Türkiye’de Bitmeyen Ekonomik Kriz ve Kurt Kapanı
Bartu Soral’ı “Türkiye’de Bitmeyen Ekonomik Kriz” (Kaynak Yayınları) kitabından tanıyorum. Tayyibizm hastalığına tutulmayan iktisatçılar iyi bilirler; AKP Hükümeti, Türk Lirasına yüksek faiz veriyor, bu, sıcak parayı Türkiye’ye çekiyor, gelen sıcak para, döviz kurunu aşağıya çekip TL’nin değerini yükseltiyor. Bu durum, enflasyonu aşağı çekiyor ama gerçekçi olmayan kur yüzünden ihracat düşüyor, ithalat patlıyor. Patlayan ithalat yerli sanayiyi öldürüyor, özellikle KOBİ’ler bir bir topu atıyorlar. İthalat-ihracat makası yani dış ticaret açığı büyüyor, bu açığı turizm gelirleri ve diğer döviz kazandırıcı işlemlerle kapatamıyoruz, böylece “cari açığımız” büyüyor. Bu cari açığı, varlıklarımız ve topraklarımızı satarak ya da borçlanarak kapatıyoruz. İşte bu sarmal bizi yiyip bitiriyor.
Bir ülke düşününüz, kâr oranı son derece düşük ve rekabetin son derece acımasız olduğu tekstil ürünleri ve giyim eşyası ihracatı, toplam ihracatın yüzde 25,6’sını oluştursun. İhracatta ikinci sırayı oluşturan otomotiv sektöründe ise tam bir aldatmaca... Yerli katkı oranının gittikçe düşmesi sonucu neredeyse bu ihracatın %60’ı oranında otomotivde ithalat yapmaktayız. Bartu Bey, Türkiye’nin artık gıda ve tarım ürünü ihracatında iddialı bir ülke olmadığını da yaptığı sektörel analizlerle ortaya koyuyor.
Peki çözüm ne?
Türkiye yüksek teknolojiye dayalı, katma değeri yüksek (maliyeti ile satış fiyatı arasında büyük farklar bulunan) ürünler ihraç edebilmelidir. Sözgelimi, ileri teknoloji gerektiren elektronik eşyalar, tıbbi aletler, hassas optik okuyucular, bilgisayar ve cep telefonunda dünya pazarlarında yokuz.
Çözüm, işte bunları düzeltip sağlayabilmektedir.
Bartu Soral’ın Kaynak Yayınları’nca yayımlanmış ikinci kitabının adı: “Kurt Kapanı”. Yazar bu eserinde, Diyarbakır-Siirt-Batman Kırsal Kalkınma Projesi için Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP)’dan gelen 37 milyon dolarlık kredi üstüne kopan büyük fırtınayı anlatıyor. Tarım Bakanı Mehdi Eker, bu projenin başına Nurcan Baysal adlı kişinin getirilmesini istiyor. Bakanın bu isteğine UNDP’nin Türkiye Temsilcisi olan Kemal Derviş’in yakın dostu Pakistanlı Mahmoud Ayub da destek veriyor. Bu Ayub’un ayıpları büyük. İslami kimliğini kullanarak Türkiye’nin iç meselelerine burnunu sokmaya yelteniyor. Ayub’un yardımcısı İsveçli Ulrika da ayıplı bir kişi. DTP’li Emine Ayna ile pek sıkı-fıkı, Türkiye’yi küçümsüyor sürekli.
Ve Bartu Soral da bu kuruluşta, bunlarla çalışıyor.
Sonra işte bu ahval ve şerait altında “Proje Müdürü” seçim süreci başlıyor. Proje müdürlüğüne, tüm baskılara karşın, en layık olan seçiliyor yetkili komisyonca.
Ve kıyametler kopuyor. Bakan Nurcan Baysal’ın, Kürt olduğu için seçilmediğini, bunu yaptıranın Bartu Soral olduğunu öne sürerek şikâyetlerde bulunuyor. İşin içine Diyarbakır’daki o meşhur STK’lar giriyor, Taraf Gazetesi, Ergenekon savcıları giriyor. UNDP Başkanı Kemal Derviş de bunlarla bir oluyor.
Oysa seçilen proje müdürü de Diyarbakırlı bir Kürt çocuğu... Bu bile değiştirmiyor bu bozuk zihniyetlilerin tutumlarını... Bartu Soral, BM’deki görevinden alınıyor sonunda, alınıyor ama büyük bir hak-hukuk, hatta vatan mücadelesi vermekten de geri durmuyor.