Türkiye’den Manzaralar
Gündem yoğun bir ülkede yaşadığımız için gazete köşe yazarlarının konu bulmakta sıkıntısı yok. Hatta ele alınacak konulara yetişememe sıkıntısı var. Bugün ele almakta geciktiğim başlıklara kısa kısa değinerek manzaralar vermeye çalışacağım. 12 seneden bu yana süren AKP iktidarı Türk tarihine 2. Lale Devri olarak geçecek. Büyük dış borçlarla, sadece konut sektörüne yapılan yatırımlar ile yaşayan bir ülke. Anılan dış borçlar yeni AKP sermaye sınıfına aktarılırken küçük bir bölümü de siyaseten ustaca dağıtılarak seçmen kitlesinin bir bölümünün desteği sağlanıyor. Bu süreç büyük bir çöküş ile bitecek. Mesele ne zaman biteceği. Bu sürecin en önemli mimarlarından Babacan bile ekonominin tekrar üretim alanına dönmesi gerektiğini ifade etmeye başladı. 2. Lale Devri çok ciddi çöküş sinyallerini vermeye başladı. Ancak eleştirinin muhalefetten değil de iktidar içinden gelmesi ayrı bir garabet.
Devlet büyük ölçüde rituel, tören ve gelenekler demektir. Tarih boyunca da böyle olmuştur. Devlette ritüellerin, törenlerin, mekanların anlamı devlet oluş anlamında büyüktür. Bazen ritüel, tören ve gelenekler ait oldukları devletin ömrünü bile aşacak kadar güçlü olur. Osmanlı Devleti Lehistan’ın Almanya ve Rusya tarafından bölündüğünü kabul etmediği için büyükelçileri kabul törenlerinde 100 yıl padişahlar “Lehistan sefiri nerede?” diye sormuş, kendisine “Yolda Hünkarım” cevabı verilmiştir. İngiliz başbakanı, ailesi ne kadar büyük, daire ne kadar küçük olur ise olsun Downing Street 10 numarada oturur. Erdoğan ise Başbakanlık için yaptırdığı binayı şimdi cumhurbaşkanlığı yaparken ve Çankaya Köşkü’nü terk ederken, devletin özünü kavramaktan ne kadar uzak olduğunu bir kez daha gösteriyor.
PKK’nın “zafer yürüyüşü” devam ediyor. AKP Hükümetine “silah bırakmama” formülünü kabul ettirdi. Şimdilik, PKK Türkiye içinde silah taşımayacak ancak yurt dışında silah taşıyacak, Ortadoğu Kürt ordusunun bir parçası olacak/çekirdiğini oluşturacak deniliyor. Ancak bu alıştırma dönemini, PKK’nın Güneydoğu Anadolu’da jandarma/polis gücünü oluşturması talebi/süreci izleyecek. Zaten PKK’nın Güneydoğu Anadolu’da fiilen güvenlik otoritesini ve adli mekanizmayı oluşturma uygulama süreci gelişiyor. Belediyeler de PKK tarafından kontrol ediliyor. Geniş kırsal alanlar PKK’nın kurtarılmış bölgelerine dönüşmüş durumda.
Bu çerçevede Genelkurmay Başkanı N. Özer’in “Bize bilgi verilmiyor-Kırmızı çizgilerimiz aşılmamalı” açıklamasını nasıl okumak lazım? Konu ile ilgili herkesin süreç ile ilgili bilgisi var iken Org. Özer’in nasıl bilgisi olmaz? Bence var ve işin nereye gittiğini görüyor. 1984’den bu yana PKK ile savaşan ve PKK’yı yenen TSK kadroları da bugün yendikleri terörist örgüte Türkiye’nin nasıl teslim edildiğini görüyorlar. Bu kaçınılmaz olarak TSK içinde tepkiler uyandırıyor. Bu tepkiler dışarıya sızmıyor. Ancak kaynayan kazan artık tencereyi tıkırdatmaya başladı. Bu noktada Org. Özer, tencerenin kapağını açarak, buharın dışarı çıkmasına izin veriyor. Yoksa yukarıda yazdıklarımızın daha fazlasının Org. Özer farkında.
CHP Kurultayı başladı. Kurultay öncesinde Kılıçdaroğlu çevresinden gelen açıklamalar CHP yönetiminin Türkiye’de Türklerin “de” yaşadığını unuttuğunu gösteriyor. CHP hızla bir 2. HDP olma sürecine girmiş durumda görünüyor. Kılıçdaroğlu’nun ulusalcıları partiden ihraç edeceğini açıklaması, CHP’nin gelecek seçimlerde % 15 ve altına çekileceğini gösteriyor. CHP’nin oy kaybından en fazla kazanç sağlayacak parti MHP olabilir. Eğer MHP, 2015 seçimlerine, Büyük Birlik Partisi, Demokrat Parti, Bağımsız Türkiye Partisi, Saadet Partisi ile blok oluşturup giderse listesine alacağı birkaç Atatürkçü aday ile milli-üniter devlet bloğunu TBMM’ye çok etkili bir ikinci muhalefet partisi olarak taşıyabilir.