolünün geliştirilmesi gerekiyor. Mevcut hali ile çok zayıf. Ayrıca Türkiye, Pakistan’ı Afganistan’da Türkiye’nin dostlarını dost kabul etmeye teşvik etmelidir. Ankara-İslamabad işbirliği ile Afganistan’da kuzey ve güney arasında bir denge sağlanabilir. Tabii Ankara, ayrıca Kabil’de de etkisini artırmaktadır.
2) Pakistan’ın Çin ile ilişkileri iyidir ve Doğu Türkistan meselesini dert edinmezler.
Pakistan’ın Hindistan’ı dengelemek için ve ABD’nin Pakistan’ın toprak bütünlüğüne yönelik politikalarından duyduğu endişelerden dolayı Çin ile yakınlaştığı doğrudur ve bu yeni bir husus da değildir. Ancak Türk Hükümetlerinin “Doğu Türkistan” kavramının kullanılmasını resmen yasakladıkları düşünülür ise Pakistan’dan bu konuda Türkiye’den daha etkili bir tavır beklemek gereksizdir.
3) Türkiye, sınırların değişmezliğini savunmamalıdır.
Türkiye’nin dünyanın hiçbir yerinde sınırları değişmez görmesi ve kutsallaştırması gerekmez. Ancak, içinden geçilen süreçte Arap Dünyası+Türk Dünyası+Pakistan+İran=BOP ülkelerinde sınırların değiştirilmesinin amacının Türkiye’nin menfaatleri olmadığı açıktır. Türkiye’nin içinden geçtiğimiz süreçte temel menfaati mevcut sınırlar içinde demokratikleşmedir. Bu çerçevede Ankara, Afganistan’da da bu ülkenin özel ve tarihsel koşullarını göz önünde tutarak, adem-i merkeziyetçi bir yapılanma içinde Türk halklarına demokrasi ve Kabil yönetiminde resmi dil Türkçe dahil etkin temsili savunmalıdır. Bu ancak Türkiye-Pakistan stratejik işbirliği ile gerçekleşir.
4) Afganistan’ın bölünmesi sonucunda Kuzey Afganistan’da Türklerin çoğunlukta olacağı bir ülke doğacaktır.
Öte yandan Afganistan’ın bölünmesi Kuzey Afganistan’da Türklerin sayısal olarak etkin olduğu bir ülke oluşturacaktır ancak bu da bir Türk-Tacik devleti olacaktır. Bugün ittifak içinde olan Türkler ve Tacikler yarın rekabet içinde olan gruplara dönüşeceklerdir. Bu yeni ülke üzerinde Ankara-Tahran rekabeti kaçınılmaz olarak başlayacaktır. Ayrıca İran ve Hindistan’ın sürekli müdahil olduğu, Tacikler ile Türkler arasında gerilimin yaşandığı, Peştun “Güney” Afganistan ile sürekli bir iç savaş coğrafyası olacaktır. Oysa Afganistan’ın parçalanmaması ancak adem-i merkeziyetçi bir yapı içinde Türklerin ve Taciklerin dayanışma içinde Peştunları dengelemeleri, Afganistan’da Kızılordu işgali ile başlayan savaşı sona erdirebilir.
5) Türkiye’nin tarihsel dostluğu militarist Pakistan eliti ile değil, Hindistan Müslümanları iledir.
Nihayet, Türkiye’nin militarist Pakistan ile değil, Hindistan ile ilişkilerini geliştirmesi söylemi, tek Müslüman nükleer güç olan Pakistan’a karşı sürdürülen kapsamlı enformasyon savaşının ne kadar etkili olduğunu göstermektedir. Halen Pakistan’da da Türkiye’de olduğu gibi Pakistan Ordusu’na karşı kapsamlı bir psikolojik-politik-hukuki savaş sürdürülmektedir. Pakistan Ordusu’na karşı sürdürülen bu savaşın iki temel stratejik hedefi vardır. Bunlardan birisi Belucistan’ın Pakistan’dan koparılması ve diğeri ile parçalanan bir Pakistan’ın elinden nükleer gücünün alınması ile sonuçlanacak bir operasyon için gereken politik-psikolojik ve askeri ortamın hazırlanması.
Her şeyden önce şu hususun altını çizmek isterim ki genç akademisyen kardeşimin ortaya koyduğu fikirlerin hepsi tartışılmaya değer, altı doldurulabilecek fikirlerdir. Bazıları bence yanlıştır. Bazıları ise ancak bir başka zaman-güç ilişkisi ortaya çıktığı zaman doğru olabilecek değerlendirmelerdir. Ancak değerlendirmelerin tamamı iyi niyetli, Türkiye ve Türk Dünyası için çıkar arayışını temsil eden önerilerdir. Türk milliyetçisi aydınların, ilk bakışta ters gelecek görüşleri tartışmasında fayda vardır. Böylece görüşlerimizi daha sağlam bir zemine oturtma, sağlamasını yapma, gözümüzden kaçan bir şey var ise farkına varma imkanımız olacaktır.