Türkiye’de yeni bir din!
Su saatten sonra insanlar yeni bir dine inanır mı diye düşünmeyin sakın, inanan oluyor. Daha bir hafta önce İsveç hükümeti, “Korsan dosya paylaşımının kutsallığına inanan”ları “Kopimizm Misyoner Kilisesi” adı altında resmî din olarak tanıdığını ilân etti.
“Kopimizm Misyoner Kilisesi” 2010 yılında kurulmuş ve tam üç bin inananı varmış. Resmen din olarak kabulünden sonra kiliseye ilgi bir hayli artmış. Şeytanın zaferine alkış tutacak halimiz yok, Rabbim ıslah etsin. Bizi “yeni din” bahsinde endişelendiren şeyin “Liberalizm” olduğunu söylemek durumundayız. Köşe yazılarını dikkatle okuyunuz, tartışma programlarını hassasiyetle takip ediniz, akademisyenlerin ve hükümet üyelerinin beyanlarını bir de bu gözle irdeleyiniz, göreceksiniz tek kutsanan kavramın, eleştirilmeyen tek sistemin “Liberalizm” olduğunu hemen fark edeceksiniz. Bir kısım insan İslâm’ı eleştiriyor, hatta “Keşke Hıristiyan olsaydık” diyen rektörler bile çıkıyor Türkiye’de. Ayetler sansürleniyor, Hz. Muhammed (s.a.v) sansürleniyor. Milliyetçilik, vatanperverlik “çağ dışı ilan edileli” zaten yıllar oldu. Dünün milliyetçisinden, dünün mücahidinden, dünün solcusundan bir cemaat oluşmuş, gün 24 saat “Liberalizm kutsanmakta!”
Biliyorsunuz Liberalizm’in klasik tarifi, “Sınırlı imkânlarla sınırsız insan ihtiyaçlarının karşılanması” şeklindedir. Böyle bir tarif elbette ki, “sakat” bir tariftir. “Sınırlı bir varlık olan” insanın “ihtiyaçları” neden “sınırsız” olsun? Ve neden “Dünyanın insanlara sunacağı imkânların ’sınırlı’ olduğu var sayılsın?”
Artık Türkiye’de neredeyse “din” gibi kutsanan Liberalizm’in manevî sakatlıklarına şöyle bir dokunmak istiyoruz. Beyler, “sınırsız” olan sadece Allah (c.c.)’tır. Bırakınız üzerinde yaşayan insanları, dünyanın kendisi ve ömrü bile “sınırlı” değil midir? İnancımıza göre “Kul rızkıyla doğar.” Pekiyi o zaman bu açlıktan ölümler nedir derseniz, deriz ki, işte onun sebebi sizin kutsadığınız Liberalizm’dir. Başkasının rızkını zimmetine geçirdiği için kendisi çatlayacak kadar yer, içer, obez olur; rızkına el konulanlar da aç-açık kalır. Bir imtihan gereği Allah (c.c.) buna bu dünyada izin verir, verir amma bu izin öfke ile verilen bir izindir. Mutlak adalet sınırlı dünyada değil, sınırsız ahret âlemindedir. Öyleyse kim ki Liberalizm’i kutsuyor, bilsin ki, Allah’ın öfkesine davetiye çıkarıyordur.
Liberalizm, maneviyatsız, ateist, öldükten sonra dirilmeye kalben inanmayan bir dünyanın sistemidir. Öyle olduğu içindir ki, ahrete ait olan cenneti bu dünyaya taşıma cinliği içindedir. “Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” demek, bu dünyada kazanmak için “Her yol mübah” demek değil midir? Zaten Liberal uygulamalar da her yolun, rüşvet, ihaleye fesat karıştırma, malzemeden çalma ve öldürme dâhil her yolun mübah olduğunu onlarca yıldır ve her gün gösterip durmakta değil mi? Evet, aslında insan ihtiyaçlarının sınırsız olduğuna bizler de inanırız. Çünkü insan cennete talip olarak yaratılmıştır. Ve Allah (c.c), kullarına cennetinde “sınırsız isteme nimeti” taahhüdünde bulunmuştur. “İsteme ve isteyince verilme mülkü” ise yalnızca Cennet’tir.
İslâm’ın bu gerçeğinden haberdar olmayan kilisenin “akla karşı” yaptığı “Haçlı Seferi” ve “Engizisyon” zulmü, Batı aydınını dinsizleştirmiş, dindarım zannedenini bile dinsizleştirmiş, ahretteki cenneti dünyada inşa etmeye soyunmuş ve bu gayretin neticesinde “Komünizm” ve “Liberalizm” gibi sistemler ortaya çıkmıştır.
“Sezar’ın hakkı Sezar’a” denilerek şişenin ağzındaki “Kilise” tapası çıkarılınca, şişeden çıkan cin, “Dile benden ne dilersen” deyince Batılılar, “Yalan dünyayı cennete çevirmesini” dilemişlerdir. Liberal sistemin “İnsanların ihtiyaçları sınırsızdır” tarifinin açılımı, “Sınırsız ihtiyaçlar ancak Cennette karşılanabilir. Öyleyse cennet öbür dünyadan alınıp bu dünyaya taşınmalıdır” şeklinde tezahür etmiştir.
Tabii her şey tersi ile kaimdir.
Cennetin olduğu yerde Cehennem de kaçınılmazdır. Cenneti yalan dünyaya taşımak derdindeki liberallerin cehenneme attıkları “günahkârlar” ise, yoksul, silahsız “ötekiler” den başkaları değildir.
İşte ey Liberaller, kutsadığınız budur.
Haberiniz olsun, “Müslümanlar” diye nida edildiğinde bir adım öne çıkmak isterken, “Bir dakika, siz Liberaller diye davet olunduğunda ileri çıkacaksınız” ikazına maruz kalabilirsiniz.