Türkiye'nin dört stratejik hamlesi!
AK Parti iktidara geldiğinde dış politikada 'üç tarafı denizle dört tarafı düşmanla sarılı Kemalist dış politika yerine "sıfır sorunlu komşuluk" siyaseti uygulayacağız' denildi ve uygulandı.
Kıbrıs'ta "çözümsüzlük çözüm değildir" sloganı altında rahmetli Denktaş devre dışı bırakıldı. Annan Planı ile 'çözüm çözümdür' stratejisi izlendi.
Ermenistan'la "spor ve peynir diplomasisiyle" açık kapı politikası uygulanacak ve böylece "yüz yıllık tarihi sorun tarih olacak" umuduyla Zürih protokolleri imzalandı.
Uyguladıkları bu politikalar yine iktidar yetkililerinin tabiriyle Türkiye'yi "Değerli Yalnızlık" sarmalının içine soktu.
Irak, Suriye, Kıbrıs ve Ege'de oynanan onca oyuna karşın bu politikalar nedeniyle Türkiye'deki iktidar gerçek anlamda emperyalizmin bir çok emrivakisine uzun süre sessiz kaldı.
İç politikada da iktidar bu dönemde terörle mücadele yerine müzakere yaptı.
Oslo, İmralı, Kandil, Dolmabahçe görüşmeleri birbirini takip etti. Anneler ağlamayacak, kan dökülmeyecek, dağa çıkma olmayacak, silah bırakılacaktı.
Diyarbakır'a davet edilen Barzani'nin eli tutulup havaya kaldırıldı. Sonuçta Barzani bağımsızlık referandumu yaptı ve Türkiye, Irak, İran ortak ve akıllı bir dış politika uygulayarak bunu engelledi.
Bu arada zamanı geldi ABD müttefik olarak Türkiye'nin yerine PYD/PKK'yı koydu. Suriye'de (PYD/PKK) terörist unsurlarına on binlerce TIR silah yardımı yaptı ve teröristlere kanton üstüne kanton ilan ettirdi.
Doğu Akdeniz parsel parsel (ABD/İsrail/Yunan/Fransız şirketlerince) GKRY'nin entrikaları vasıtasıyla sondaj faaliyetlerine tabi tutuldu. Türkiye'deki iktidar milli çıkarlarını doğrudan ilgilendiren bu gelişmelere uzun süre sessiz kaldı.
AK Parti iktidarı gün geldi Süleyman Şah Türbesini taşıyarak sorundan kurtulmaya çalıştı. Zira bu bakış açısına göre, Suriye bataklıktı oradan uzak durmak gerekliydi.
Suriye'deki gelişmeler üzerine görüşmelere ve diplomasi masasına gücünün gölgesini düşüremeyen Türkiye, muhataplarına hiçbir isteğini kabul ettiremedi.
Çevresinde bütün bunlar yaşanırken, Türkiye'de yabancılaşmış yerliler, etki ajanları, işbirlikçiler harekete geçti. Ergenekon ve Balyoz davalarıyla TSK güçten düşürülmeye çalışıldı. Ardından da 15 Temmuz darbe girişimiyle Türkiye çevresinde olan bitene karşı hareketsiz bırakılmaya çalışıldı.
Yabancılaşmış yerliler başaramadı ve sonuçta ip koptu.
***
15 Temmuz darbe girişiminin arkasından iktidardan her biri diğerinden önemli dört stratejik hamle geldi. Bu adımların her biri Türkiyenin milli güvenliği ve çıkarını korumayı hedefliyor.
Birincisi Suriye'deki terör koridoruna yönelik olarak yapılan Zeytin Dalı, Fırat Kalkanı ve Barış Pınarı Harekâtı'dır. Böylece İsrail/ABD'nin önderliğinde kurulan kantonlara büyük bir darbe vuruldu. ABD'nin tehditlerine karşın S-400'ler Rusya'dan alındı.
İkinci hamleyse Doğu Akdeniz'e Mavi Vatan operasyonu bağlamında donanma güçleriyle sondaj gemileri gönderilmesidir. Bugün artık bölgede Türk donanmasının koruması altında Türkiye'nin sondaj gemileri bayrak gösteriyor.
Türkiye'nin Kıbrıs Barış Harekatı'ndan sonraki en büyük stratejik hamlesi Libya ile Türkiye arasında sağlanan mutabakat ile İsrail, Mısır ve Yunanistan'ın oynadığı oyunu bozmasıdır.
Türkiye ile Libya arasında imzalanan "Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası" Yunanistan'ı öyle rahatsız etti ki, Libya'nın Atina büyükelçisini sınır dışı etti. İsyanci general Hafter'le masaya oturdu.
Türkiye/Libya mutabakatının geçersiz olduğunu ilan etmek için hem Mısır hem de Yunanistan BMGK'ya başvurdu.
Libya ile mutabakatın ardından gelen dördüncü stratejik adım da Türkiye'nin KKTC'nin Geçitkale Havalimanı'na ilk insansız İHA üssü yapma kararı alması ve bunu derhal uygulamaya sokmasıdır.
Bugünlerde TB2 modeli Türk insansız hava aracı, Geçitkale'de Akdeniz nöbetine başladı.
Geçikmiş bu dört stratejik hamle zamanında yapılmış olsaydı, Türkiye bugün bölgesinde çok daha güçlü bir konumda olurdu.
Bunca yanlıştan sonra bu dört stratejik hamle teselli kaynağıdır!