Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ
Özcan YENİÇERİ

Türkiye'de "Amerikancı" olmak!

Bir süre önce “Ergenekon” operasyonları çerçevesinde önce gözaltına alınıp sonra da serbest bırakılan eski YÖK Başkanı Kemal Gürüz, Ergenekon’la ilgisi olmadığını söyleyerek “Amerikan emperyalizmi palavradır. Ben Amerikancıyım. Dünya barışını ancak Amerika sağlayabilir” demiş. Aslında Gürüz, bu sözleriyle herkesçe bilinen malumunu ilan etmiş oldu. Bunu zaten bilmeyen yoktu. Sayın Gürüz’ün “Amerikancı” olarak kendisini tarif etmesi kendi tercihidir. Bu durumda Gürüz’ün kendisini “şecaat arz ederken sirkatini söylemek” gibi bir durumla karşı karşıya bırakması da kendi sorunudur. Buna itiraz yoktur. İtiraz Gürüz’ün “Amerikan emperyalizmi palavradır” demesinedir. Bir kimse Türkiye’de “mandacılığı savunabilir”, hatta “İngiliz Muhibbisi” olabilir ve kendisini “Amerikancı” olarak da ilan edebilir. Ancak bu ülkede hâlâ bilimle uğraşan bir kimsenin yaşanan onca dünya gerçeğine karşı kör olması kabul edilemez.
“Amerikan emperyalizmi palavradır” demek, tarihte olanlar bir yana, Irak’ta “bir milyonu aşkın insan ölmedi”, Gazze’de İsrail “hiçbir sivile zarar vermedi” demektir. “Amerika’nın kendisini barışa adamış bir ülke” olduğunu söylemektir ki masum bir düşünce değildir. Bu nedenle insanlar cazibesine kapıldıkları ülkelerin emperyalist karakterini de görmekte zorlanırlar. Aslında “Ben Amerikancıyım” demek bir anlamda “ben gerçek Gladyoyum” demektir. Neyse o ayrı bir bahis. Biz konumuza dönelim.
Kemal Gürüz’ün “Ergenekoncu” değil “Amerikancıyım” söylemleri bir gerçeğin daha ortaya çıkmasını sağlamıştır. O da Türkiye’de öteden beri Türklükle alakası olanların potansiyel suçlu muamelesi gördükleri gerçeğidir. Türkiye’de soruşturmadan, kovuşturmadan kurtulmanın yolu “Amerikancılık”, “Kürtçülük”, “Ermenicilik”, “azınlıkçılık”, “mezhepçilik” ya da “AB’cilik”ten geçmektedir. Türkiye’de Mason ol, iktidarın gizemi sizinledir. Rotaryen ol, entelektüel muamelesi görürsün. AB’ci ol, fonlar derya deniz akar! Patrikhaneci ve azınlıkçı ol, popüler olursun. Sorosçu ol, hem maddeten hem de manen adam yerine konulursun. Rusçu ol, servis hizmeti alırsın! Hele hele Amerikancı ol, bütün bunların hepsinden daha fazlasına sahip olursun. Kısacası Türkiye’de “Türk olmak” sorundur.
Bir toplumun kültürel özü, coğrafyasının, tarihsel birikiminin, gelecekle ilgili ideallerinin ve yaşamının unsurları tarafından doldurulmadığı sürece; kavramlar boşlukta asılı lafzı muhayyel olarak kalmak durumundadırlar. Yıllar önce Tanpınar, Huzur adlı ünlü eserinin kahramanının ağzından şöyle demişti: “Biz şimdi bir tepki devrinde yaşıyoruz. Kendimizi sevmiyoruz. Kafamız bir yığın mukayeselerle dolu: Dede’yi, Wagner olmadığı için, Yunus’u Verlaine, Baki’yi Goethe ve Gide yapamadığımız için beğenmiyoruz. Uçsuz bucaksız Asya’nın o kadar zenginliği içinde, dünyanın en iyi giyinmiş milleti olduğumuz halde çırılçıplak yaşıyoruz. Coğrafya, kültür her şey, bizden bir yeni sentez bekliyor; biz misyonlarımızın farkında değiliz. Başka milletlerin tecrübesini yaşamaya çalışıyoruz” (Tanpınar, Huzur, . s.28.)
Kendi coğrafyasından, tarihinden, tecrübesinden, kültüründen ve değerlerinden kopuk insanlar, kültürel sürgünlerdir. Kültürel sürgünler göçmen kuşlarına benzerler, nerede uygun vaha görürlerse orada kışlarlar. Beynini ve gönlünü başka kültürlerin emrine verenler dünyaya onların çıkarları doğrultusunda bakarlar. Ünlü İtalyan düşünürü Gramsci “İnsanların beyinlerini satın alırsanız, elleri ve ayakları arkadan gelir” der.

Yazarın Diğer Yazıları