Türkiye'nin jeopolitik kuşatılması
Müttefik ülkeler örtüşen, kesişen ya da çatışan çıkarlarına bağlı olarak ilişkilerini yürütürler. Bu bağlamda ABD'nin Ortadoğu'daki niyetleri, stratejileri ve çıkarları Türkiye'nin çıkarlarıyla yüzde yüz çatışmaktadır.
ABD için İslam demek "istikrarsızlık" unsuru demektir. ABD için İslam "yapısal olarak teröre uygun bir din" anlamına gelmektedir. Bu nedenle ABD çıkarlarına uygun bir "Ilımlı İslam" stratejisi izlemektedir.
ABD için İsrail demek Ortadoğu demektir. ABD için "Kudüs" İsrail'in "kadim başkentidir." "Golan Tepeleri İsrail toprağı" anlamına gelmektedir. İsrail'in insan hakkı/hukuku tanımamasını ABD İsrail'in "savunma hakkı" olarak görmektedir. Kısacası Ortadoğu'da ABD demek İsrail demektir.
ABD'nin Ortadoğu'daki stratejisi İsrail'in ihtiyaçlarına uygun güçsüz ve parçalanmış İslam ülkeleri oluşturmaya yöneliktir. Bu yüzden bölgedeki 23 İslam ülkesinin coğrafyasını, rejiminin ve sınırlarının değiştirilmesi için BOP stratejisini ve Arap Baharı ayaklanmalarını teşvik etmiştir.
Türkiye dahil Ortadoğu'daki ülkelerde meydana gelen her savaşın, terörist her saldırının, her darbenin ya arkasında ya da önünde ABD vardır. ABD bölgede İsrail için sorun yaratacak İran ve Türkiye gibi iki ülke kaldığının farkındadır. Gelinen aşamada İran'la ilişkilerinin sıcak bir çatışmaya dönüştürecek saldırgan bir politika izlemektedir. ABD Türkiye'yle olan ilişkilerini daha rafine bir düşmanlık politikası bağlamında gerçekleştirmektedir.
Kuşatmak ve çembere almak!
Türkiye bugün görünürde müttefiki olan ABD tarafından içeriden istikrarsızlaştırma, dışardan da kuşatılmaya ve çembere alınmaya çalışılan bir ülke konumundadır. ABD açıkca Türkiye'yi içeriden istikrarsızlaştırma, dışarıdan da kuşatma ve çembere alarak hareketsiz bırakma stratejisi uygulamaktadır.
ABD'nin Türkiye'nin içinde kendisine bağlı beşinci kol gibi hareket eden üç müttefiki vardır. Bunlar "ılımlı İslam" yaklaşımıyla sözde dini görünümlü FETÖ gibi cemaatler, siyasi hak ve özgürlükler gerekçesiyle hareket eden HDP gibi partiler ve DHKP/C, PKK gibi terör örgütleridir.
Şimdi ABD'nin Türkiye'yi nasıl bir jeopolitik kuşatmaya aldığına bakmakta yarar var.
ABD, Irak'ı kitle imha silahlarını imha etmek ve "özgürlük" getirmek amacıyla işgal etti. Kandil'i korumaya alarak da PKK'nın Türkiye'ye karşı kullanımını sürekli kıldı. Sonuçta Irak'ın kuzeyinde Barzani liderliğinde bir Kürdistan inşa ederek Türkiye'nin Irak coğrafyasıyla ve Türkmenlerle olan bağlantısını kesti.
Irak, yeteri kadar istikrarsızlaştırıldıktan sonra ABD bu defa Irak jeopolitiğinin devamı olan Suriye'yi istikrarsızlaştırdı. ABD'nin Suriye'ye müdahalesiyle İran'dan Akdeniz'e kadar Türkiye'nin önüne bir Kürt tamponu konmuş oluyordu.
ABD, Türkiye'nin onlarca kez IŞİD'e birlikte müdahale edelim tekliflerini reddetti ve PKK/PYD terör örgütünü bölgede müttefik olarak gördü. ABD'nin Türkiye'nin baş düşmanı PYD/PKK terör örgütüyle Suriye'de iş tutması, terör unsurlarını gelişmiş silahlara boğması ve Türkiye sınırı için on binlerce terörist eğitmesi sonunda bardağı taşırdı.
Bu durum Türkiye'deki iktidarı Süleyman Şah Türbesi'ni taşımaktan Suriye'nin kuzeyine müdahale etme noktasına getirdi. Türkiye Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatıyla ABD'nin jeopolitik kuşatmasını deldi. ABD'nin onlarca kez Türkiye'ye söz vermesine karşın Fırat'ın doğusundaki PYD/PKK varlığını Münbic'te ısrarla koruma altında tutması niyetinin ne olduğunu göstermektedir.
ABD, Türkiye'nin Irak ve Suriye sınırını PYD/PKK ile çerçevelerken Doğu Akdeniz'de de Türkiye'yi Kıbrıs Rum Yönetimi, İsrail ve Yunanistan'la doğal gaz araştırmaları bağlamında kuşatmaya aldı.
Türkiye, üç bir yandan kendini kuşatan ABD/İsrail kuşatmasını Kandil'e Pençe haraketi yaparak, Kuzey Suriye'ye Fırat Kalkanı/Zeytin Dalı operasyonu düzenleyerek, Doğu Akdeniz'e de donanma göndererek yarmaya çalışıyor.
ABD'nin S 400 konusuna bu denli tepki göstermesinin nedeni Türkiye'nin havadaki ABD/İsrail kuşatmasını etkisiz kılma ihtimaliyle yakından ilgilidir.
Düşmanı silahla donatan ABD'nin kuşatması kırılmalıdır!