Türkiye'de ikinci Vatikan'a hayır!
Çipras kendisi ve ülkesi açısından başarılı bir Türkiye ziyareti yaptı. Kendisi açısından da çok kolay bir ziyaret oldu. Hiçbir engelle, protestoyla, soruyla karşılaşmadı. Hiçbir söz vermedi, vaatte bulunmadı ama çok söz aldı. Barış meleği gibi muamele gördü.
Haberlerde verilenlere göre ziyarette Meriç Nehri boyunca uzanan koruma duvarının durumu, Yunan adalarına (!) yakın yerlerde gerçekleşen insan kaçakçılığı konuları da görüşülmüş. Yani hep Yunan tarafını korumaya, onların şikâyetçi olduğu konuları halletmeye yönelik bir ziyaret olmuş.
Can alıcı sorunlar için topu istikşafi görüşmelere attı. Aslında top, tribünleri de aştı sahanın dışına çıktı.
Daha önce de yazdık istikşafi görüşmeler oyalama taktiğidir, fiili durum yaratıp işgaller yapan kendisine ait olmayan toprakta denizde devlet uygulamaları yapan, uluslararası anlaşmalara aykırı olarak burnumuzun dibindeki adaları silahlandıran Yunanistan'ın lehinedir. Geçen her dakika Yunanistan'ın çıkarınadır.
Yunanistan, Türkiye'yi bu tuzağa çekerken Türkiye'nin başına yeni çoraplar örecek konu Çipras'ın ziyaretinin en somut sonucu oldu. Görünen o ki Heybeliada'daki Ruhban Okulu yeniden açılacak.
Peki bu ne anlama geliyor? Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Ben kendilerine sadece Batı Trakya'daki Müftüler meselesini önlerine koydum. Siz de şu işi çözün, biz bu işi çözeriz, sıkıntı yok dedim." dediği kadar basit mi?
Müftülüğün karşısına Patrikliği koymak doğru mu? Hukuki bir dayanağı var mı? Ruhban Okulu'nun Patriğin dediği şekilde açılmasının sonuçlarıyla müftünün seçilmesi aynı sonuçları mı doğurur?
Bunları konuyu en iyi takip eden, araştıran ve değerlendiren kişiyle, 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü'nün Balkanlar ve Kıbrıs Araştırmaları Merkezi Başkanı Gözde Kılıç Yaşın ile konuştum. İşte özeti:
Ruhban Okulu konusu Lozan'da yok. Lozan'da olan azınlıkların çoğunlukla eşit haklara sahip olması ve bunda Türkiye'deki Rumlarla Yunanistan'daki Türkler arasında mütekabiliyet olması var. Lozan'da Patrik ve Müftü seçimi de yok. Patrikhane'nin Ruhban Okulu için talep ettiği statü Türk vatandaşlarının sahip olmadığı bir ayrıcalıktır.
Anayasamızın 24. maddesi din eğitimi ve öğretiminin devlet gözetimi ve denetimi altında olacağını belirtmektedir. Bu haliyle Patrikhane tümüyle kendisine bağlı, yurt dışından kendi belirlediği öğrencilere eğitim veren uluslararası bir teoloji okulu talep etmektedir. YÖK'e bağlı olmayacak, azınlık kabul edilemeyecek yabancıların bulunacağı üniversite anayasamıza ve Lozan'ın hükümlerine ve ruhuna aykırıdır.
Aslında Ruhban Okulu Türk devletince kapatılmamıştır. Halihazırda kapalı olmasının nedeni Patrikhane'nin talep ettiği statünün Türk hukukuna aykırı olması ve kendi dediklerinin olmaması nedeniyle kendilerinin kapatmasıdır. Açılmasının yegâne şartı da Türk anayasasına uygun olmasıdır.
Tabii burada sıkıntı olan konu Ruhban Okulu'yla ilgili olarak Menderes döneminde yapılanlardır. Sayın Sadi Somuncuoğlu'nun Millî Düşünce Merkezi'nin İnternet sitesinde 22 Aralık 2018 tarihli yazısında çok detaylı açıkladığı gibi aslında "tümüyle siyasi sebepler ve ABD'nin baskısı sonucu verilen bu tavizin, bugün sanki Cumhuriyetten beri böyle bir hak varmış da gasp edilmiş gibi sunulduğu ortadadır." Çünkü 1950 seçimleri öncesi, Demokrat Parti yetkilileri ile görüşen Patrikhane yöneticileri, Ruhban Okulu'nun yüksekokul haline getirilmesi sözünü almış, iktidarın ilk yılında da bu gerçekleşmiştir. Ve bunlar Lozan'a aykırıdır.
İşte şimdi Patrikhane bunları sanki Lozan'dan da önce kazanılmış, varmış gibi sunarak Türkiye'ye dayatmaya çalışmaktadır.
Diğer taraftan aslında Müftülük seçiminin karşılığı Patrik seçimi olması lazım, Ruhban Okulu değil. Peki tam karşılığı nedir derseniz olsa olsa Ruhban Okulu'nun karşılığı Batı Trakya'da Müslümanlar için benzer bir dini makam ve okul açmak olur. Ki bunun uygulama alanı da yoktur.
Lozan'da Patrikhanenin hüküm altına alınmamış olması, Patrikhanenin işleyişinin Türkiye'ye bırakıldığı anlamına gelir. Patrikhane bir Türk kurumudur, başındakiler Türk vatandaşıdır. Osmanlı döneminde dahi Patrik seçilme şartı, babasından itibaren Osmanlı tebaası olmak idi.
Lozan görüşmelerinde, sadece T.C. vatandaşı Rumların dini ibadetle ilgili hizmetini görmek üzere Türkiye'de kalmasına izin verilmiş bir kurumdur. Türk kanunlarına göre statüsü herhangi bir kilise ve havradan farklı değildir.
Patrikhane'nin Rus kilisesiyle yaşadığı ayrılıklar, son Ukrayna kilisesine bağımsızlık verme olayı, şimdilerde Makedonya kilisesini kendine bağlama girişimi hep Lozan'ı aşan, Ekümenlik oluşumunu kuvvetlendiren adımlardır. Ruhban Okulu bunu tamamlayacaktır.
Bütün bu gelişmelerden sonra işin özü şudur: Patrikhane ve Yunan tarafının dayattığı şartlarla Ruban Okulu'nun açılması Türkiye'nin sınırları içinde yarı devlet görünümünde, özerk haklara sahip olan İkinci Vatikan yaratmaktan başka sonuç doğurmayacaktır. Bunu kabul etmek mümkün değildir.
Heybeliada'da yeniden açılacak tek bir okul var o da Türk Silahlı Kuvvetlerine ve Deniz Kuvvetlerine yeniden Barbaroslar yetiştirecek Deniz Lisesi'dir. Açılacak Deniz Lisesi Türkiye'ye güç katacak, Ruhban Okulu ise Türkiye'ye fitne fesat (Atatürk'ün dediği gibi) yaratacaktır.