Türkiye’nin Bittiği İl: Hakkari
Hakkâri, Türkiye’nin en güneydoğu ucundaki kenttir. Herhalde dünyanın en dağlık bölgelerinden birisidir. Hakkâri, merkez ilçe olan Çölemerik, Çukurca, Şemdinli ve Yüksekova ilçelerinden oluşmuştur. Eğer Hakkâri’ye gitmeden en ince detayına kadar Hakkâri’yi tanımak istiyor iseniz Adnan Menderes Kaya’nın “Hakkâri:Tarihi Konuşan Bir Kent” adlı kitabını okumalısınız. (Berikan Yayınevi, Ankara 2010- 0312 232 62 18)
Bu 408 sayfalık çalışmada Hakkâri ile ilgili her şeyi evet her şeyi, coğrafyayı, tarihi, kültürü, aşiretleri, çiçekleri, tarihi eserleri, yemekleri her şeyi bulursunuz. Hakkâri’yi tanımak isteyen Hakkârililerin ve başta Hakkâri Valisi olmak üzere bütün yöneticiler için ideal bir el kitabıdır Kaya’nın kitabı. Ancak Hakkâri’nin ne kadar vahşi bir güzelliğe sahip olduğunu ancak Hakkâri’ye gidince anlarsınız. Irak sınırına sıfır noktasına yakın, Çukurca’nın aslında hiç de çukur sayılamayacağını, Çukurca sokaklarında yürürken anlarsınız.
Hakkâri ne yazık ki çok zor bir süreçten geçmektedir. 2 sene önceden başlayarak birçok televizyon konuşmamda terör örgütü PKK’nın Hakkâri’de yeni bir strateji uygulamaya koyduğunun altını çizdim. PKK’nın yeni stratejisi Hakkâri’yi Türkiye Cumhuriyetinden kurtarılmış bölge haline getirmekti. Terör örgütü, bu hedefe ulaşmak için çok planlı bir strateji izlemekteydi.
Hakkâri’nin hemen Irak sınırında olması PKK’nın Hakkâri’ye yönelik olarak her türlü baskıyı uygulamasını kolaylaştırmaktaydı ve halen de öyledir. Türk Ordusu’nun Kuzey Irak’taki PKK kamplarına yönelik baskın düzenleyememesi, PKK’nın Hakkâri’ye yönelik baskılarını da kolaylaştırmaktaydı.
AKP Hükümetinin Hakkâri için özel önlemler geliştirmesi gerektiğinin altını çizdim. Ancak Kürt Açılımı süreci ile başı dönen Hükümet Hakkâri konusunda özel önlemler geliştirmeyi ihmal etti. Hatta, Oslo Görüşmeleri tutanaklarının da ortaya koyduğu gibi Hükümet Türk Ordusu’nun planlı operasyonlarını durdurmuştu. Oysa PKK’nın planlı operasyonları Türkiye’nin her yerinde olduğu gibi Hakkâri’de de devam etmekteydi.
Bu şartlar altında PKK, Hakkâri kırsalında da girişim üstünlüğünü tamamen ele geçirdi. Sonra ilçelerden başlayarak yerleşim yerlerinde güvenlik güçlerine yönelik suikastlere başladı. Yüksekova’da yol ortasında infaz edilen askerler, Hakkâri’de mağazada infaz edilen polisler. Bir süre önce PKK’lıların bir polisi sokak ortasında döve döve linç etmeleri olayı da Hakkâri’de yaşanmıştı. Yanındaki arkadaşları, linç edilen arkadaşını kurtarmak için silah dahi kullanmamışlardır. Çünkü güvenlik güçlerinin üzerinde büyük bir baskı vardır. Ayrıca, Hükümetin terör örgütü ile müzakere sürdürdüğü bir ortamda ne polis ne de asker cesaret göstermek, yaşamını tehlikeye atmak ister. Son iki senede Hakkâri ile sınırları içinde gerçekleşen PKK saldırılarında siviller ile birlikte 83 şehit 60 yaralı vermiştir Türkiye. Bu da kısa bir internet taraması sonucunda elde edilen rakamdır. Gerçek rakam muhtemelen bunun üzerindedir.
PKK’nın bu politikasının amacı, güvenlik güçlerini kışla ve karakollarına itme ve orada kuşatmayı hedeflemekteydi. Hakkâri kırsalında yapılan eylemler sonrasında olay yerine giden askerleri konvoylara yönelik mayınlı saldırılar ile de asker ve polis şehir merkezlerinde hareketsiz kalmaya yönlendirilmek istenmiştir.
PKK’nın bu stratejisinin ne yazık ki başarılı olduğu anlaşılmaktadır. Güvenlik güçleri büyük ölçüde karakollara ve kışlalara çekilmeye zorlanmıştır. Artık polisler bakkala veya manava gitmek yerine bakkallara telefon ile sipariş vermektedirler. PKK, bunu da engellemek amacı ile esnafa baskı uygulamaktadır. Artık bu durumun sona erdirilmesi gerekmektedir. Eğer Hakkâri, hâlâ Türkiye Cumhuriyeti’nin bir parçası ise bunun gereği yapılmalıdır.
Cengiz Han dünya tarihinin en büyük devletini en kısa zamanda inşa etmişti. Cengiz yasaları öyle kesin bir şekilde uygulanırdı ki, “Cengiz ülkesinde bakire bir kız başında altın bir taç ile ülkenin bir başından öbür başına en ufak bir tacize uğramadan gider” denilirdi. Varto depreminden sonra bölgeye ziyarete giden bir CKMP/MHP heyetine yaşlı bir Vartolu, “Atatürk hayatta iken burada kurt ile kuzu yan yana yaşardı” demişti. Bu iki ifadenin de özünde “devlet var” düşüncesi dile getirilmektedir. Hakkâri’ye devlet ne zaman gelecek ya da acaba gelecek mi?